Of ki of... Günümüz Türkiye'sinde, Konya'nın bir köyünde neler yaşandığını öğrenmek ister misiniz?
Biz bu ailenin yaşamına "bir kayıp" olayıyla şahit olduk ama her köyde benzer yaşamlar sürüp gidiyor. Hiç ders alınmadan, hiç yanlışlar düzeltilmeden, hiç sorumluluk üstlenilmeden...
Bir kadın ve bir erkek var hikayede.
Kadın 16'sında. Kalabalık bir ailenin onlarca çocuğundan biri... Kimsenin umurunda değil ama olsa da olur, olmasa da. Yediği bir lokma ekmeği hak etmek için davar peşinde koşarken, başka bir köyden gelen bir delikanlının dikkatini çekmiş.
Hormonların etkisiyle yaşanan cinsel çekimin etkisini "aşk" zannedip hayatlarının en büyük yanlışlarını yapmışlar. Adam "gel" demiş, kadın da "gitmiş". Kiminle ve nereye gittiğinin farkında olmadan...
Filmlerde, dizilerde izledikleri hayal ürünü kurguları gerçek zannedip erkeklerin kendileri için yanıp tutuştuğunu zannediyor kadınlar.
Kurtarıcı olarak görüyorlar kendilerine güzel bakıp güzel şeyler söyleyen erkekleri.
Gittikleri yerde el üstünde tutulacaklarını zannediyorlar.
SEVGİSİZ VE MUTSUZ
Ama öyle olmuyor işte. Hayaller başka, gerçekler bambaşka. Kaçıp geldikleri için, geldikleri evde bir değeri olmuyor kadınların.
Kaçtıkları ev kayınvalidenin evi sonuçta.
Ve kayınvalideler de "ben istemedim, ben almadım!" diyerek baştan reddediyorlar gelini.
Aynı evde yaşadıkları için de kavga-gürültü eksik olmuyor. Kayınvalidelerin beklentisi, gelinin kendisine hizmet etmesi. Madem ki gelin geldi, bütün işleri o yapsın, isteniyor.
Müge Anlı'nın programında izlediğimiz hikayedeki kadın, ev işlerinden bihaber. Yemek ve ekmek yapmayı da bilmiyor. O köyde ekmekleri halen kadınlar yaptığı için bu ekmek olayı önemli. Ekmek yapmayı beceremediği için, itilip kakılıyor. Dayak da yiyor, hakarete de uğruyor.
Aynı evde yaşamaya başlayınca "aşk bacadan çıkıp" yerini rutin karı-koca ilişkisine bıraktığı için de mutsuz. Hayal kırıklığı içinde.
Pişman olmasına pişman ama seçeneği yok. Baba evi de bir yere kadar. Ki, iki kez denemiş bu seçeneği. Arka arkaya olan çocukları kayınvalideye bırakarak hem de.
Kayınvalide iş yapmayan ve elinden bir iş gelmeyen gelinden bıkmış. İlerleyen yaşına rağmen evin işini yapmaya devam ettiği gibi, 10 yılda sayıları 4 olan çocukları da o büyütüyor.
SEVGİSİZ HAYATLAR
Özetle: Kadın çözümü kendini odaya kapamakta bulmuş. Bütün günü ve gecesi dört duvar arasında geçiyor. Kendisine ihtiyacı olan küçük bebeğinin dışında diğer çocuklarıyla da ilgisi yok. 5 yaşındaki Yasin'in kaybından baba eve gelinceye kadar kimsenin haberinin olmaması da bu yüzden.
Annede annelik duygusu yok. Baba da babalık. İkisi de mutsuz. Erkek mutsuzluğunun acısını kadına şiddet uygulayarak çıkarıyor.
Kadın ise kendini odaya kapayarak...
Kayınvalide bıkkın ve yorgun. Çocuklar kendi kendilerine büyüyorlar. Biri de kayboluyor işte.
Bizler bir çocuğun evin önünde kaybolmasıyla haberdar olduk bu aileden. Bir kuyuya mı düştü, ormanda mı kayboldu, cinsel istismara mı uğradı, kaçırıldı mı diye merak ederken ailenin dramına tanık olduk.
Bir kez daha gördük ki: İnsanlarımız çok mutsuz. Kadını, erkeği sevgiden yoksun. Çok acı ama kimse kimseyi sevmiyor. Herkes yalan hayatlar yaşıyor.
Dedikoduyu kendilerine iş edinmişler.
Kadınlar evlerde, erkekler kahvede birbirlerinin arkasından atıp tutuyorlar.
Merak ettikleri veya duydukları bir konunun aslını astarını araştırıp sormadan kendi kafalarına göre senaryolar yazıyorlar. Sonra da kendi yazdıkları hikayeye kendileri inanıyorlar.
Bu arada olan her zaman olduğu gibi çocuklara oluyor. Ya kayboluyorlar ya da anne- babalarının hayatlarını yaşamaya devam ediyorlar.
