Yusuf Aydınoğlu, bir Ege Üniversitesi öğrencisi. Delikanlımız İzmir'in eğlence dünyasında har vurup harman savurunca babasından para sızdırmak için bir oyun kurdu.
"Baba..." diye aradı Kazım Amca'yı.." "Burada eğitimin nasıl ileri olduğunu anlatamam. Bir kurs var. Köpeğim Çınar'a konuşmaya öğretiyor. 500 dolar. Yarın başlatabilirim." Baba gönderdi. O para da bir güzel yendi.
Yıl sonunda babanın ziyarete geleceği gün delikanlı köpeği yok etti, ortadan...
Adamcağız gelir gelmez:
"Çomar nasıl?" diye sordu..
"Onu görmek için sabırsızlanıyorum..." "Baba...." dedi oğlan ve ekledi:
"Sana kötü haberlerim. Dün sabah okula giderken Çomar her günkü gibi sabah gazetelerine göz gezdiriyordu. Bana dönüp "Baban hala o kızla kırıştırıyor mu?" demez mi" "Aman yavrum" diye heyecandan titreyerek ayağa kalktı.
"O it oğlu iti , annenle konuşmadan yok et..." "O an hallettim baba..." "Yaşa.... Canım oğlum benim."
GAZETECİLERİN YENİ MEKANI
Süleyman Bahadır Almanya'da gazeteciydi. Nurettin Tekindor'ha birlikte uzun yıllar çalıştıktan sonra vatan hasreti ağır bastı, İzmir'e döndü.
Baktı gazetecilerin gazetelerin civarında işlerini bitirdikten sonra buluşabilecekleri bir mekan yok. İzmir'de Orkide Alışveriş Merkezi'nin karşısında, az ilerde, Şehit Fethi Bey Caddesi'nde bir restoran açtı, ismini de Bab-ı Ali koydu. Restoranda özel Atatürk bölümü vardı, bir de Altınordu Gençlik ve Spor Kulübü'nün koca bir bayrağı. Süleyman, kırmızı-lacivertli kulübün hastası, uzun süre yöneticilik yaptı, hala hiçbir maçını kaçırmaz.
Bab-ı Ali akşamları, ailelerin rahatça eğlenebilecekleri bir mekan oldu. Süleyman Bahadır uzun yıllar Bab-ı Ali'yi çalıştırdıktan sonra "Yeter artık" dedi ama, onun için emekliye ayrılıp bir kenarda oturmak olmazdı.
Şimdi aynı sırada Ege Kültür Platformu Lokali'ni açtı. Dostlarını ve gazeteci arkadaşlarını orada ağırlayacak. Onu sevenler görkemli bir açılış yaptı. Anlaşıldı, Bahadır'lı geceler devam edecek.