Balyoz ve Ergenekon davalarında yeniden yargılamanın gündeme gelmesi Türkiye için büyük bir umuttur.
İki sebepten dolayı:
Hem, silahlı külahlı işlere karışan kriminaller ile yanlış bir ulusalcılık batağına saplanmış isimler ayrıştırılabilir...
Hem de, Alper Görmüş'ün deyimiyle 'ateşe sonradan atılmış odunlar' yanmaktan kurtulabilir.
Sonuç olarak ben, hem kriminal işler yapan devlet görevlileri hem de darbecilerin tümünün yargılanmasından yana birisiyim.
Ancak, suçlu ile suçsuzun, silahlı külahlı ile siyasi anafora kapılmış şapşalı, hukuk muhakkak tefrik etmeli diye düşünüyorum.
Bir de şu var:
Türkiye büyük bir siyasi mutabakata giderken, yeni bir sıçrama tahtasının önüne gediğimiz şu günlerde, siyasi tutuklu kalmamalı diye düşünüyorum.
Çok iyi muhakeme edilip bütün deliller iyice incelendikten sonra, siyasi anafora kapılmış 'her darbeci'nin de artık Salih Mirzabeyoğlu gibi 28 Şubat kurbanlarıyla birlikte serbest kalması gerekmiyor mu?
Türkiye yeni bir eşikte...
Artık bırakın KCK'lıları eski PKK'lıların, Salih Mirzabeyoğlu'nun, 'anafora kapılmış siyasi darbecilerin' eski düşüncelerini veya pozisyonlarını terk edip, Yeni Büyük Türkiye idealine eklemlenebileceği günler yakınlaşıyor.
Bu büyük mutabakat, yeniden yargılanmaları da, afları da gündeme getirebilir.
Yaşanan süreçler, toplumun her kesimine büyük dersler verdi.
Türkiye devlet politikası olarak bir büyük Birlik Siyaseti'ni kurmaya girişecektir.
Başbakan'ı kim dinletti?
İçimden bir ses bana, Başbakan'ın çok yakında kendisini kimlerin dinlediğini açıklayacağını söylüyor.
Üstelik o ses, bu açıklamanın sadece kendisini kimlerin dinlediği ile sınırlı olmayacağını, bu dinlemenin arkasındaki güçlere de işaret edeceğini fısıldıyor.
Eğer yanılmıyorsam salı günü, Türk siyasetinin çok önemli dönüm noktalarından biri olacak.
Aslolan hukuk değil, adalettir
Hukukun fetişleştirildiği bir çağda yaşıyoruz. Oysa aslolan hukuk değil, adalettir.
Hukuk ise, hakkın gözetilmesi ve yerine getirilmesi anlamına gelen adaletin sağlanabilmesi için kamu gücüyle desteklenen kurallar (yasalar) manzumesidir.
Adalet ise temeldir ve kadim duygudur. Hukuk bu temel değer için insanlar tarafından yazılmış bir araçtır.
Ve değişebilir, değiştirilebilir. Laiklik içerisinde ve laikliğe göre kutsal metin falan değildir.
Hukuk, adaletin sağlanabilmesi için yeterli bir mekanizma olsaydı eğer, hakimlere, herhangi bir olayı muhakeme ederken durumun özelliklerini göz önünde bulundurmak ve vicdanına başvurmak imkanı verilmezdi.
Aynı şekilde, hukuka ve hukuksal eşitliğe uygunluğun adaleti sağlamaya kifayet etmediği haller vardır.
Bu durumda da aftan ve yasaların, kurumların değiştirilmesine kadar bir dizi yöntem kullanılıyor.
Türkiye, elbette bir hukuk devletidir. Ve muhakkak öyle kalmalıdır. Ancak, hukukun ve hukuk kurallarına uymanın her zaman adaleti sağlamadığı da bilinmelidir.
Baklava çalan çocukların aldığı ağır ve fakat hukuka uygun cezayı her zaman bir örnek olay olarak düşünebiliriz.
Ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bu konuyla ilgilenen bakanlığının adının Hukuk Bakanlığı değil, Adalet Bakanlığı olduğunu unutmayalım.
