Operasyon yapılan ülkeden operasyon yapan ülke haline geldik

Bir haftadır Suriye'deki Süleyman Şah Türbesi'nin Türkiye sınırına yakın ve güvenli bir yere nakledilmesini tartışıyoruz. Bu nakille, Türkiye'yi Suriye'deki kanlı iç savaşa dahil etme çabalarının önüne geçildi. Türbeye yapılabilecek bir saldırı veya yeni bir rehine olayı, Türkiye'nin Suriye'ye hiç istemediği bir şekilde müdahil olmasına yol açabilirdi. Orada görevli askerlerimizin başına bir iş gelseydi, yaşanabilecek olayları düşünmek bile istemiyoruz. Hükümetin zor duruma düşmesi için ellerini ovuşturanların olduğunu çok iyi biliyoruz.

Musul Konsolosluğumuzun basılıp pek çok vatandaşımızın rehin alındığı olayları hatırlayalım. Konsolosluktaki görevlilerimizin rehin alınması, Bölgedeki gelişmeler karşısında elimiz kolumuzu bağlamış ve yaşananlara müdahale etmemizi engellemişti. Türkiye bu kez de "Şah Fırat" operasyonuyla Süleyman Şah Türbesini, dünyayı kıskandıracak bir ustalıkla riskli bir bölgeden daha güvenli bir bölgeye nakletmeyi başardı.

Türkiye, Suriye topraklarında bir operasyon yaparak hem bölgemize hem de küresel güçlere önemli mesajlar verdi. Bu mesajları bütün dünya aldı, ancak muhalefetimiz her zamanki gibi ülkemizin başarısını çarpıtmayı tercih etti. Bu olay, muhalefetin içine düştüğü içler acısı durumu bir kez daha gözler önüne serdi. Muhalefet partileri, operasyonda kan dökülmemesini bile kullanıp yaşananları "seçim propagandası" olarak değerlendirdi. Operasyon öncesinde söyledikleriyle şimdikiler arasındaki çelişkiye aldırmadan.

Demokrasi tarihimizin kara lekesi: 28 Şubat

Bugün, bin yıl süreceği iddia edilen, ancak birkaç yılda sona eren 28 Şubat sürecinin yıldönümü. Milletin iradesiyle iktidara gelen hükümetin baskılar sonucu istifa ettirilmesini sağlayan sürecinin mimarları, demokrasi tarihimize kara bir leke olarak geçmiştir. Tarihe post-modern darbe olarak geçen 28 Şubat, Türkiye'nin toplumsal ve siyasi dinamiklerine mağlup olmuş ve takvimde bir yaprak olmaktan öteye gidememiştir. 28 Şubat MGK Kararların hedefindeki siyasi oluşumun bünyesinden çıkan Recep Tayyip Erdoğan ve kurduğu AK Parti, seçimleri kazanmış ve milletin iradesini tekrar hakim kılmıştır.

İzmir'de ezberleri bozacağız

İzmir'de siyasal kutuplaşmayı sona erdirecek ve ortak değerleri öne çıkaracak yeni bir siyasal söylem inşa edeceğiz. Rahmetli Cemil Meriç üstadımızın dediği gibi "ideolojiler insanlara giydirilmiş deli gömlekleri"dir. İdeolojilerin anlamsızlaştığı ve çöktüğü bir dünyada, insanları ayrıştıran ve bölen söylemleri reddediyoruz. Yeni Türkiye, tüm vatandaşlarımızın etnik, bölgesel ve dinsel kökenlerine bakılmaksızın yurttaş kimliğiyle görüldüğü bir siyasal zeminde yükselecektir.

Teşkilatları önemsiyorum

10 yılı aşkındır sürdürdüğüm sendikal faaliyetlerim esnasında İzmir'in bütün ilçelerini birçok kez dolaştım. Bu süreçte AK Parti teşkilatlarıyla da yakından çalışma fırsatı buldum. "Halka hizmetin Hakk'a hizmet" olduğuna ve siyasetin merkezinde insanın olması gerektiğine inanan birisiyim. Sivil toplum örgütlerinin içerisinden gelen yani teşkilatçılıktan gelen biri olarak teşkilatın önemini biliyor ve teşkilatlarımızı son derece önemsiyorum. Şunu da biliyorum ki; teşkilatın en üst kademesinden en alt kademesine kadar hizmet eden bütün arkadaşlarımız, AK Partinin isimsiz kahramanlarıdır. Ben bu fedakar arkadaşlarımızla birlikte İzmir'in kaderini değiştireceğimize inanıyorum.

Paralel Yapı'nın davaları bizi yıldıramaz

Paralel örgütün "Bir Numara"sından beklerken dava, İzmir Bölge İmamı Bekir Baz'dan geldi. Bu davadan ancak gurur duyarım. Neymiş, kendilerine asılsız isnatlarda bulunuyormuşum. Yasadışı bir yapılanmanın faaliyetlerini gözler önüne sermek ve bu konuda insanları bilgilendirmek benim ülkeme ve hemşerilerime sevdamın gereğidir. Şimdiye kadar bu örgütün ipliğini pazara çıkarmak için elimden geleni yaptım ve yapmaya da devam edeceğim. Türk adalet sistemine güvenerek bize dava açanlar, acaba kendileri niçin adaletten kaçıyorlar?