Miami hem çok büyük hem çok küçük. Dolaş dolaş bitmiyor derken, ailece gittiğimiz bir öğlen yemeğine gideceğimiz restorana doğru geçiyorduk ki şık bir caddenin ortasından geçtik. Çiçeklerle, kafe ve mağazalarla bezenmiş bu caddenin adını sordum. Lincoln... dediler. Hani taaa geçen Miami seyahatimde bahsettiğim o çok sevdiğim cadde... Taaa kentin öbür ucu. Kilometrelerce uzayan bu renkli caddenin öteki ucunda imişiz. Semtine göre de caddenin şekli değişiyormuş. Kafe, mağaza, hatta market tipleri bile... Bu arada gri bir bina gördüm. Görüntüsünü beğendiğimi söyledim. Araba garajı olduğunun cevabını aldım. Meğer alınan bir kararla garajların şehir dokusunu bozmayan bir yapıda olması gerekiyormuş. Altında renkli bir pasajın bulunduğu bir binanın 9. katına çıktık. Sizi resmen bahçe katında hissettiren bahçeye girdik. Bu yemek yiyeceğimiz restoranın girişi imiş. Resmini gösterdiğim herkesin hayran kaldığı bir giriş. Yıllarca Las Vegas'ta şeflik yapmış bir aşçı olan Gregory Gourreau yönetiminde çok başarılı mutfağı olan 'Juvia' da sıkı bir yemek yedik. Mutfak, restonun bir yanını baştan başa işgal ediyor. İçeriyi incelemek için hemen yanındaki masayı şeçtik. Hani en iyi yemek yarışma programlarının en ciddisinden de ciddi bir şov seyrettim desem.
Yemekten sonra Lincoln Street'in bu bölümünü dolaştık, bizim filimlerin afişleri ile kaplanmış sinema salonunun önünde gurur duydum. Türk Filimleri Festivali vardı ve de önü kalabalıktı. Miami 'de her caddede bol bol Türk arkadaşlara rastlıyorsunuz. Çok iyi de oluyor hanginiz daha evvel geldi ise çevrede neler var onun bilgisini veriyor. Nereden geldi iseniz onları konuşuyor, son gelen memleket haberlerini veriyorsunuz.
Bu bölgenin diğer bir özelliği de ev, otel vs eşyalarının kalbinin attığı 'designer district' yani dizaynır bögesinin bulunması. Tabii ki buralarda gezdiğiniz yerlerde daha ayrı bir muhit izliyorsunuz. Daha seçilmiş bir yemek yiyorsunuz, 'Michy's' gibi. Biscayne Boulvard üzerinde olan bu çok özel dekorlu, sımsıcak resto'nun özelliklerine en muhimi ahçı Michelle Bernstein'in inanılmaz lezzetli menüsü ve kocasının kibar müdürlüğü katılınca Miami'nin en iyi restolarından biri olmasına sebep oluyor. Dünyanın çok yöresinden tabaklar sergileyen Michelle, 2 yıl önce İzmir'e gelmiş, bir kaç yöresel yemeğimizi öğrenmek için...
