Bir ülkenin gelişmişlik seviyesi çeşitli göstergelere bağlıdır. Kişi başına düşen milli gelir oranının yüksek olması önemlidir fakat gelişmişliğin salt göstergesi değildir. Kritik unsurlar; eğitim seviyesi ve niteliği, AR-GE harcamaları, patent ve fikri mülkiyet hakları, dijital dönüşüm oranı ile beşeri sermaye gibi etkenler daha önemlidir ve kaldıraç role sahiptir. Bu göstergelerin her biri, ülkenin global rekabet gücünü, ekonomik sürdürülebilirliğini ve toplumsal refahını doğrudan etkilemektedir.
Patent ve fikrî mülkiyet haklarının artması çok değerlidir.
Çünkü patent başvuruları ve tescilleri, bir ülkenin yenilikçilik kapasitesini ve AR-GE faaliyetlerini göstermektedir. Yüksek patent sayısı, ülkenin teknolojik gelişmişlik düzeyini ve rekabet gücünü artırmaktadır. Elbette bu oranlar son yıllarda artmaktadır ve AR-GE yatırımlarına ağırlık verilmektedir.
Örneğin AR-GE harcamasının GSYH içindeki oranı 2022 yılında %1,32 iken, 2023 yılında 26 trilyon 545 milyar 722 milyon TL'lik GSYH içindeki oranı %1,42 oldu.
Ancak ülkemizin kapasitesi ve mevcut potansiyeline bakıldığında bu oranın daha yüksek olması elzemdir. Bizim özellikle teknoloji üretimi, patent ve fikri mülkiyet hakları konusunda daha ciddi atılımlar yapmaya ihtiyacımız var.
Çünkü bu alanlar çarpan etkisiyle katma değer sağlamaktadır.
UYGULAMALI EĞİTİM
Elbette işin temeli eğitime dayanmakta.
Eğitimde dünyada rol model alınan Finlandiya, Güney Kore, Japonya gibi ülkeler uzun vadeye odaklanıyor. Çocukları beşeri sermaye olarak görüyor.
Örneğin Finlandiya eğitim sisteminde; öğrencinin ilgi ve yeteneğine yönelik yani öğrenci merkezli planlama üzerine kurulu bir sistem mevcut. Güney Kore ve Japonya'ya bakıldığında, muhakeme becerisi, yetkinlik ve öğrencinin sorumluluk duygusu ön plana çıkaran sistemler kuruyor. Çocuklara küçüklükten itibaren uygulamalı projeler ve yenilikçi düşünme becerilerinin kazandırılması ülkenin gelişmişlik seviyesini artıran temel faktörlerden biri haline geliyor.
Haliyle patent, fikri mülkiyet oranı da paralel ilerliyor. Yani hiçbir şey tesadüf değil, bir strateji... Ülkemizde sınav odaklı bir sistemden ziyade, inovasyon ve teknoloji üreten bir yapı kurmak çok daha atılım yapmamızı sağlayacaktır.
Bilgiyi üretime yansıtmak kolay değildir, pek çok sınavdan daha zordur fakat gençler için teşvik edicidir. Fikrin somutlaştırılması paha biçilemez bir mutluluktur.
Uygulamalı eğitim ile geleceğin teknoloji liderlerini yetiştirebiliriz.
PEK ÇOK FIRSAT
IMD Dünya Dijital Rekabet Endeksi (WDCR), Dünya Bankası GovTech Olgunluk Endeksi (GTMI) 2022 ve SAMENA Dijitalleşme Endeksi (GDI) gibi veriler, Türkiye'nin dijital dönüşüm sürecinde daha fazla yatırım yapması ve çaba göstermesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Bu nedenle MEB, YÖK başta olmak üzere, STK, iş dünyası, devletimiz ve toplum olarak el ele vererek yerli ve milli teknolojilerimizin artması konusunda beşerî sermayeyi güçlendirmek adına birlik olmamız önemlidir. Diğer taraftan çeşitli fırsatlar da var. Mesela Türkiye, Avrupa Birliği'nin Ufuk Avrupa (Horizon Europe) programında önemli başarılar elde etmiştir. Ufuk Avrupa Raporuna göre 30.8 Milyar Avroya (AB katkısı) tekabül eden 10.674 hibe sözleşmesi imzalanmıştır.
10.426 yeni kuruluş 4.4 Milyar Avro hibeden yararlanmıştır. Proje tekliflerinin başarı oranı %12'den (Ufuk2020) %16'ya çıkmıştır. Ufuk Avrupa projelerinde kadın araştırmacılarının oranı %37 (51204) olmuştur. Ancak eşik değeri geçen proje tekliflerinin sadece %33'ü fonlanabilmiştir. Bu da hala önemli fırsatlar sunduğunu göstermektedir.
Ayrıca 5746 sayılı Araştırma, Geliştirme ve Tasarım Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun, Türkiye'nin AR-GE, yenilik ve tasarım faaliyetlerini teşvik etmek amacıyla, teknolojik bilgi üretimini artırmayı, yenilikçi ürünler ve üretim süreçleri geliştirmeyi, verimliliği yükseltmeyi ve üretim maliyetlerini düşürmeyi hedeflemektedir. Bu alanda çalışanlar için pek çok fırsat barındırmaktadır.