Bir milli haftayı daha geride bıraktık ve bizim için güzel geçti. İki maçta 10 gol atıp sadece 2 gol yedik. En önemlisi de grup ikinciliği için çok önemli bir avantaj elde ettik. Artık bir mucize olmazsa Play-Off maçlarını oynayacağız. Özellikle Kenan Yıldız, soyadının hakkını vererek oynadı. Attığı gollerin yanı sıra yaptığı driplingler ve slalomlarla gözlerimizin pasını sildi. Arda Güler ise Bulgaristan maçında daha etkiliydi. Gürcistan karşısında beklediğimiz etkiyi veremedi ancak bunun en büyük sebebi ona karşı yapılan sert savunmaydı. Geçmişte bir yazımda "Arda'sı olan Güler" başlığını kullanmıştım. Şimdi bunu şu şekilde değiştiriyorum: "Yıldız'ı olan Güler." Hakan Çalhanoğlu ve Merih Demiral, sahadaki komutanlardı. Uğurcan Çakır'a iki maçta da fazla iş düşmedi. Kerem Aktürkoğlu ve Yunus Akgün çok koştu. Gelelim biraz da olumsuz yönlere... İlk olarak, bu sezon Almanya'yı kasıp kavuran Can Uzun neden oynamıyor? Pozisyonu olmamasına rağmen forvet oynayan Kerem ve Barış'a bu kadar şans verilirken, gole bu kadar yatkın bir isme neden şans tanınmıyor?
YOKSA UZAKTAN İZLERİZ
İkinci olarak, Berke Özer olayının iç yüzü açıklanmalı. Burası milli takım! Sanki bir zorunluluk varmış gibi hep aynı isimler çağrılıyor. Mesela kendi takımında bile istenmeyen Mert Günok yerine Konyaspor'un kalecisi Deniz Ertaş çağrılsa kötü mü olurdu? Samet Akaydı n, Salih Özcan ya da İsmail Yüksek yerine çağrılabilecek başka isimler yok mu? Ayrıca bu iyi futbol devam etmeli. Aksi takdirde milyonlarca yüreğin tek bir amaç uğruna çarptığı Dünya Kupası'nı uzaktan izlemeye devam ederiz.
MİLLİ ARA LANETİ
MİLLİ araları sevmeyen insanlar vardır. Ben de onlardan biriyim. Şimdi, "Bu nasıl bir giriş? Ne demek istiyorsun?" diyeceksiniz. Öncelikle, bence iyi giden takımların ritmini bozuyor. Çünkü futbolcularda maç kondisyonu çok önemli. Takımlar bu dönemi boş geçmeyip hazırlık maçları oynasa da, bunlar mücadele gücü düşük olduğu için pek anlam ifade etmiyor. Milli takıma giden oyuncuların sakatlanması da büyük sorun. Örneğin Göztepe'nin son zamanlarda adından söz ettiren golcüsü İbrahim Sabra sakatlığa kurban gitti. Ürdünlü genç golcü, Bolivya ile oynanan hazırlık maçında sakatlandı. Tam ritmini bulmaya başlamışken geri döndü. Geçen sezon bu sıkıntıyı fazlasıyla yaşayan sarı-kırmızılılar, sezona üç hücumcuyla başlamıştı. Umarım Sabra bir an önce sahalara döner. Bodrum FK da milli araya fırtına gibi girdi. Fakat umarım bu ara onların hızını kesmez. Tabii şu da bir gerçek: Manisa FK gibi takımlar için bazen bu aralar ilaç gibi gelebiliyor. Ancak onların da gelecek adına net bir ışık vermediği ortada.
FUTBOLUN ACI YÜZÜ
İkinci Lig'de Ege takımları arasında tam bir karmaşa hakim. Bir taraf zirveye yürüyor, diğer taraf ise dibe gömülüyor. Aliağa Futbol ve Fethiyespor, zayıf rakipleri karşısında gol şov yaparak kazandı. Tabii ki bu maçlar bir ölçü olamaz. Örneğin Somaspor geçen hafta farklı bir galibiyet aldı, ancak bu hafta en yakın rakibine yenilerek o galibiyetten hiçbir kazanç sağlayamadı. Ancak bu hafta yazmak istediğim konu, maç sonuçlarına göre gelecek tahminleri yapmak değil. Aliağa ile Yeni Malatyaspor arasında oynanan maçta yaşanan bir olayı konuşmak istiyorum. Malatyalı bir oyuncu sakatlık yaşadı. Fakat kulübün sağlık heyetinin ekipmanları yetersiz olduğu için, İzmir ekibinin sağlıkçıları müdahale etti. Şimdi diyebilirsiniz ki "Bunda ne var? Fair-Play örneği işte." Hatta belki ödül bile verilir. Ama benim takıldığım nokta, bir zamanlar Süper Lig'in gediklisi olan bir kulübün geldiği durum. Birçok kulüp mali sıkıntılar ve kötü yönetimler nedeniyle adeta kan ağlıyor. Bucaspor ve Altınordu'nun henüz galibiyeti yok. Soma ise yalnızca Yeni Malatyaspor'u yenebildi. Bu, takımların kötü olmasından değil. Bu örneği, Ege ekipleri de aynı noktaya gelmesin diye veriyorum. Gelecek karanlık görünüyor. Fakat bu camialar, o karanlığı yırtacak güce sahip. Yeter ki birileri elini taşın altına koysun.
ÜÇÜNCÜ LİG'DE KARŞIYAKA FIRTINASI
GEÇMİŞ yazılarımda, Atatürk Stadı'nda oynamak zorunda kalan Karşıyaka'nın bu nedenle zorlanacağını söylemiştim. Ancak yeşil-kırmızılılar beni yanıltmak için ellerinden geleni yaptı. Zirve yarışında Uşakspor ile amansız bir yarışa girdiler. Görünen o ki bu yarış sezon sonuna kadar sürecek. Ligin kaderini belirleyecek karşılaşmalar, bu iki takım arasındaki maçlar ile Eskişehirspor'la oynanacak mücadeleler olacak. Taraftar desteği çok önemli. Şu anda bu desteği sonuna kadar alan ekipler zirve yarışını sürdürüyor. Kaf-Kaf'ın en büyük artısı, teknik direktörü. Burhanettin Basatemür tam anlamıyla bir sistem adamı. Yeşil-kırmızılılar hocalarına güvenmeye devam ederse şampiyon olup beklemeden 2. Lig'i de aşabilir. Balıkesirspor ve Ayvalıkgücü geç açıldı. Ancak sistemli oyun her zaman kazandırır. Altay'da ise yönetim ateşten gömleği giydi. Ancak bu çaba henüz puanlara yansımış değil. Önemli adımlar atılmazsa, Altay kabusa gömülecek. Ve emin olun, o kabustan uyanmak çok zor. İzmirspor örneği ortada.
