Küresel ekonomi için birçok olumsuz gelişme yetmezmiş gibi bir de petrol fiyatlarının yükselişi eklendi sorunlar dizisine. Bu hafta başına kadar son 10 gün içinde petrol fiyatları ara vermeksizin tırmanışını sürdürmüştü. Ancak, küresel büyümeye yönelik beklentilerin biraz olsun yeniden kötümser tarafa kayması petrolün çıkışını durdurmaya yetti.
Petrol fiyatlarının bundan sonra izleyeceği trendi analiz edelim ve ekonomilere olumsuz yansımasını değerlendirelim...
Petrol fiyatlarının son haftalarda ivmelenmesini sağlayan etkiler hem talep hem de arz cephelerinden geldi. İran'ın bazı Avrupa ülkelerine petrol vermeyeceğini duyurması petrolün arzında sorun olacağı algısı yarattı ve yapay da olsa petrole olan talebin yükselmesine neden oldu. Talepte ise, ABD ve Almanya ekonomilerinden bazı verilerin beklentilerden daha iyi gelmesi etkili oldu.
Aslında petrol arzının 2012 yılında daralacağına dair bir sinyal var mı İran'ın çıkışından başka. İzlediğim kadarıyla "hayır, yok" diyebilirim. Petrol üreticisi ülkelere baktığımızda, gerek OPEC (Petrol Üreticisi Ülkeler) gerekse OPEC dışı ülkeler petrol üretimlerini kısacaklarına dair herhangi bir açıklama yapmıyor. Aynı şekilde Amerikan Petrol Enstitüsü ve Dünya Enerji Ajansı gibi kuruluşlar da şu ana kadar arz daralmasına işaret etmiyor.
TALEP REVİZYONU
OPEC, geçen yıl birkaç kez petrol arzını artırmıştı. Temmuz ayında günlük üretimini 0.5 milyon varil yukarı çekerek, toplamda 29 milyon varil üretime geçmişti. Bundan sadece 3 ay sonra 0.67 milyon varil artışla 30 milyon varil günlük üretime ulaşmıştı OPEC. Düşünün, 2008 krizi öncesi küresel ekonominin yüksek büyüme hızı nedeniyle ortaya çıkan aşırı petrol talebinin olduğu dönemdeki günlük 31 milyon varil arzı neredeyse yakalayacaktı.
Dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip ülkelerinden birisi olan ABD'nin stoklarında 3.5 milyon varil artış olduğu açıklamasını da eklersek, İran dışında hiçbir ülkenin şimdilik arzı kısma gibi ya da petrol ihraç etmeme gibi bir düşüncelerinin olmadığını yayımlanan raporlardan gözlemleyebiliyoruz. Kısaca arzda bir sorun yok.
Gelelim talep cephesine...
2011 yılında, gelişmiş ülkelerin büyüme hızlarına bağlı olarak petrol talebinin artış hızı gerilemişti. Veriler, bu yılda da benzer bir tabloyu izleyeceğimizi gösteriyor. Projeksiyonlara göre, 2012 yılında küresel petrol talebinin günlük 1.4 milyon varil artacağı bekleniyordu. Fakat, ABD ekonomisinin yüzde 2 civarında büyüme hızına ancak ulaşacak olması ve Euro Bölgesi'nin yüzde 0.3 küçülme olasılığı, petrol talep artış hızının aşağı yönlü revizyonuna neden oldu. Yeni tahminlerde, bu yılki talep artışı 0.2 milyon varil düşürüldü.
NEDEN YÜKSELDİ?
İki cepheyi yan yana getirdiğimizde ortaya çıkan resim, petrol fiyatlarının daha da yükseleceği görüntüsünü vermiyor. Tabii, İran-ABD ilişkileri, Suriye'nin demokrasi adı altında Mısır ve Libya gibi yeniden şekillendirilmesi gibi konular, jeopolitik risklerde değişiklik yaratmazsa.
Peki, petrol fiyatları neden yükseliyor arz ve talepte sorun yoksa?
FED ve Avrupa Merkez Bankası son toplantılarında parasal gevşemeye ve likidite enjeksiyonuna devam kararları verince uluslararası para akımları menkul kıymetlere, tahvillere, emtialara ve kıymetli madenlere deyim yerinde ise saldırdılar. Yani, bol likidite yine varlıklar üzerinde balon oluşturmaya başladı. Zaten yatırım araçları geçen yıl uykuda olduğundan yükselme marjları vardı.
Sözün özü, petroldeki çıkış şimdilik geçici görünüyor. Umarız, 2012 yılında petrol fiyatlarında yukarı yönlü risk oluşmaz. Çünkü, temel üretim girdilerinden olan petrol fiyatlarının yükselmesi enflasyon üzerinde baskı kuracak. Eğer, enflasyon algısı olursa gelişmiş ülke merkez bankalarının durgunluğa yönelik uyguladıkları gevşek para politikalarının manevra alanları daralır.
