Biri bizim gibi düşünmüyorsa hemen saldırıya geçiyoruz. Hele ki bu kişi halkın haber alma görevini yerine getirmeye çalışan gazeteci ise saldırılar daha da şiddetleniyor.
Yapılan haberi beğenmeyenler önce nefret dilini kullanarak yazarları taciz etmeye başlıyorlar. Eskiden mail yoluyla veya telefonla yapılırdı bu saldırılar. Şimdi sosyal medya kullanılıyor. Hem de en kaba, en berbat, en pespaye kelimelerle. Beğenilmeyen bir cümle sarf edildiği için kişinin ne cinsiyeti kalıyor, ne aklı, ne zekası, ne ailesi küfredilmeyen.
Elbette eleştiri olacak. Elbette medya da eleştirilecek. Beğenilmeyen haber ve eleştirilere tepki verilecek. Bizler de bunları hoşgörü ve anlayışla karşılayacağız. Yanlış varsa düzelteceğiz. Haklıysak da, haklı olduğumuzu söylemeye devam edeceğiz.
ÖZGÜRLÜĞÜN SINIRLARI
Ama küfretmek ne demek?
Ve de saldırıya kalkışmak!
Gazetenin önüne gelerek fiili saldırıda bulunmak!
Gazeteleri yırtmak, içeriye girerek, boya ve yumurtalar atmak!
Türkiye'nin en eski gazetesine yapılan saldırıdan söz ediyorum. Bu gazete ki halkın "haber alma" özgürlüğünün simgesidir.
Basına yönelik her türlü saldırının amacı, ifade ve basın özgürlüğünü ve halkın haber alma özgürlüğünü engellemektir. Bunun başka bir izahı yoktur. Bu nedenle de kabul edilir bir tarafı yoktur.
İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliği, düşünebilen ve düşündüklerini ifade edebilen bir varlık olmasıdır. Aklını kullanmaktan ziyade ifade yeteneğinin olmasıdır, insanı diğer varlıklardan farklı ve üstün kılan.
Ne var ki bu konuda bir sorun var. Tarih boyunca kimi zaman insanların ifade gücünü kullanmaları, düşüncelerini dile getirmeleri engellenmiş, kimi zaman da bu söylemler sınırlanması gereken yerde durdurulamamış. İfade özgürlüğüne sınırlar çekilememiş. Doğru sınırlar elbette.
İşin hassas noktası da bu. Bu yüzden kimileri düşüncelerini bağırıp çağırarak, hakaret ederek veya fiziksel saldırıda bulunarak söylemeyi düşünce özgürlüğü olarak görüyor.
NEFRET SÖYLEMİ
Oysa bunun adı nefret söylemidir. İfade özgürlüğüne doğru sınırlar çizilmesi gerekir. Uluslararası kurallar, "İfade özgürlüğünün yüklediği görev ve sorumluluklar özellikle ismi belirtilen bir şahsın saygınlığına yönelik bir saldırı söz konusu olduğunda ve 'başkalarının hakları' zedelendiğinde önem kazanır" der.
Dolayısıyla nefret söyleminin, ifade özgürlüğü kapsamının dışında tutulması ve bu söylemi kullananlar tarafından ifade özgürlüğüne sığınılmasının yolunun kapatılması gerekir.
Hoşgörülü olmak zorundayız. Beğenmediğimiz görüşleri de dinlememiz ve söyleyenleri anlamaya çalışmamız gerekir.
Önyargılı olmaktan vazgeçmemiz, "niyet okumayı" bırakmamız gerekir. Beğenmiyorsak o yazarı veya gazeteyi okumayız, olur biter. Veya tepkimizi hoşgörü sınırları içinde gösteririz.
Bir kez daha altını çizmek isterim ki; basına yönelik her türlü saldırının amacı, ifade ve basın özgürlüğünü ve halkın haber alma özgürlüğünü engellemektir. Bunun başka bir izahı yoktur. Kabul edilir bir tarafı da yoktur.
