Biz Türklerin Avrupa kupalarında sahada mücadele etmesine gerek yok.
Kuralar çekilirken anlı şanlı medyamız kararını veriyor: "Galatasaray bir köy takımı olan, itfaiyecilerin, marketçilerin oluşturduğu İsveç'in Ostersund takımını rahat eler." Netice: Galatasaray saf dışı. Fenerbahçe'ye Makedonya'nın Vardar takımı çıkınca yine aynı kehanetler manşette: "Bu Fenerbahçe kendisinin otuzda biri bütçeli Vardar takımını perişan eder". Elbette Fenerbahçe dün gece Üsküp'te yüzde yüz goller kaçırdı, inanılmaz fırsatlar harcadı
SAVUNMA ZAAFLARI
Ama futbolda aslolan elbette tabelaya bakmak. Adamlar bir kere geldiler, gollerini attılar. Bir de çok iyi kalecileri var, Majevski; yüzde yüz 3 gol kurtardı ve takımını tek başına sırtladı. Aykut Kocaman Göztepe beraberliğinde faturayı defansa kesmiş, Isla'yı Neustadter'i ve İsmail'i ilk 11 dışına atmış. Ama güvenilen dağlara kar yağdı, savunmanın belkemiği Skrtel maçtan önce Fenerbahçe'ye tuzak olarak sulanan sahada kayınca Ermeni santrfordan golü yiyiverdik. Fenerbahçe'nin bu Ozan Tufan'dan ne beklediğini anlamak zor. 20 yaşındaki Ahmethan da bu takımda oynayabilecek durumda değil. Nerede duracağını bilmiyor, nasıl pozisyon alacağını da.
NORMAL FUTBOL YETER
Fenerbahçe'nin bu aşamada altyapıdan oyuncu yetiştirmeye tahammülü yok.
Sarı lavcivertli takım dün gece sadece gol yememeyi amaçlayan, baskıyı kabullenen, dan-dün vuran bir takıma yenildi. Ama normal futbolunu oynasın, rövanşta bu takıma 3-4 gol atabilir ve tur atlayabilir.
Ben en çok Valbuena'ya acıdım. Üstün kapasiteli bu futbolcu, düzenlediği atakları diğer arkadaşları anlayamayınca ellerini açıp, "nereden geldim İstanbul'a" der gibiydi. İnşallah Mehmet Topal'ın kendi kalesine attığı gol herşeyin bitişi olmaz.