Hacer Önoğlu Ülger

Şems ve Mevlana’ya adanmış bir oyun

Burak Haktanır ve Şafak Tok... İkisi de İstanbul Aydın Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Oyunculuk Bölümü mezunu ve aynı üniversitede tiyatro yönetmenliği üzerine yüksek lisans yapmış. Tiyatrocu ikiliden Burak Haktanır, Van Erciş doğumlu ancak çocukluğu İstanbul'da geçmiş. Lise yıllarında şiire ve edebiyata olan ilgisi sayesinde tiyatro metinleriyle tanışan Haktanır, iyi bir tiyatro oyunu okuyucusuyken bir süre sonra kendisini sahnede bulmuş.

AKADEMİSYEN İKİLİ
İstanbul doğumlu Şafak Tok ise lise yıllarından bu yana profesyonel tiyatro oyunculuğu yapıyor. Yönetmenliği de çok seviyor.
Özel üniversitelerde oyunculuk ve çocuk gelişimindeki sanat dersleri eğitimi üzerine akademisyen olarak hayatını sürdürüyor.
İki arkadaşın birlikte kurduğu Rabarba Performans Sanatları Akademisi'nin (RABARBAPSA), Şeb-i Arus haftası kapsamında ilk kez geçen yıl sahneye koyduğu 'Şems ile Mevlana' oyunu bu yıl yine sahneleniyor.
İki tiyatrocuyla Şems ile Mevlana oyununu konuştuk.
SORUMLULUĞU AĞIR BİR İŞ
Şems ile Mevlana oyunu, konusu bakımından büyük dikkat ve sorumluluk istiyor gibi...
B.H: Önümüzdeki hafta Hz. Mevlana'nın, Şeb-i Arus (düğün gecesi-kavuşma gecesi) olarak nitelediği Rabbi'ne kavuşmasının 745. vefat yıldönümünü idrak edeceğiz. Bu vesileyle kendisini ve muhterem hocası Şems-i Tebrizi'yi rahmet ve minnetle anıyorum. Şems ile Mevlana bu coğrafyada yaşamış ve derin izler bırakmış iki önemli tasavvuf büyüğü. Birinin ismini andığımızda diğerinden bahsedilmemesi kabul edilemeyecek kadar birbirleriyle bütünleşmiş bu iki zatın hikayesini sahnelemek bizler için her şeyden önce bir şeref ve sorumluluğu ağır bir iş. Oyunumuz 28 Aralık'ta saat 20.00'de Tuzla İdris Güllüce Kültür Merkezi'nde sahnelenecek.
METİN 9 YILDA YAZILDI
Böyle bir oyunu kaleme alma fikri nasıl oluştu?
Ş.T: Metnin yüzde 70 kadarını özgün olarak ben yazdım. Kalan kısımlar çeşitli kaynaklardan edindiklerim ve Sinan Yağmur'un Aşkın Gözyaşları Tebrizli Şems isimli eserinde yer alan kimi kısımlardan oluştu. Üniversite yıllarımda Mevlana'nın Divan-ı Kebir'i üzerine okumalar yapmaya başladım. Hatta bu eserin müzikalini de dünyaca ünlü olacak bir konsepsiyonla yapmak istiyorum ve yapacağım. Derken Şems'e girdim yavaşça. Şems, Mevlana'dan daha çok çekti beni. Benim dünya görüşme yakın bir isimdi. Daha doğrusu "Ben onun dünya görüşüne yakınmışım" demek daha doğru olur. Bunu fark edince Şems eksenli bir şeyler yazmak istedim ve ancak 8-9 sene sonra bir metin çıkarma cesaretine eriştim. Umarım olmuştur.
B.H: Oyunun yazımı aşamasında benim bir katkım olmadı ben yönetmen yardımcılığını üstlendim.
Prova ve sahneleme aşamasında ne tür zorluklarla karşılaştınız?
Ş.T: Şimdi bu soruya "Şöyle acılar çektik, böyle acılar çektik" v.b. yanıtlar vermek tipik bir tiyatrocu retoriğidir ama bunlardan bahsetmeyeceğim. Klasik zorluklar, her işte farklı biçimlerde olduğu gibi zorluklar.
Tiyatro yapmak zaten başlı başına acıdan ötürüdür. Laylaylomdan tiyatro olmaz, sanat olmaz. Söyleyecek sözü, geçireceği eylemi olanın tiyatrosu, sanatı olur. Zorlanılan kısımlar zaten zorlanılmayacaksa kıymetsizdir.
Buna rağmen basit olmalı her şey çünkü sanatta basit, her zaman en zor olandır. Yoksa prova süreci, oyuncularla ilişki, dekor, kostüm koşturmacası, oyun satışı v.b. bunların bahsine ne hacet? Ama illa bir zorluktan söz edeceksek, e tabii ki Şems'in zorluğu, Şems'in, ülkemizde maalesef Mevlana'nın gölgesinde bırakılması, Mevlana'nın genel itibarla çok kilolu resmedilmesi, naifliği, Şems'in hedefindeki istikrarı, inanç, aşk ve ibadet kavramlarının altını her görüşe duygudaşlık kurarak irdelemek hiç kolay bir iş değildi. Hala daha da değil.
B.H: Ben de bir iş ortaya konulurken zorluklarından bahsedilmemesi taraftarıyım ama şunu itiraf etmem gerekirse bu iki zat'ın hayatını sahnelemeye çalışırken manevi hatıralarını incitme endişesini hep hissettim.


Şems ile Mevlana neden izlenmeli?
B.H: Oyunumuz 11 kişilik oyuncu ve 2 kişilik teknik ekibiyle kalabalık bir kadrodan oluşuyor. Dekoru, kostümü, ışığı ile üzerine çok emek verilmiş bir iş. Oyunu hazırlarken mümkün olduğu kadar tarihi gerçekleri gözeterek ve tiyatro estetiğini ön planda tutarak çalıştık. 2 perdeden oluşan oyunumuzu seyredecek konuklarımızın alkışları ve salondan ayrılırkenki memnuniyetleri bizler için en büyük ödüldür.
ÖNÜMÜZDEKİ YIL İKİ OYUN SAHNELEYECEKLER
Gelecek planlarınız neler?
B.H: İstanbul şiirlerinden oluşan oyunlaştırılmış şiir dinletisi üzerine çalışıyoruz. 1 aya kadar hazırlıkları bitmiş olur ve ilk sahnelememizi yapmış oluruz. Önümüzdeki yıl için bir yerli, bir de yabancı oyun sahnelemeyi düşünüyoruz.


İZMİR'E DE GELECEKLER
Oyununuzu İzmirli tiyatroseverlerle buluşturmayı düşünüyor musunuz?
B.H: Şubat ayından sonra İstanbul dışı turnelerimiz olacak. Gelmeyi en çok istediğimiz şehirlerden biri de güzel İzmir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.