Bedir'de Hz. Peygamber ve Müslüman ordusu büyük bir zafer kazanmıştı. Bu durum Mekkeli müşrikleri çılgına çevirdi, Müslümanlara da büyük bir özgüven ve moral kaynağı oldu. Bedir'den bir yıl sonra Uhud Savaşı vuku buldu. Bu savaşta Müslüman ordusu büyük bir yenilgiye uğradı. Bunun sebepleri çoktur. Peygamber Efendimiz şehitleri defnettikten sonra atına bindi, etrafında da ashabı yola çıktılar. Çoğu yaralıydı. Yanlarında 14 tane de kadın vardı. Uhud'un eteğine vardıklarında ashaba saf tutmalarını emretti, kendi arkasında erkekler, onların da arkasında hanımlar saf tuttular, Hz. Peygamber ellerini kaldırıp şu duayı yaptı: "Allah'ım bütün hamd sanadır. Allah'ım, senin lütfettiğin genişliği kimse daraltamaz, daralttığını da kimse genişletemez. Senin saptırdığını kimse doğru yola iletemez, doğru yola erdirdiğini de kimse saptıramaz. Senin verdiğini kimse engelleyemez, engellediğini de kimse veremez. Senin uzaklaştırdığını kimse yakınlaştıramaz, yakınlaştırdığını da kimse uzaklaştıramaz. Allah'ım bizim üzerimize bereketini, rahmetini, lütuflunu ve rızkını yayıp genişlet. Allah'ım, senden, asla yok olup gitmeyen, sürekli var olan nimetini dileriz. Allah'ım senden korku gününde güvenlik, fakirlik gününde zenginlik dileriz. Bize verdiklerinin de vermediklerinin de şerrinden sana sığınırız. Allah'ım bize imanı sevdir ve gönüllerimizi onunla süsle; küfrü, fasıklığı ve isyanı bize çirkin göster. Bizi gerçek anlamda olgunluğa, hakka ulaşanlardan eyle. Allah'ım, canlarımızı Müslüman olarak al, bizi Müslümanlar olarak dirilt, bizi imtihan edip rezil hale getirmeden salihlere kat. Allah'ım, senin elçilerini yalanlayan, senin yolundan insanları alıkoyan kafirlerin canını al. Ceza ve azabını onların üstüne indir. Ey hak olan ilah, kendilerine kitap verdiğin kafirleri de öldür! Amin."
SÖZÜNDE DURMAK
Bedir savaşı sırasında İslam ordusuna katılmak üzere gelirken yolda Müşrikler tarafından yakalanan Medineli Huzeyfe b. Yeman ile babası, savaşa katılmayacaklarına dair müşriklere söz vermeleri üzerine serbest bırakılmışlardı. Daha sonra Hz. Peygamber'e gelerek başlarından geçeni anlattılar.
O da onlara verdikleri sözde durmalarını, savaşa katılmayıp geriye dönmelerini söyledi. Bu olay, hicretin ilk yıllarında, Bedir savaşı öncesinde, Hz. Peygamberin insana ihtiyacının çok olduğu böyle zor bir zamanda geçti. Söz verilen kimse düşman olsa bile söze bağlı kalınmasını istemesi, doğruluğa ve ahde vefaya verdiği önemin dikkat çeken birçok örneğinden biridir.
BEREKETLENEN YEMEK
Cabir anlatır: Hendek savaşı öncesi Medine çevresine hendek kazılıyordu. Hz. Peygamber de çalışıyordu. Bir ara Cabir onun açlıktan yorgun düştüğünü görür. Hemen evine koşup eşine yemek hazırlatır, aslında yoksul biridir, tek kuzusunu keser ve Hz. Peygamber'i akşam yemeğe çağırır. O da yanında birçok kişiyle gelir. Cabir telaşlıdır, o kadar insanı nasıl doyuracak? Karısı, üzülmemesini elbette Peygamberin bir bildiği olduğunu söyler. Hendekte çalışanların hepsi gruplar halinde gelip yedikleri halde gene de yemek bitmez, bereketlenmiştir. Burada Cabir'in duyduğu telaşa karşı eşinin sağlam inancı dikkat çeker. (Kutlu Hayatın İzinde / Yeni Siyer'den)