FED'in kritik toplantısının ardından piyasaların biraz rahatlamasını bekliyorduk. Ancak, görüyoruz ki sular bir süre daha durulmayacak, belirsizlikler yeni yılda da sürecek gibi. Bu sefer sorun FED'de değil. Tahmin ettiğimiz gibi piyasa dostu karar ve açıklamalar ile piyasalara "korkmayın, faiz artırımında sabırlı olacağız ve artırıma başladığımızda da agresifleşmeyeceğiz" mesajını verdi. Dolayısıyla, sorunu Rusya ve Ukrayna içine düştüğü iktisadi zorluklar nedeniyle yarattılar.
Geldiğimiz nokta itibariyle Türkiye'de piyasaların son günlerde nasıl bir seyir izleyeceğini değerlendirmeye çalışalım. Gelenektir yeni yıllara girerken kehanetlerde bulunmak değil mi?
Merkez Bankası yarın 2014'ün son toplantısını yapacak. Kurlarının ateşinin yükseldiği süreçte faiz indirimine gitme olasılığı oldukça düşük. 2015 yılı itibariyle özellikle baz etkisinin devreye girmesiyle enflasyondaki gerilemeyi beklemeyi tercih edecektir. Tabi faiz indiriminde enflasyon faktörü ile beraber yabancı sermaye akımlarını da göz önünde bulunduracak. Zaten Türkiye ekonomisinin yumuşak karnı dış borçların ve cari açığın finansmanı olacak. Yaklaşık 175 milyar dolar dış borca 50 milyar dolar civarındaki cari açığı da eklediğimizde seneye 225 milyar dolar gibi yüklü miktarda dolara ihtiyaç duyulacağız.
SENEYE DOLAR 2.40!
Aralık ayı beklenti anketinde yıl sonu dolar kuru öngörüsü geçen ay 2.27 iken Aralıkta 2.32'ye çıkarıldı. Aynı şekilde 2015 sonu beklentisi de 2.35'den 2.40 seviyesinde yükseltildi.
Merkez Bankası bunun bilincinde olduğundan tansiyonu düşürmeye yönelik önlemleri şimdiden almaya gayret ediyor. Örneğin günlük 20 milyon dolarlık satış ihale miktarını 40 milyon dolara kadar yükseltti. Benzer şekilde, bankaların Döviz Depo Piyasası'nda limitleri ölçüsünde depo hesaplarından kullanacakları kredilerde uygulanan dolar faiz oranı yüzde 10'dan yüzde 7.5 düşürülmüştü. Kısacası 2015'te kurların tansiyonu yüksek seyredecek. Tabi dönem dönem imdada yetişen kaynağı tam açıklanamayan ve ödemeler dengesinin "net hata ve noksan" kaleminde görünen dolar girişleri olursa, bunun da kuşkusuz tansiyonun düşürülmesine katkı yapacağını eklememizde fayda var.
Gelelim faizlere...
Piyasa aktörlerinin zihnindeki faiz bir yerde risk primini ifade ediyor. Eğer risk algılarını artırmışlarsa tahvillere karşı iştahlarını azaltıyorlar, alım için üstlenecekleri riskin karşılığını talep ediyorlar. Yani yüksek faiz istiyorlar. Merkez Bankası enflasyon ve sermaye akımlarının sürekliliği unsurlarını dikkate alarak kısa vadeli faiz oranlarını uzun vadeli faiz oranları seviyelerinde tutmaya çalışıyor. Bu iki unsurdan enflasyon çok büyük olasılıkla baz etkisi sonucu düşecek ve Merkeze faiz için marj açacak. Ancak ikinci unsur fazla net değil. FED'e ve bazı jeopolitik faktörlere göre belirginleşecek. Beklenti anketine göre tahvil faizleri 12 ay sonra yüzde 8.66'larda olacak. Sonuçta 2015'in ilk yarısında faizlerin hafif aşağı doğru gelmesini, ikinci yarısında ise FED'e göre yataylaşacağını söyleyebiliriz.
BIST 100 endeksinin diğer gelişmekte olan piyasalara göre fiyat kazanç oranlarındaki negatif ayrışma sonucu yıl sonuna kadar biraz daha toparlanacağı 85 binler seviyelerine tekrar ulaşacağı olasılığı yüksek görünüyor. Dolayısıyla paniğe gerek yok. Şimdilik...
Altın için yer kalmadı, bir sonraki yazıya diyelim...
