Birkaç gündür herkes Müge Anlı'daki "evlatlık alınıp verilen bebek" konusunu konuşuyor. Perşembe günkü programa katıldığımı gören tanıdık tanımadık herkes "ne oldu?" diye soruyor. Çoğunluk bebeğin anneye, yani onu doğuran anneye verilmesinden yana. Ama "ya bir daha verirse başkasına?" diye endişeler de yok değil. Bana sorarsanız da en doğrusu anneyle birlikte büyümesi.
Buse, yani genç anne, hatta çocuk anne, çocuğu bir başkasına verdiğinden dolayı pişman olmuş. Sebebi ne olursa olsun pişman. Şimdi tek isteği, çalışıp çocuğuna bakabilmek.
Bunu yapabilir mi? Zor günler onu bekliyor. Ama hayat da böyle bir sınav hepimiz için. Ben Buse'nin bu zorlukların üstesinden geleceğine inanıyorum. Yeter ki toplum olarak ona destek çıkalım. Onu daha öne yaptıklarından ve verdiği kararlardan dolayı suçlamayalım. Ama işte Türkiye'de yaşıyoruz. Her olayda erkeklerin değil de kadınların suçlandığı ve yargısızca infaz edildiği bir ülke burası.
Eğitimli ve bilirkişi dediğimiz erkekler bile vicdanlarının sesini dinlemek yerine, ikiyüzlü toplumsal ahlakın savunuculuğunu üstlenmiş durumdalar. 18 yaşın altındaki bir çocukla ilişkiyi giren erkekleri suçlamak yerine, 18 yaşın altındaki çocukların isteklerini sorguluyorlar. Niye ruj sürdün, niye seksi giyindin, niye güldün, niye baktın?
EDEPSİZ ERKEKLERİN EDEBİ
Aynı soruyu niye erkeklere sormuyoruz? Niye sana her gülen ve göz süzen kadına gidiyorsun? Hele ki evliysen. Hele ki o kadının küçük bir kız olduğunu biliyorsan. Veya onun çaresiz olduğunu görüyorsan? Kendini koruyamayacak bir durumda olan bir kadından faydalanmak mıdır erkeklik? Vicdan dediğimiz şey erkeklerde bulunmuyor mu? Nerede durmak gerektiğini gösteren akıl ve muhakeme yeteneğinden yoksunlar mı? Yoksa aciz ve zavallı olan erkekler mi?
Kadınların edeplerini sorgulamak erine erkeklerin edeplerini sorgulamamız gerekiyor. Kadınları edepli yapmak için çaba sarf edeceğimize erkekleri edepli yapmak için uğraşalım. İyi bir toplumun görevi erkeklerini terbiye etmektir zira. Neyse ki bunları sorgulayan erkekler de var. Bu yüzen gelecek adına umutlanıyoruz.
Buse'ye geri dönersek. Buse yaşadıklarının ve yaptığı yanlışların farkında. Bunu bilmesi bile yeterli bence. Bu yüzden sürekli bunu başına kakmamız gerekmiyor. Tam tersi işini kolaylaştırmalıyız. Şimdilik bir işi var. Zamanla daha çok para kazanacağı işler bulabilir. Bu arada devlet de ona destek olabilir. Zaten devlet de çocukların yuvada değil anne-baba yanında sıcak bir aile ortamında büyümesini istiyor. Bu yüzden koruyucu aile uygulamalarını hayata geçirmeye ve aileleri bu konuda teşvik etmeye çalışıyor.
Yapılan incelemeler sonunda en doğru karar verileceğine ve Buse'nin çocuğuna kavuşacağına inanıyorum.
EVLAT EDİNMENİN KOŞULLARI
Diğer aileye gelince. Evlat sahibi olmak isteyen herkes gibi onlar da bu işi yasal yoldan yapmalılar. Yani bulundukları ilin sosyal hizmetler ve çocuk esirgeme kurumlarına başvurmaları. Evlat edinmek için evli olmak şart değil. 30 yaşına geçmiş bekar anneler de evlat edinebiliyorlar. Kurumun istediği bir takım koşullar ve evraklar var. Olması da gerekir zaten. Her isteyen çocuk evlat edinmemeli. Gerçekten anne ve baba olmayı isteyen ve bu sorumluluğu yerine getirebilecek olanlara çocuk teslim edilmeli.
Yakın çevremde beş arkadaşım bu şekilde evlat edindi. İkisi evli idi, üçü bekar. Başvurularının ardından resmi prosedür işlemeye başladı. Kurumdan yetkililer dörtbeş kez evlerine gelip incelemede bulundular. Gerçekten çocuk sahibi olmak istediklerine kanaat getirince, istedikleri yaş aralığındaki ve cinsiyetteki bebeklerle görüştürdüler. Her başvuru sahibinin üç hakkı bulunuyor. Kimi arkadaşım ilk kendisine önerilen bebeği aldı. Kimi ilk gösterilenle hemen bir bağ kuramadı, ikinciyi bekledi. Kimi son hakkında karar verdi. Ve başvurularının üzerinden bir yıl geçmeden evlat sahibi oldular.
Önemli olan bir çocuğa gereken sevgi ortamını verebilmek ve onu sağlıklı bir birey olarak yetiştirmek. Bunu her zaman biyolojik anne ve babalar yapamadığını görüyoruz. Doğurmak yetmiyor. Sevmek, dana doğrusu vicdanlı olmak gerekiyor.
