Aslında bu maç öncesi içimde bir korku vardı. Şimdi diyeceksiniz 'Bu takım Liverpool'u yendi. Bodo maçından nasıl korkarsın?' diye. Hemen açıklayayım. Sadece Galatasaray değil. Tüm Türk takımlarında büyük maçları ayrı, diğer maçları oynama hastalığı var. Ki buna milli takımda dahil. Mesela Frankfurt maçını ele alalım. Tamam iyi takımlar buna sözüm yok. Fakat Galatasaray'ın kadrosuyla boy ölçüşememeliler. Ama sonuç ortada. Tabi o maçtaki Okan Buruk'un taktiksel hamlelerinin de sonuca etkisi var. Fakat asıl mesele şu. Bu tarz fizik gücüne dayalı ve topu rakibe veren ekiplere karşı bocalıyor takımlarımız. Liverpool maçını hatırlayın. Top genel olarak İngilizlerde kaldı. Tüm Galatasaraylı futbolcular iki hatta üç kişilik oynadı. İşte bu yüzden korkuyordum. Fakat Osimhen, henüz maçın başında merak etmeyin dercesine golü yaparak hem tarihe geçti, hem de o üzerimizdeki korkuyu sildi attı. Ardından bir kez daha sahneye çıktı ve farkı ikiye çıkardı. İlk yarının son anlarında Galatasaray defansının konsantrasyon kaybı pahalıya patlıyordu. Ancak değerlendiremediler. İkinci yarıya da hızlı başlayan sarı-kırmızılılar, bu kez Yunus Akgün ile fişi çekti. Kalan dakikaları akıllı oynayan Galatasaray, sahadan galibiyetle ayrıldı.
BURUK KANITLADI
Sonuç olarak Galatasaray, yıllar sonra Şampiyonlar Ligi'nde ikide iki yaptı. Ayrıca son iki Şampiyonlar Ligi maçındaki futboluyla gözlerimize bayram ettirdiler. Aslında bu maçlar Okan Buruk için de hayati öneme sahipti. Çünkü onu eleştirenler Avrupa maçlarını öne sürüyordu. Hatta son çıkan dedikodularda bu seneki Avrupa macerası kaderini belirleyecek yönündeydi. İki maçta da belirlediği taktikler ve oyuncu tercihleri bence gerekli cevabı vermiştir. Hafta sonunda ligde rakip Göztepe. Onlarda da eksik çok ama yine de belki de ligdeki en tehlikeli takımlar. Bizi iyi bir maç bekliyor.
