Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Başkanlığı görevine yeniden seçildiği günden beri teşkilatları uyarıyor ama kimin umurunda.
Erdoğan'ın elbette bir bildiği var ki, AK Parti teşkilatlarını uyarmak zorunda kalıyor.
Defalarca köşemde yazdım, teşkilatlar, üst düzey bürokratlar, belediye başkanları istifalarını Reis'e vererek onun elini rahatlatması gerekir ama nedense kimse oturduğu koltuğu ve makamı bırakmak istemiyor.
Erdoğan Salı günkü partisinin grup toplantısında şu sözlerle teşkilatlara son uyarısını yaptı:
"Teşkilatlar, belediyeler eğer bizim dava idraki ile hareket etmiyorsa bize zarar veriyorlar ve zarar veren kardeşlerimizi de uyarıyorum kusura bakmasınlar, biz uyarmadan kendileri bu uyarıyı yapsınlar ve adımı atsınlar.
Yanlışa tahammülümüz yok, 2019 bir kırılma noktası.
Artık deniyor ya, parlamenter demokrasi, parlamenter demokraside seçim kazanmak bizim için leblebi çekirdekti. Artık hedefi büyük koyduk. Bu hedefte yüzde 50 artı bir almak durumundasın.
Bunu da aldığınız zaman, bu ülkeye hizmetin de oranı ve boyutu çok daha büyüyecek." AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın son uyarısındaki mesajı alan alır, almayan kendisi bilir.
CHP'li başkandan gazetecilere hakaret
Balıkesir'in Edremit ilçesi Belediye Başkanı Kamil Saka, Edremit 4. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından bin 500 lira para ve 38 gün memuriyetten uzaklaştırma cezasına çarptırıldı.
Cezaya çarptırılmasının faturasını gazetecilere çıkarmaya çalışan Saka, yaptığı açıklamada medya mensupları hakkında ağıza alınmayacak küfürler yağdırdı.
Her fırsatta basın özgürlüğünden dem vuran CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partilisi Saka'nın 'Gazetecilikten uzak 3-5 zibidinin dilekçesiyle 38 gün hak mahrumiyeti verdiler.
Soytarı kılıklı, b...k çuvalı basın mensubu geçinen zibidiler' sözlerine ne diyecek merak ediyorum.
Bu arada meslektaşlarına hakaret eden Belediye Başkanı Kamil Saka'nın yerine getirilen Ahmet Özkoca'nın verdiği 'Basın Bayramı' yemeğine katılan gazetecilere de hayret ettim.
Gazetecilerden b.k çuvalı diyen bir başkanın vekilinin verdiği yemekte, yediklerinizi hazmedebildiniz mi?
Frene basmayı bilmiyorlar mı?
Biliyorsunuz zaman zaman köşemde okuyucularımdan gelen maillere de yer veriyorum.
Nazif Kocatürk isimli okuyucum ESHOT şoförleriyle ilgili bir sitemde bulunmuş.
Kocatürk'ün bu sitemini sizlerle paylaşmak istedim;
Bir problem var.
Otobüslerde mi? Otobüslerin fren sistemlerinde mi?
Ekseri otobüs şoförlerinde mi?
Belli değil.(?) ESHOT şoförleri devamlı ama devamlı şekilde, bir durağa veya kırmızı ışığa veya sıkışık trafiğe geldiğinde aniden frene basıyor, köklüyor. Durağın nerede olduğunu bilmiyorlar mı da durağa gelir gelmez aniden frene basıyor. Frene basmadan yavaşça durağa girse günaha mı girersin? Aynı şey kırmızı ışık için de geçerli. Görmüşün sarı ışığı biraz sonra kırmızı ışığın yanacağını biliyorsun. Neden ayağını gazdan çekmiyorsun da lambalara gelince ani fren yapıyorsun? Trafik sıkışık ilerde duracaksın niye gaza basıyorsun sonra frene, sonra gaza sonra frene? İnsan taşıyorsunuz insan.
Otobüsteki yolcular ani frenlerden Heavy Metalci'ler gibi kafa sallıyorlar otobüsün içinde.
Beziyorlar! Beziyoruz!
Bezdik artık!
Yaşlısı var, genci var, çocuklusu var, ayakta yolcu var diyen yok.
Sonuç hep aynı. Değişen bir şey yok.
Geçen gün artık dayanamadım şoförün birine çıkıştım, isyan ettim.
"Kaptan senin arabada arıza mı var?" dedim. Dikiz aynasına baktım bir şey der gibi oldu. Aynı soruyu bir daha sordum. "Kaptan senin araba da arıza mı var?" dedim.
Galiba yok dediğini duyar gibi oldum.
"Ya frenlerde arıza var, ya da..." dedim. Arkadan gelen otobüse bindim. İtiraf ederim, o otobüs uzun ve körüklü idi şikayetim onda olmadı. Buradan diyorum biz yolcuların bu sıkıntısını bir analiz edelim de bir çaresini bulalım lütfen.
ESHOT'a şimdiden teşekkür ederiz.