• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
İslam kültürüne açılan ilk şehir TOLGA TEKİN

İslam kültürüne açılan ilk şehir

tolga.tekin@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 09.09.2022, 00:00

Bugün İzmir'in düşman işgalinden kurtuluşunun 100. yıldönümünü büyük bir coşku ve gururla kutluyoruz. İzmir'in kurtuluşu ile birlikte Türkiye özgürlüğüne ve bağımsızlığa kavuşmuştur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk komutanlığındaki kahraman Türk ordusu, İzmir'de tarihe geçecek çok büyük ve son bir destan yazmış ve büyük Türkiye'nin temelleri bu kentte atılmıştır.
'Son destan' dememin nedeni şudur;
İzmir'de daha önce de büyük destanlar yazılmış ve İzmir'in ilk fethi bundan 941 yıl önce Malazgirt Zaferi'nden 10 yıl sonra 1081 yılında Selçuklu Komutanı Çaka Bey tarafından gerçekleşmiş ve sonrasında da Aydınoğulları Beyliği tarafından perçinlenmiştir. Tarih boyunca çeşitli uygarlıkların kurulduğu 8 bin yıllık kadim şehir İzmir, Roma ve Bizans imparatorluklarının ardından o günden beri Müslümanların hakim olduğu önemli bir kent haline geldi. Helenistik dönem dahil her devirde gözde olan İzmir'in kaderi, Türk tarihinin ilk donanmasını oluşturan Çaka Bey tarafından değişti.
İzmir'i Bizans'ın elinden alan Çaka Bey, Midilli, Sakız, Sisam ve Rodos'u da ele geçirdi. Yani İzmir, İstanbul ve Bursa'dan da önce fethedilerek İslam kültürüne açılan ilk şehirlerden biri oldu.
Türk akıncıların Malazgirt'ten sonra Anadolu'ya girip fethettiği şehirlerden biri olan İzmir, Müslüman Türk halkınındır.
İşte bu gerçeği bilen Atatürk, diğer Anadolu şehirleri gibi Yunanlıların işgali altındaki İzmir'i fethederek kurtardı.
İzmir'in kurtuluşu, Cumhuriyeti'nin ilan edilmesinde önemli bir rol oynadı.

GÖNÜLLERİ FETHETTİLER
İzmir'de İslam kültürünün yayılmasında Allah dostu olan manevi gönül erlerinin de çok önemli bir yeri vardır. Bu manevi gönül sultanlarını da yad etmeden geçemeyeceğim.
Çünkü gerçek fetih, sadece askerlerle bir toprağı almak değil aynı zamanda o bölgenin insanının gönlüne de girebilmektir. İstanbul'u bir Cuma günü fetheden Fatih Sultan Mehmed Han da aynen böyle yapmamış mıydı? Hatta, "Biz toprakları değil gönülleri fethetmeye gidiyoruz" dememiş miydi? Öteki türlü olsaydı bunun adı 'fetih' olmazdı. İşte Fatih Sultan Mehmed gibi diğer Osmanlı padişahları da fethettiği bölgelerdeki halkın dinine karışmamış, onlara ibadet özgürlüğü vermişti. Bu yüzden İstanbul'da başta Grandük Notaras olmak üzere birçok Bizanslı, kiliselerin birleşerek şehrin Latin işgaline geçmesi yerine Türk hakimiyetini tercih etmişti. Dördüncü Haçlı Seferi'nde Konstantinopolis'in yağmalanması ve Latin İmparatorluğu'nun kurulması nedeniyle Latinlere karşı mesafeli olan Notaras ünlü "Konstantinopolis'te Latin serpuşu görmektense Türk sarığı görmeyi yeğlerim" sözü işte bu gönül fethinin bir sonucuydu.

İZMİR'İN MANEVİ SULTANLARI
Gelelim İzmir'in manevi gönül sultanlarına.
Bornova Büyük Camii'nin bahçesindeki türbede Seyyid Battal Gazi'nin torunları Ali Şir, Beşir ve Nezir kardeşlerin mezarı vardır. Malazgirt Zaferi'nden sonra İzmir'e gelip kalpleri fetheden bu zatlar, Aydınoğulları zamanının Gazi dervişlerindendir.
Yine Kadifekale'de birçok zaviye vardı. Meşhur Seyyar İbn Batuta 1333 yılında İzmir'e gelip burada bir tekkede misafir kalmıştı. Aydınoğulları Beyliği burada birçok tekke ve zaviye yaptırdı.
Yine İzmir'e ait önemli bir zat ise halkın Emir Sultan ismini verdiği Seyyid Mükerremiddin'dir.
Bu zat, Gazi Umur Bey'in kumandanlarından veya Gazi dervişlerden biridir. Umur bey, şehrin manevi hayatında son derece önemli yeri olan Emir Sultan vefat edince bir türbe yaptırdı.
Emir Sultan Külliyesi 1930'lara kadar adeta İzmir'in kalbi gibiydi. Kurtuluş savaşı zamanında da bu tekke topluma moral kaynağı olmuştu. Hatta daha önce Seyyidi Köy diye anılan Gaziemir ilçesinin ismi de Emir Sultan Hazretleri'nden gelmektedir. Emir Sultan'ın türbesinde yatan zatlardan biri olan Şehit Fethi Bey ise İzmir'in Yunanlılar tarafından işgal edildiği sırada Türk subaylarına "Yaşasın Venizelos" diye emredilmesine rağmen bu emri yerine getirmediği için albaylık rütbeleri sökülüp süngü darbeleriyle şehit edilmişti. İşte böyle daha isimlerini bilmediğimiz birçok kahraman ve gönül eri, İzmir'in sinesinde yatıyor. Kentimize bu bilinçle sahip çıkmak ve gelecek nesillere de maddi ve manevi olarak tertemiz ve pırıl pırıl bir şehir bırakmak hepimizin görev ve sorumluluğu olmalı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA