Emperyalist ülkelerin 50 yıllık PKK TERÖR PRANGASINI kırmakta son aşamaya gelindi.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin taşın altına el koyarak başlattıkları DEVLET PROJESİ TERÖRSÜZ TÜRKİYE sürecin de önemli bir ayak olan TBMM Komisyonu'nun 4 Ağustos Pazartesi günü kurulması öngörülüyor.
Komisyon, terör örgütü PKK'nın silah bırakma ve tasfiye sürecinin hukuki zeminini hazırlayacak.
TBMM Birlik Komisyonu'na siyasal partilerin üye vermesine 1 gün (31 Temmuz ) kaldı, CHP hala pazarlıkta.
TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, partilerden 31 Temmuz saat 17.00'ye kadar Birlik Komisyonu'na üye bildirmelerini istemişti.
51 kişi olarak planlanan komisyonda AK Parti 21, CHP 10, DEM Parti ve MHP 4'er, İYİ Parti ve Yeni Yol 3'er milletvekili, Meclis'te temsil edilen HÜDA PAR, Yeniden Refah, TİP, EMEP, DSP ve DP'nin de komisyonda 1'er milletvekili olacak. İYİ Parti, komisyona üye vermeyeceğinden komisyonun 48 kişiden oluşması bekleniyor.
CHP 'NİN ŞARTLARI
Son duruma göre, CHP koşullu olarak komisyona üye verecek ama pazarlıkta. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 3 gün önce "Komisyona üye vermeyi düşünüyoruz ama CHP'nin bazı şartları var' demiş, şartlarını şöyle açıklamıştı: Partiler komisyona eşit sayıda üye versin. Komisyonda kararlar oy çokluğuyla değil, nitelikli çoğunlukla alınsın.
Komisyonun isminde demokrasi olsun." Aradan iki gün geçti, (28 Temmuz-Pazar) CHP sözcüsü, İzmir Milletvekili Deniz Yücel çıktı ve aynı nakaratları sıraladı: "CHP olarak kendi önerdiğimiz komisyona girmeyecek halimiz yok.
Gireceğiz, ama adını biz belirleriz, istediğimiz nisapla karar alırız gibi bir işin içinde de olmayız. Komisyonda eşit temsil ya da nitelikli çoğunlukla karar alınacağına dair açıklama yapılsın, biz de komisyona girelim" Genel Başkanımız Özgür Özel, komisyonla ilgili ya eşit temsil ya da nitelikli çoğunlukla karar alınması gerektiğini açıkça ifade etti. Bu komisyonun işleyişinde demokrasi istemek en doğal hakkımız. O yüzden komisyonda eşit temsil ya da nitelikli çoğunlukla karar alınacağına dair yetkili bir ağızdan bir açıklama yapılsın, biz de komisyona girelim. CHP olarak, bir oyunun parçası da olmayız." TBMM Komisyonu'na üye vermek için bir gün kalmış, Cumhuriyet'in kurucusu olduğu iddiasındaki CHP'nin, terör örgütü PKK'nın silah bırakması ve tasfiyesi FAKATLI açıklamalar sürecine ilişkin AMALI, FAKATLI ifadeleri insanları rahatsız ediyor.
ERDOĞAN CHP'YE SESLENDİ
Nitekim, CHP'nin ikircikli tavrı karşısında, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Pazartesi günü kabine toplantısından sonra, CHP'ye yönelik çok önemli uyarılarda bulundu:
"Siyasette pek çok şeyin kazası olur ama süreci yokuşa sürmenin affı olmaz. Süreç, özellikle ana muhalefet partisi için geçmiş günahlarına kefaret olabilecek bulunmaz bir fırsattır" dedi.
Erdoğan, "Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı'nın kameralar önünde şikayet ettiği ülkesine kapalı kapılar ardından sahip çıktığını iddia etmesi şayet doğruysa, muhalefetin millileşmesi ve yerlileşmesi adına elbette kıymetli bir adımdır. Biz bundan rahatsız olmayız. Kendi ülkesini kötüleme alışkanlığından muhalefetin kurtulması bizi memnun eder. Bunun somut işaretlerini görürsek onları teşekkür dilenme zahmetine bırakmaz, takdir etmekten çekinmeyiz.
Yeter ki Ankara merkezli siyaset yapsınlar" diye konuştu.
CHP NEYİN PEŞİNDE?
CHP, komisyonun sadece PKK'nın silah bırakması ve demokratikleşme ötesine geçerek, tutuklu belediye başkanlarının tutuksuz olarak yargılanması konusunda adımlar atılması için yol arıyor. Burada öncelik elbette ki Ekrem İmamoğlu. Komisyona üye vermemekten çekiniyorlar.