LOUIS'DEN SORULUYOR
Yemekte bize katılan Louis Aguirre ile minik bir sohbet yaptık ki size nakletmek istiyorum. Kubalı bir ailenin oğlu olan yakışıklı Louis, Versailles Üniversitesi'nde Literatür Bölümü'nü bitirmiş. NY'a mankenlik yapmak üzere gelmiş. İlk olarak Telemondo adlı İspanyol kanalında haberler sunmuş. Ardından geçtiği ve halen en sıcak programları sunduğu Fox'a geçmiş. Sunduğu program Miami'nin restoranları, otelleri, kulüpleri, şovları ve de moda ilgili görselleri içeriyor. Miami'ye gelen veya oturan Julia Roberts'inden Jennifer Lopez'ine kadar bütün ünlülerle röportaj yapmış hem de canlı canlı, hem de yanyana... En çok heyecanlandığı bölümü sorduğumda, "33. yıldönümünü kutlayan Küba'da dökümanter bir program çekme fırsatını bulmuştum, kendisi ile. Konuşma yeteği çok başarılıdır bilirim diktatör kişilerin. Hitler, Napolyon gibi... Benim de karşımda Fidel Castro vardı... Çok heyacanlanmıştım. Ama sonuçta muazzam bir program oldu." Hiç keşkesi olmadığını. 1 yıl mankenlik yaptığını ve geriye bakınca açık olan tüm noktaları birleştirdiğini söyledi. Bu arada aynı birleştirmelerle ilerisi için kararlar aldığını söyledi. "Büyük bir aktör olmak isterdim ama sunduğum program bana yetiyor ve benim bilgime bilgi katıyor. Güzel yerler, güzel yemekler, güzel sanatçıları sunmak hayatına hayat katıyor insanın" diyen sanatçı, konuşmaya devam ediyor ve diyor ki: "En sevdiğim şeyler, çalışmak, iyi yaşamak, gülmek, paylaşmak... Hayat budur. Daha ne bekleyebilirsin ki?"DEŞİFRE ETMEM
'Burada sadece ünlüler yazılır. Zenginler değil. Mesela Enrique, normal bir vatandaş gibi yaşıyor. Çoğu ünlünün burada evleri var. Hiçbir basın muhabiri kapılarda beklemez. Öyle şeyler bilirim ki, hani bırak basını kendi programlarımda bile bahsetmem. Anlatsam dünya çapında olay yaratacak haberler. Bu tarz haberlerden hiç ama hiç bir zaman ilk günlerimde bile kendime avantaj sağlamadım' dedi Louis. Helal olsun dedim, e helal olsun bendenize de... Kendime benzettiğim bir yönünü konuşmuş olduk bu genç yetenekle. Değil hani sizlerle tanışmama sebep gazetecilik maceram, en eski günlerimde bile hiçbir zaman ünlüler dahil hiçbir dostumu satmadım hele hele bu günlerde 'niye yazmadın, bak falan söyledi, filan yazdı bile" denmesine rağmen. O dostlukları hiçbir şey ödeyemez. Önümüzdeki ay içinde Türkiye'ye gelecek olan bu çok değerli arkadaşın Fox'taki programını keşke bazı TV ile ilgili arkadaşlar seyretse... Haftanın 5 günü büyük bir başarı ile programını sunan yakışıklı sunucu icin Miami'de en iyi 3, Zuma, Casa Tua ve Michy's imiş.
Size seyahatlerimdeki gittiğim mağaza imiş, restoran imiş, fabrika imiş, güzel manzaralı yer imiş daha birçok imişler haricinde oralarda yaşayan ve bu yaşamlarını nasıl kazandıklarını konuşup nakletmeyi pek sevdim.
Senem, Emre ve Gökhan'a başarılar
Çeşme günlerime NY ve Miami'den aldığım gaz ile son sürat giriverdim. Lavanta hazılıkları, arkadaşlar, dostlar derken Çeşme faaliyetlerinin içinde buluveriyorsunuz kendinizi. Tüm açılışlar arasında bu gece gercekleşecek olan 'BOBOU' beni en çok ilgilendirenlerden. Birincisi benim canım yeğenim gibi sevdiğim kızım PR dünyasının prensesi Senem Çapa'nın bu açılışı gerçekleştiemesi, ikincisi işletme krallığını elinden bırakmayan Emre Ergani'nin işletmesi olması ve üçüncüsü bu özellikleri... Bobou Avrupa'nın en büyük plajına sahip ve de 35 metre uzunluğunda bir bara ki bu barda 8 barmen çalışacak. 7800, Biber Alaçatı dışında 'Bobou'ya da imzasını atan Emre Ergani bu gece 20 bin metrekarelik alan üzerinde Gökhan Çarmıklı ile gerçekleştirecekleri bu gece ve tüm yaz eğlencesi başlıyor... Bu gece Fullmoon partisi ile... Tüm Çeşme orada olur herhalde...
Bu arada size önümüzdeki günlerde yazacağım 'Sakız Adası" minik seyahatinde Senem Çapa ile dinlenmeye gittik. Ama o kadar eğlendik ve yorulduk ki bu gece Senem'e başarılar diliyorum.