Şölenin ardından
Daha ne diyebilirdi ki!
2007 Temmuz ayında Wimbledon'da ilk imza atıldığından beri gerek WTA, gerekse de hükümet nezdinde TTF ve GSGM tarafından zorlu ve uzun çalışmalar yapıldı. Onlardan gelen desteğin yanında, Biletix firmasının tecrübesi, "biz tenisiz" diyebilecek kadar tenis dostu olan TEB BNP Paribas'nın ve sponsorların büyük katkıları büyüktü. Sonuçta Sinan Erdem gibi Avrupa'nın en büyük ve çok amaçlı kapalı spor salonunda, 6 günde 70 bin kişinin izlediği muhteşem turnuva, 10 puan üzerinden 9,5 alarak gerçekleşti. Emeği geçen herkese büyük alkışlar... Medyadan, bilet gişesindeki görevlilere kadar herkes üzerine düşeni mükemmel bir şekilde yerine getirdi. Tribün muhteşemdi... Tabii yenilip ayrılanlar dahil tüm oyuncular... Hepsi "fair play" içinde büyük mücadele gösterdi. Onlardan yalnızca biri şampiyon olabildi. Tebrikler Petra Kvitova, yakında seni bir numara olarak izleyeceğimizden eminim. Ama seneye muhakkak yine burada İstanbul'da izleyeceğiz.
Dedikodular yakışmıyor
Bugün ülkemize gelmiş olan 8 oyuncu, yarın 128 oyuncu olamaz mı? Bir Grand Slam turnuvası belki hayal ama büyük bir "Master" turnuvası olamaz mı? Olabilir tabii... Oraya da hep yıldız oyuncular gelir. Ve onlar da her zaman bizim tanıtıcı elçilerimiz olur. Bu açılardan bakarak, onları bireysel payeler peşinde koşarak veya gündemde yer tutabilmek için olur olmaz bir şekilde aykırılık yapmamalıyız. Söylendiği kesinleşmemiş cümlelerin arkasında, dedikoduları fütursuzca sürdürüp farkında olmadan İstanbul'un köpekleri ile ilgili anti propagandaya çanak tutarsak, yıldızları küstürürüz. Kimselere faydası olmayacak olan bu yaşananları, konuşulanları, çirkin dedikoduları kendimize yakıştıramıyorum ve çok zülüyorum...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.