Aziz Milletimizin yüzde 8'lerde destek verdiği bir tarihi olayda, büyük tepki göreceklerini biliyorlar.
Ancak, komisyona katılsalar bile Ekrem İmamoğlu başta olmak üzere belediye başkanlarının tutuksuz yargılanması için hukuki düzenlemeler yapma konusunda zorlama yapma düşüncesindeler.
TAN'DAN TUHAF YAZI
CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in Dış ilişkilerden sorumlu yardımcısı E. Büyükelçi Namık Tan(Eski Amerika Büyükelçisi),yaptığı gayrı milli açıklamalarıyla tanınıyor. Eski tas, eski hamam. CHP'nin arka bahçesindeki bir yayın kuruluşunda yine TUHAF. (Dünyaya Ankara'dan değil, Okyanus ötesinden bakışa örnek) bir yazıya imza attı.
Suriye'de mevcudiyetinin on bini aştığı öngörülen ve maliyeti de bilinmeyen Suriye içindeki TSK varlığı. Suriye'ye bir kez daha girmeyi tezgâhlamak değil, çıkmanın modalitesini belirlemek önceliğimiz olmalı imiş!
Derin ABD'nİn aparatı PKKYPG- SDG'ye uydu devletçik kurdurmamak için Kahraman Türk Ordusu'nun Suriye'de bulunması, E. Büyükelçiye göre, Suriye'ye girmeyi TEZGAHLAMAKMIŞ...
Son günlerde, aniden ve neden olduğu bilinmeden, bilinse de söylenmeden Suriye'ye yeni bir askerî müdahalenin sözlü işaretleri dolaşıma sokuldu. Yeni Suriye devletinin güncel rüşeym aşamasında Arap Aleviler, Dürziler, Hristiyanlar, Kürtler gibi azınlıklar hatta düpedüz sekülerler de kendilerini güvende hissedemez ve hissetmiyorlar da. Bu topluluklardan Arap Aleviler batıda kıyıda, Dürziler güneybatıda İsrail sınırında, Kürtler de kuzeydoğuda Türkiye sınırında gerektiğinde kendilerini Şam'a karşı savunabilecek durumda kalmak ve belirli birer bölgenin iç güvenliğinde ve yaşantısında yine kendileri doğrudan egemen olmak eğilimindeler. Durum bu iken SDG'nin üzerine baskı yapılarak silahlarını Şam'a teslim etmesi, gidip asker yazılıp Suriye'nin çeşitli yerlerinde görev üstlenmesi, en azından Dürzilerin edindiği düzeyde bir özerklikten aşağısına razı olması herhalde ne akılcı ne de gerçekçi beklentilermiş!
İSRAİL Mİ TEHDİT?
Yedi buçuğu Yahudi on milyon nüfuslu İsrail mi tehdit?
Bu varsayılan veya düpedüz yaratılan tehditler, her sınamanın varoluşsal düzeyde görülmesi temelden çelişkili. İçeride siyasetle mcadele, terörle müzakere yaklaşımı çelişkili. "Terörsüz Türkiye" denilen sürecin olması gereken özüyle, Paris ve müdahale tehdidi örneğindeki gibi SDG'ye yönelik tutum da tutarsızMIŞ! Suriye konusunda ilk önce hatırlanması gereken laiklikMİŞ! Suriye'ye yönelik olarak ulusal çıkarlarımızı gözeten akılcı, gerçekçi ve kapsayıcı bir politika kurulacaksa bunun taşıyıcı sütunu laiklik olmalıİMİŞ!
Yerinden yönetime karşı olup, bölgede ama özellikle Suriye'de ağabeylik taslamak. Türkiye'nin jeopolitik önemini de kendine yormakmış! Mevcudiyetinin on bini aştığı öngörülen ve maliyeti de bilinmeyen Suriye içindeki TSK varlığı. TSK varlığının hangi siyasal koşullar oluştuğunda ve hangi erimde sona ereceğinin belirlenmesi, bunun yakın gelecekte bir diplomatik soruna dönüşmesi sakıncasını bertaraf eder. Suriye konusunda bir an önce hatırlamamız ve bir daha hiç aklımızdan çıkarmamamız gereken ilke laiklik.
SURİYE'YE BİR KEZ DAHA GİRMEYİ TEZGAHLAMAK (YAZIK) DEĞİL, çıkmanın modalitesini belirlemek önceliğimiz olmalı İMİŞ!
Namık Tan diyor ki; PKK-YPGSDG'ye aman dokunmayın. Özgür Özel'in CHP'si ve yardımcısı Namık Tan'ın dünyaya ANKARA MERKEZLİ BAKMASI GEREKTİĞİNİ HATIRLATMAKTA BÜYÜK YARAR VAR.
