Çok bilmiş hallerimizin ucu bucağı kaçmış durumda. Herkes her şeyi bilmenin abartısı içinde almış başını gidiyor. Geçenlerde bir arkadaşımla her zamanki günlük sohbetlerimizin birinde hayata dair konuşurken baktım eleştiri durumuna kayıverdi. Her şeyi küçümseyen hallerimizin bir hastalık durumuna dönüşmesine ne tür yorum getirmemiz gerektiğini artık bilemiyorum. Ukalalık diz boyu. Yine bir arkadaşım evlenmiş boşanmış, dulluk eşkâlini çevresine bir türlü kabul ettiremediğinden yakınıyordu. Karşısına çıkan adayların tuhaf bir şekilde geçmiş evliliğine eleştirel bakmalarından şişmiş durumdaydı.
"Düşün; kendisi üç evlilik yapmış geçmiş karşıma benim geçmişimi masaya yatırmış parselliyor ve en ince detayları bile gözüme sokuyor" diyordu kızcağız. Kendimi tutamayarak gülmeye başlamıştım. Bir dönem; bir arkadaşım boşandıktan sonra eşiyle aralarında çocuklarını pinpon topuna çevirmişler, ezik ve kekeme yapmışlardı da çocuk yetiştirme konusunda bana ahkam kesiyor tecrübe dersi vermeye kalkıyordu. Evet galiba kendi mutsuzluklarımızı tamir edemezken, maalesef karşımızdaki her kişiyi ince hassas terazide tartar durumundayız. Hem de bunu büyük bir küstahlıkla yapıyoruz.
KENDİMİZİ TANIMIYORUZ
Çok sevdiğim sanatçı arkadaşımla, ama gerçek akademik tiyatro kökenli sanatçı (imitasyonlarından fenalık geçiriyor durumdayız. İstanbul'da başınızı nereye çarpsanız, ben oyuncuyum, sanatçıyım diyen bir zümre var) bir akşam oturmuş yine sohbet kıvamındayız. "Biz aynaya her şeyimizle çıplak bakmasını bilmiyoruz" deyiverdi. Düşündüm ne kadar doğru bir konuya parmak basmış. Kendimizi tanımıyoruz.
Huyumuz suyumuz boyumuz posumuz her şeyimiz kendi içsel algımıza göre şekillenmiş. Olmak istediklerimiz ve olamadığınız her neyse kişiliğimize olmuş durumunda oturtmuş ve ayar çekmişiz. Sonra da bilirkişi edasıyla karşımızdaki kişilerin beğenmediğimiz yönlerini tenkit eder durumunda, başöğretmen gibi dolaşıyoruz. Öz eleştiri olgusuna ne kadar uzağız. Yine bir tanıdığım kırk dört beden olduğu halde kendisinin 40 beden olduğu konusunda ısrar ederek vücudunun ödem yaptığı iddia ediyordu. 30 yıldır ödemli dolaşıyor canım benim... İyi huylu ve mütevazi olmanın sakıncalı bir durum yarattığını geçte olsa anlasak da sahici olmakla sahtelikler arasında sıkışmış kalmak duygusal bir travma yaratıyor. Son günlerin gizli bir trend konusu haline gelmiş bu durum. Yani herkes depresyonda ve nedenini sorduğunuz zaman cevap yok. Çünkü kendisi de bilmiyor. Kendini tanımıyor ama maşallah kendinden başka herkese bir teşhis koymuş.
Tenkit, suçlama, aşağılama bilumum eleştiri ağzında hazır ol vaziyette desteksiz atış bekliyor.
Ünlü sanatçı kimliğinde dolaşan birçok zavallının, gittiği yerlerde bağırarak ilgi odağı olmak için gereksiz enerji tüketerek, karşısındaki kişiden anında hizmet beklemelerine ne demeli.
Konuştukları zaman mangalda kül bırakamayanların, kucaklarında koca bir mangalla dolaşmaları işin cabası. " İMDATTT" diye bağırasım geliyor da yaşadığımız coğrafi kimliğimizi de kabul etmemiz gerekiyor. Biz buyuz arkadaşlar. Ne yaparsak yapalım gen kodlarımızdan uzaklaşamıyoruz.
ÇARPIKLIKLARA TAKILMAYIN
Dedikodu yapmak için hiçbir fırsatı kaçırmayışımızın altında da kendimizi övme psikolojisi, herkes defolu ama ben iyiyim masajı var BENCE... Yine eski sözlere takılmış durumundayım. Hani derler ya; herkes kendi kapısını süpürse mahalle tertemiz olur. Evet hepimiz kendi eğrimiz ve kamburumuzla uğraşsak ilişkiler daha sağlıklı olur. Son yılların moda konularına da ne demeli? Bir beyin temizliğidir gidiyor. Herkes enerji uzmanlarının kapısında kuyruk vaziyetindeler. Bu bir kişilik problemi. Eğer insan kendi içinde mutlu değilse, hayattan keyif almasını bilmiyorsa, kıskançlık duygularıyla başa çıkamıyorsa, hırslarını matematik çarpım tablolarıyla yarıştırıyorsa, uzmanların onlar için yapacağı fazla bir şey yok. Birçok uzman kankalarımın ortak görüşü; Her şey insanın kendi beyninin içinde oluşuyor. Hay Allah! Yumruk kadar kafamızın içinde neler saklıyoruz. Arkadaşlar! Yılanın eğrisi, devenin kamburu derken hayat kaçıyor. Çevrenizin çarpıklıklarına takılmayın.
Önünüze bakın. HAYAT HER ŞEYİYLE GÜZEL. MUTLU HAFTA SONLARI...
GÜNÜN SÖZÜ
Hiç kusurumuz olmasaydı, başkalarında kusur bulmaktan bu kadar zevk alamazdık. (François de La Rochefaucauld)
