• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
BESİM KAZADO

Oscar 1 milyar kişiyi ekran başına topladı

besim.kazado@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 27.02.2013, 00:00
Dünyanın en çok seyredilen Amerika'nın ve dünyanın en prestijli ödülleri olarak bilinen Oscar törenini 1 milyar kişi izledi... Filmler kadar kırmızı halıda yürüyen kadın ve erkekler de şıklık yarışına girdiler

Oscar töreni benim için gençlik yıllarımdan beri heyecanla ve büyük bir hazla gözlerimi kırpmadan izlediğim bir gecedir. Orada olurmuşcasına hatta arkadaşlarımın deyimleri ile jüride görev almışçasına hazırlıklar yapıp sabaha kadar sinemanın bu en büyük ödüllerinin sahiplerini bulmasını izlerim. O gece de ekran başındaki 1 milyar kişiden biriydim. Bu arada yarışan tüm filimleri yarışmadan evvel izler ve o coşkuyu aynen yaşarım. Kendi kararlarıma göre hani kaçta kaç tutturabilirim düşünceleri ile sabahı ederim. Yardımcı oyuncu olsun başrol oyuncusu olsun, yapımcı olsun, müzik dalı olsun bu kadar iyi sanatçıların yarıştığı bir gece ender olmuştur. Düşünün Anne Hathaway, Sally Field, Helen Hunt gibi dev kadın sanatçıları yardımcı kadın, Philippe Seymour Hoffman, Tommy Lee Jones, Alan Arkin ve Robert de Niro, Chistopher Waltz gibi dev erkek aktörleri yardımcı erkek dalında yarıştılar.

EN YAŞLI VE EN GENÇ

İlk kez 9 yaşında bir kız Quvenzhane Wallis ile 85 yaşındaki Emmanuelle Riva "en iyi kadın oyuncu" dalında yarıştı. Böylece en genç ve en yaşlı kadın adayların yarıştığı bir ilk oldu bu yılki Oscar töreni. Riva, 1959'da çevirdiği 'Hiroşima Sevgilim' filmi ile zihinlere yerleşmişti.
Bu muhteşem, senede tek ama benim için en renkli ve coşkulu geceyi hani sinemanın iyi kritiklerinin sunduğu bir kanalda takip edeyim dedim. Reklam aralıklarından stüdyoya her dönüldüğünde "Gece çok monoton, heyecan yok" cümlesini duymaktan, herhalde yorgun oldukları veya bu programda yıllardır görev aldıkları için midir sıkılan kritikler hani artık bu yarışma bizi açmıyor dermişcesine ifadelerinden bir müddet sonra öbür kanala geçtim. Pek beğenmedikleri sunucu pek başarılı bulunmuş, heyecan duyamadıkları gece tepeye vurdu. Ne ise ben kendi yolumda bahsedeyim bu muhteşem kritiklerimizin bir türlü zevk alamadıkları geceden.

MUHTEŞEM ŞOVLAR
Başta dünya galalarına damgasını vuran 'kırmızı halı' geçişi her zamanki gibi markalar yarışması idi. Bu gecede başta Armani, Prada, Gucci, Cavalli, Valentino, Dior gibi Avrupa markaları boy boy sergilendi dünyanın en ünlü starları tarafından. Bu arada şöhretler en pahalı markaları sergilerken Oscar adayı Helen Hunt geceye H&M'in bir kreasyonu ile katıldı. Erkek kadın şöhretler tek tek kırmızı halıdan kıyafetlerini tamamlayan marka mücevherleri ile geçip 'Dolby Theatre'a geçtiler. Gecenin sunucusu Seth Mac Ferlane, salondaki 3 bin 500 kişiyi başta adaylara takılmaları sonradan da yaptığı şovlarla artı puan aldı.
Gelgelelim hani kritiklerimizin monoton dedikleri gecenin ilerleyen dakikalarına. 50'lerden bir dansı Charlize Teron'un sunuşu, 50. yılını kutlayan James Bond serisine şık bir sunum hazırlamışlar Oscar'lı Bond kızı Halle Berry'nin sunumundan sonra. En çok hatırlanan James Bond şarkısı 'Goldfinger'ı hakiki sahibi 76 yaşındaki starı Shirley Bassey sahneye çıkıp canlı okuyunca ilk heyecanımı yaşadım. Ardından gelen sürprizler gözyaşlarımı tutamadı. 10 yıl önce 'Chicago' ile Oscar heykelciğini alan güzeller güzeli Catherine Zeta Jones o dünyayı büyülediği 'All that jazz'i aynı muhteşem canlı performansı ile söyledi. Daha ona doyamadan Jennifer Hudson'un şarkısı, geçen yıl kaybedilen Hollywood sanatçılarını anıp ardından anılanlardan kompozitör Marvin Hamlish'in 'The Way We Were' şarkısı ile o rakipsiz Barbra Streisand'ın tevazu ile sahne alışı, Hele hele benim favori filmim 'Les Miserables' yani Sefiller'in tüm kadrosunun filmden Hugh Jackman'ın 'Suddenly' ile başlayıp ardından Anne Hathaway 'L Dreamed a Dream' ile ardından da Amanda Seyfried, Russell Crowe, Sacha Baron Cohen ve diğerlerinin de 'One More Day' ile katılmaları... Yok artık dedirtti...
Richard Gere, Queen Latifa, Renee Zellweger, Catherine Zeta Jones'un müzik otoritelerine ödül vermeleri, 1937 doğumlu Jane Fonda'nın o tartışma kabul edilemeyecek güzelliği (hani hiç olmamış gibi olan estetiği), ödül alanların rakiplerine söylediği tertemiz lafları, 'yılın erkek oyuncusu' seçilen Daniel Day Lewis'ın ödülü kendisine veren Merryl Streep'e söyledikleri (Thatcher rolünü kaptırdım ama bu başkanı yani Lincoln'u ben kaptım), yine yılın Oscar'larından şarkı ödülünü alan Adele'in "üzerimdeki ağırlıklar (elbisenin işlemeleri) olmasa daha rahat okurdum" demesi, Oscar'a kavuşan güzel yıldız Jennifer Lawrence bu yıl da ayrıca BFCA ödülünü aldı ve Oscar'ı almak için sahneye çıkarken heyecandan yere düştü, gecenin akışında birçok kez 3 bin 500 kişi ayakta alkış tuttular birbirlerine.
Gelelim ödüllere, Jennifer Lawrence'ı tahmin etmedim desem yanlış olur 'umut ışığı'ndaki Anne Hateway keza 'Les Miserables' rolü ile. Erkeklerden Daniel Day Lewis iyidi ama benim oyum Hugh Jackman'dan yanaydı. Filimlerden 'Argo'nun yerine 'Pi'nin Yaşamı'nı, yönetmenlerden 'Ang Lee yerine Spielberg'i düşündüğüm gibi. En azından en iyi yönetmen olarak. 'Pi'nin Yaşamı' dahalarını getirecek gibi önümüzdeki yıllarda. Animasyon filmlerinin gittikçe daha da mükemmel olmaları gibi.
Bizim de bu tarz gecelerde bu şekilde dayanışma içinde olmamızı temenni ederim. Hani giyimimiz, hürmetimiz, sevgimiz ile... Bir şarkı söyleyip geldiği gibi kaybolan hafızalarda bir tablo gibi kalacak olan dünya starları gibi... Arkadan hiç polemilerin yaşanmaması gerektiği gibi...


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA