Bu günlerde en favori tatil beldesi Alaçatı. Bizde favori olma sadece yoğunlukla olmuyor, hani beach partiler, hani meşhur bir caddede ileri geri yürümek, hani magazincilerin yoğunluğu, hani fiyat patlakları, hani minik skandalları yaşamak, hani mekan sahiplerinin birbirine çok bağlı görünüp içten içe misafirlerinin tükettiği ürünlri saymak, hani gürültüyü nasıl daha uzun süre yapıp da mekanının kapanış saatini uzatabilimek, hani tutulsun tutulmasın şarkıcı çıkarmak (ki bu günlerde bu adet kendini ünlü DJ'lere bıraktı), hani cep telefonlarına faaliyet rapoları yollamak vs vs... Bizde tatil dinlenmek değil, maddi manevi yorulmak durumunda. Alaçatı'nin yeni misafirleri kaldıkları süre içinde tüm bu faaliyetlere katılabilmek için günde 3 ayrı eğlenceye katılma gibi zahmetlere de katımak için yarışıyorlar. Magazinde foto roman şeklinde yer alan bu görüntüleri elersek eleğin üzerinde klasik olarak kala birkaç mekan kalıyor. Ben onlardan bahsetmek istedim size.
BODRUM'UN ESKİLERİNDEN
21 sene önce Bodrum'a ilk çalışmaya gittiğimde Barlar Sokağı'nda ilk tanıdığım ve bugün hala tek geçtiğim (hakiki bulangerie) namı caiz pastane 'Yunuslar' veya 'Karadeniz'dir. O kadar yerli ve yabancı turist burayı nasıl öğrenir, çeşitlerini nasıl ezberler bu mekanı nasıl doldurur bilemem ama rakipsizdir burası. Çoğu pastane gibi adından da belli olduğu gibi Karadenizlidir burası. Sahibi öyle bir aile yetiştirmiştir ki hepsi çalışır ve başarının doruğundadır. Aralarında bir tanesi vardır ki şöyle ailesini aşmadan kendini aşmış, terbiyesi, inanılmaz geniş çevresi, saygınlığı sempatisi ve ailesinden gelen mutfak kültürü ile tek başına önce İzmir'de ardından da Bodrum'da marka olmuştur, bir gün değil bir saniye bile ailesini aşmadan. Terbiyesi, işletme sanatı, dostluğu ile başa güreşen Mustafa, 'Furun Mustafa'. 'Furun' adı ile hemen Alaçatı Camii'nin bittiği Alaçatı pazarının başladığı noktada hizmet verdiği kendi markası Furun'da sahne dünyasından futbol alemine, magazin starlarına kadar birçok kendini bilen ünlüye her an rastlayabilirsiniz. Ürünlerinin kalitesi, bilhassa özel sunumu, inanılmaz servisi ile her zaman hizmete ve sizi ağırlamaya hazır Mustafa. Kaçta yatar kaçta işinin başında (formda) olur bilemem ama çoğu sabahlar kahvaltıya zevkle gittiğim Furun'un hakiki bir Alaçatı hatta Türkiye markası olduğu kesin. Buraya ek Çeşme Marina'daki Hayal Kahvesi işletmesi de eklenirse Mustafa ne zaman yatar karkar, ne yer ne içer, bu kadar nasıl zinde kalır diye düşünürken benim gördüğüm bir misal, geçen gün bizler dahil arkadaşlarını yerinde ağarlarken iki dakika içinde bir koşu gidip Marina'da Rahmi Koç ve arkadaşlarını en iyi şekilde misafir etmesi ve aynı enerji ile yeni beach projesine uğrayıp gelmesi güne devam etmesi karşısında ancak tebrik etmek geliyor insanın içinden. Bu güzel ailenin başarılı ve çok sevilen Mustafası candan tebrik ediyorum seni... AYÇİÇEĞİ GİBİ TAZE
Hazır yemek ve iyi yemekten bahsetmişken Çamlık Caddesi üzerinde, Çerkezköy yanındaki Sunflower'dan bahsetmemek ayıp olurdu. Geçen gün arkadaşım Gaye'nin havuzunda Aysel'im (Uysaler), çoğu eğlence mekanının lansman prensesi Senem Çapa ve yardımcım Sedat ile kaçamak keyif yaparken önce öğlen, ardından 5 çayı için gelen inanılmaz sunum ve tatlardaki yiyeceklerin kaynağını keşfettim ve sizler için bunların mucidi değerli karı-koca ile minik bir sohbet yapıverdim. O kadar samimi bir ortam oluştu ki benim için, belki de tüm denklerim için bir ilki yaptım söyleşiyi ortam ve o anki durum için belki de pozitif halimiz için kesekağıdı üzerine yazarak gerçekleştirdim. Dilek ve Can Akdeniz eski İzmir ailelerinden gelen genç bir çift. Sunflower yani ayçiçeği adı nereden oluştu? Ayçiçeği gibi her güne yeniden açarak, yani yeni taze ürünlerle başlıyoruz. Yeni lezzetler ve ümitler. Dilek Hanım'ın "Kendim yemiyeceğim hiçbir şeyi yedirmem" sloganı çok cazip geldi. Bu arada Can'ın uzun süre banka yöneticiliği yaptığını öğrendim. Bu işin butik olarak kalması için sadece yaz sezonunda yaptıklarını söylediler. Kaliteyi bozmadan devamlı yenilikler yapmak Dilek'in hobisi. Bu sektöre tekne yemek ihtiyaçları ile başlamışlar. Bu tekne servislerini poşetlerde değil de rafyalarla, sık paketlerle yapılan sunumlarda değerlendirmişler. En favori ürünler cheesecake, meyveli tart, kabak çiçeği dolması, çok özel yapılan çerkez tavuğu (ki bunu çok yerden duydum) yaprak sarma, hele bir cukulatalı cookies var ki... Bu ise nasıl başladıklarını sorduğumda eve gelen misafirleri ağırlamak için yapılan ikramlardan arkadaşlarının teşvilkeri olduğu ilk adım olarak belirlenmiş. Mavi yolculuğa çıkanlara ilk servisler yapılmış. Prensipleri başında 'hayır' kelimesinin olmayışı geliyormuş. Konuşmamız biterken mekanlarının arka bahçesini ziyaret ettik. Dilek'in ilk bisikletinden, çocuklarının yaptıkları resimlere, annelerinin hatıralarına kadar objelerle süslü harika bir bahçe hatıra dolu. Keşke çoğu yerimiz böyle olsa da benliğimiz, o çok değerli olan benliğimiz devam etse nesiller boyu...