• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Pişmanlıklar ve mutluluklar HÜROL DAĞDELEN

Pişmanlıklar ve mutluluklar

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 25.01.2011, 00:00
Dünya edebiyatında pek çok ünlü isim, sesini duyurdu, ilkelerini yaşattı, insan ruhunun derinliklerine indi. Bir kalem oynatışıyla, düşlerimize yeni beklentiler ekledi, dünyaya daha farklı bakmamızı sağladı.
Bugün, insan olarak, yaşamdan tat alıyor, geleceğin ışığını görebiliyor, hayata daha sımsıkı sarılıyorsak, bunda o yazarların, şairlerin payı çok büyük...
Bu isimlerden biri de ünlü Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez...
Üniversite yıllarımda, Orhan Pamuk'la birlikte başucu yazarlarımdan biriydi Marquez...
Bir insanlık manzumesi olan "Yüzyıllık Yalnızlık"ı o zaman okudum, kadın dramının sadece Türkiye'de değil dünyada da yaşandığına tanık oldum "Kırmızı Pazartesi"de...
Hayatın farklı yüzünü gördüm kitaplarında Marquez'in...
***
Yakalandığı lenf bezi kanseri nedeniyle inzivaya çekilen ve 2005'ten bu yana Meksika'da yaşayan Kolombiyalı yazar Gabriel Garcia Marquez, 2008 yılında yakın dostlarına bir veda mektubu göndermişti. Yazarın mektubu, değişik dillere çevrildi ve internet üzerinden yayına verildi ve hala, aradığınız an, karşınıza çıkıyor.
İşte o mektup, pişmanlıkların, sevginin ve insan olmanın özeti sanki... Her satırında hayata dair o kadar çok şey var ki...
***
- Tanrı bir an için paçavradan bebek olduğumu unutup can vererek beni
ödüllendirse, aklımdan geçen her şeyi dile getiremeyebilirdim ama
en azından dile getirdiklerimi ayrıntısıyla aklımdan geçirir ve
düşünürdüm.
- Eşyaların maddi yönlerine değil anlamlarına değer verirdim.
- Az uyur, çok rüya görür, gözümü yumduğum her dakikada, 60 saniye
boyunca ışığı yitirdiğimi düşünürdüm.
- İnsan aşktan vazgeçerse yaşlanır.
- Başkaları durduğu zaman yürümeye devam ederdim. Başkaları uyurken
uyanık kalmaya gayret ederdim. Başkaları konuşurken dinler, çikolatalı
dondurmanın tadından zevk almaya bakardım.
***
- Eğer Tanrı bana birazcık daha can verse, basit giyinir, yüzümü güneşe çevirir, sadece vücudumu değil, ruhumu da tüm çıplaklığıyla açardım.
- Tanrım, eğer bir kalbim olsaydı nefretimi buzun üzerine kazır ve
güneşin göstermesini beklerdim.
- Gökyüzündeki aya, yıldızlar boyunca Van Gogh resimleri çizer, Benedetti şiirleri okur ve serenatlar söylerdim.
- Gözyaşlarımla gülleri sular, vücuduma batan dikenlerinin acısını
hissederek dudak kırmızısı taç yapraklarından öpmek isterdim.
- Tanrım bir yudumluk yaşamım olsaydı... Gün geçmesin ki,
karşılaştığım tüm insanlara onları sevdiğimi söylemeyeyim. Tüm kadın ve
erkekleri, en sevdiğim insanlar oldukları konusunda birer birer ikna
ederdim. Ve aşk içinde yaşardım.
- Erkeklere, yaşlandıkları zaman aşkı bırakmalarının ne
kadar yanlış olduğunu anlatırdım. Çünkü insan aşkı bırakınca yaşlanır.
- Çocuklara kanat verirdim. Ama uçmayı kendi başlarına öğrenmelerine olanak sağlardım.
- Yaşlılara ise ölümün yaşlanma ile değil unutma ile geldiğini
öğretirdim.
***
- Ey insanlar! Sizlerden ne kadar da çok şey öğrenmişim. Tüm insanların, mutluluğun gerçekleri görmekte saklı olduğunu bilmeden, dağların
zirvesinde yaşamak istediğini öğrendim.
- Yeni doğan küçük bir bebeğin, babasının parmağını sıkarken aslında onu
kendisine sonsuza dek kelepçeyle mahkum ettiğini öğrendim.
- Sizlerden çok şey öğrendim. Ama bu öğrendiklerim
pek işe yaramayacak. Çünkü hepsini bir çantaya kilitledim. Mutsuz bir
şekilde...

Vah tiyatro!

