Nasıl sakinleşsin ki.
Oldukça muhafazakar, sivri ve marjinal söylemleriyle oy almış, neler yapacağı tam olarak kestirilemeyen birisi Amerikan'ın başkanlık koltuğuna oturmaya hazırlanıyor. Tabii piyasalar rahat nefes alamaz, hatta bir sürede alacak gibi de görünmüyor. Ortadoğu'daki jeopolitik riskler, gelişmiş ülke merkez bankalarının etkisini tamamen yitirmiş para politikası uygulamaları, Meksika ve Brezilya gibi gelişmekte olan ülkelerdeki belirgin ekonomik düşüşler, Çin ekonomisinin gerilemesi gibi faktörler yetmiyormuş gibi bir de Amerika'daki siyasi belirsizlik eklendi piyasa denklemine...
Geçen hafta Trump'ın ekonomi politikalarına değinmiştik. Hatırlayacağınız gibi Trump büyümeye ağırlık vermeyi planlıyor. Bunun için hem bireylerin alım gücünü hem de firmaların yatırım kabiliyetlerini artırıcı yönde gevşek maliye politikası uygulamaya hazırlanıyor.
Kurumlar vergisi ve gelir vergisi oranlarını düşürecek. Dolayısıyla iç talebe ağırlık vererek büyüme hızını yüzde 3,5'lara çıkaracak orta vadede... Donalttrump.com sayfasında yer verdiği ekonomi, vergi ve ticaretle ilgili uygulamalarını okuduğumda sadece birkaç maddenin üzerini çizerim, diğerlerinin belli koşullar oluştuğunda uygulanabilir olduğunu açıkça söyleyebilirim.
CLİNTON GELSEYDİ!
Bir ekleme yapalım; diğer başkan adayı Clinton gelseydi "Wall Street spekülatörleriyle" uğraşacağına, hisse senetlerinin uzun süre elde tutulmasını teşvik edecek vergi uygulamasına başvuracaktı. Ancak bu kişinin adının "Trump" olması, geçmiş dosyası ve seçim kampanyasında deklare ettiği gerek ekonomik gerekse siyasi yaklaşımları küresel piyasaları tedirgin ediyor. Oysa aynı programla başka bir isim şu an başkan seçilmiş olsaydı piyasalar bu denli tepki vermemiş olacaktı.
Tam da bu noktada şu tespitin altını çizmek istiyorum. Her ne kadar Trump marjinal söylemlerle oy almış olsa da marjinal unsurlar içeren uygulamaların büyük kısmını hayata geçiremeyecektir. Adam Smith'in öne sürdüğü görünmez eller hemen devreye girer. Daha açık bir ifadeyle hem Amerika'daki kurumsallaşmış olan ekonomik sistem hem de bazı politik güçler emniyet supabı görevi üstlenirler.
Dolayısıyla piyasalarda yaşanan fırtınanın geçici olduğunu düşünüyorum. Belki de FED bile fırtınanın daha fazla şiddetlenmemesi için Aralık ayında faiz artırmayabilir. İşte o zaman fırtına henüz Trump koltuğuna oturmadan dahi etkisini azalttığına tanık olabiliriz.
TÜRKİYE'NİN GÜNDEMİ
Türkiye'nin gündemine gelirsek...
Birincisi gelecek hafta Merkez Bankası'nın toplantısı var.
Bırakın faiz indirimini belki de faiz artırması gerekir. Ancak piyasaları olumsuz etkilememek paniklemiş bir merkez bankası imajı çizmemek için pas geçmesi gerekebilir. İkincisi kısa vadeli dış borçların nasıl çevrilebileceği...
120 milyar dolar civarında borcun yeni borçlarla kapatılması gerekiyor. Dolar cinsinden borçlanma maliyetleri arttığı için dış borçların çevrilmesi de zorlaşacak. Üçüncüsü not indirimi sonrası mevzuat gereği bazı yabancı fonların çıkış yapması... Döviz çıkışı dolar üzerindeki baskıyı kuşkusuz artıracak.
Biraz karamsar bir tablo çizmiş olabilirim. Ancak panik içinde daha da yükselir beklentisi ile doların peşine takılmanın, daha da düşer beklentisiyle hisse senetlerinin satılmasının rasyonel olmayacağını düşünüyorum.
Panik yapmadan bekle gör politikası ile fırtınanın dinmesini beklemeliyiz.