Biri sinema ve dizilerin yıldızı, Yıldız Kenter gibi bir duayenin öğrencisi Hande Ataizi; diğeri tiyatro sanatının en ünlü isimlerinden biri, yaşayan bir efsane Cihan Ünal...
"Özel Hayatlar" adlı oyunda başrolde ikisi de...
Birkaç gün onların alt alta üstü üste fotoğrafları yayınlandı gazetelerde...
Muhabirler izledikleri oyundan öyle kareler çekmiş ki, porno filmden farksız!.. Televizyon programları da ha keza...
Tiyatro sahnesinde cinsel fantezi gösterisi (!)...
Elbette oyun, bu sevişme sahnesinden ibaret değil, hatta senaryoda birkaç dakika...
Ama iş dikkat çekmeye gelince, dizi ve film tanıtımıyla aynı performansı göstermeye çalışıyor tiyatro sahnesi...
Cinselliği ısıtıyor seyircinin gözünde.
***
Oysa tiyatronun bir ağırlığı vardır, bir kutsallığı... Oyunu izlemedim, bilmiyorum ahkam kesmek de istemem..
Ama sahne de, izleyici çekmek için, erotizmi kullanıyorsa, sanat iyice çığrından çıktı derim ben...
Ben tiyatro eleştirmenlerinin, oyunu izlediğinde, oyuncuların müthiş performansından nasıl etkilendiğini anlatmalarını isterdim.
Gelin görün ki, ortalık al takke ver kulah...
Ben, hemen her magazin gazetesinin manşetinde yer bulan bu seksi görüntüleri izlemek yerine...
Sanatın doruğuna çıkan bir sahneyi görmeyi tercih ederim.
Diyeceksiniz ki, "İşte o zaman haber, gazetelerde manşet olmak yerine tek sütun girer. Kimsenin bundan haberi bile olmaz."
Olsun, hiç olmazsa sanat saygınlığını korur.
Yoksa, Cihan Ünal'ın, Hande Ataizi'nin bedenine balıklama atladığı sahneyi gösteren o fotoğrafı görür görmez mutlu olduğunu hiç sanmıyorum.
Hande Ataizi, "Bu ne rezalet" diye tepkisini göstermiş bile...
***
Tiyatro, sanatın zirvesidir; bir, iki "abaza" sahneye de ihtiyacı yoktur.
Yoksa, vah tiyatronun haline...

GÜNÜN SÖZÜ
Bedenine değil kendine değer ver ve gönlünü olgunlaştır. Çünkü kişi; bedeni kadar değil, ruhu kadar insandır.
İmam Gazali

Dinçer Sezgin'i yaşayabilmek...
Bir kentin değerlerine sahip çıkmak, onları geleceğe taşımak toplumların görevi...
Yöneticilerin, iş dünyasının, gazetecilerin...
Hele bu değer, edebiyatta isim yapmış, hikaye alanında örnek olmuş, çocukların yüreğinde yer etmiş, köşe yazılarıyla topluma yön vermiş, emek vermiş bir isim ise...
Dinçer Sezgin gibi...
Onun ölümü, pek çok kişinin gözünde, büyük bir kayıptır. Çünkü onun sözcükleri renklendiren ustalığına, pek az edebiyatçı sahiptir.
Bunu dostları çok iyi bilir, hikayelerinde hayat bulan çocuklar da...
***
Dinçer ağabey aramızdan ayrılalı, bir uzun yılı geçti. Onunla konuşmayı, sohbet etmeyi çok özledim aslında ama yok; sadece, "Her çocuk başka bir dünyadır" deyişi geliyor aklıma sürekli...
Çünkü o söz, geleceğin ışığı olan çocuklarımıza bir güvenin işaretidir.
Bu yüzden çocuklar onu çok sevdi, güvendi; tıpkı yıllarca hayatını paylaştığı eğitimci Nevzat Süer Sezgin'e duydukları hayranlık gibi...
***
Dinçer Sezgin'i, dostları bugünlerde yalnız bırakmıyor, selam gönderiyor, anıyor.
Önce Karşıyaka Belediyesi, düzenlediği öykü yarışmasının sonuçlarını açıkladı, sonra Sezgin'i dostlarıyla heykeli başında andı, yadetti.
Önceki gün de, benzer etkinlik Konak Belediyesi'nde yaşandı. Şiirleri okundu, öyküleri yorumlandı, anıları tazelendi, yaptığı çalışmaları özetleyen belgeseli izlendi.
Gözler nemli ama mutluydu. Onu yaşamının gururuydu bu...
Bir kent, değerlerini saydığı sürece yaşar, özgürlüğünü korur; yoksa başka kültürlerin oyuncağı olur.
Dinçer Sezgin'i yaşatmak için verilen her çabaya alkış...


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI