Hukuk anneyi vekil sayıyor... Daha dün gibi, Pamir'i aradık ailesiyle birlikte, dua ettik. Arama çalışmalarına yüzlerce gönüllü katıldı. Pamircik, uzaklarda değil yan evin havuzunda bulundu. Acı yüreklere oturdu koca bir yumruk gibi. Adli Tıp Raporu'nun açıklanmasının ardından savcılık Pamir'in annesi Süverce Dikdik için 'taksirle ölüme sebebiyet vermek'ten dava açtı. Çocuğu sadece fotoğrafından gören bizler, bunca yanarken; annenin davaya verecek cevabı olabilir mi?
**
Anne suskun, baba cevap verdi kamuoyuna, "beni de dava edin!"... Baba Serdar Dikdik hep konuştu, hatırımdan hiç çıkmadı, "Allah belamı versin, bir çocuğa sahip çıkamadık" cümlesi. Oğlunun büyümesini görmek için çalışmayan Serdar Dikdik, belli ki eşine açılan davaya tepki gösterdiği kadar, hala suçluluk duygusundan kurtulmuş değil. Onlar zaten ömür boyu müebbet bir acıyı yüreklerinde barındıracaklar. Gerisi boş laf... Boş laf ama başta hukukçular olmak üzere, böyle bir durumda kadına dava açılmasını ayrımcılık olarak görüyorlar. Kocaeli'ndeki olayı hatırlasanıza, bayramda bebeğini evde bırakan acımasız anneyi! Ona da aynı dava açılmıştı. Hukuk böyle işliyor çocuk ölümlerinde; bir sorumlu bulmak gerekiyor.
**
Dava da çözümlenir, biter gider. Her olaydan bir ders bir sonuç çıkarmak lazım. Şu lanet olası havuzların etrafını veya kullanılmadığı zaman üstünü kapatmak lazım. Gelişmiş ülkelerde, yani evlerinin önüne bizden çok daha önce yüzme havuzu yaptırmaya başlamış ve bu durumun artık bir lüks olarak görülmediği ülkelerde ne yapılıyor bir baksalar ya! Müstakil bile olsa diğer konutlarla belli bir mesafe yoksa arada mutlaka havuzların etrafı kapatılıyor. Havuzları kış aylarında kapatmanın zorunlu olduğu ülkeler var. Oteller eğer bir görevli bulundurmuyorlarsa, havuzun etrafını ancak bir yetişkinin açabileceği şekilde kapatıyorlar. Belli büyüklükteki havuzlarda veya plajlarda mutlaka cankurtaran çalışıyor. Değil bir evlat daha bir yavru kedi bile ölmesin dikkatsizlikten, düzensizlikten, ihmalden; kader başka yerden gelsin...
İstanbul'da domuz görülmüş!
*Birkaç semtte domuz görüldü, şaşırdı İstanbullular. Herkes birbirine soruyor, "gördün mü, büyük müydü, saldırdı mı" diye.
*Geçen akşam, yine yoğun trafikte eve dönerken önümdeki lüks aracı kullanan 'insan', camı açıp büyük boy pet şişeyi dışarı attı.
*Geçen haftasonu Bakırköy sahil yolunda yine iyi bir arabanın camından dışarı mandalina kabukları attı, bir 'kadın'...
*Barbaros Bulvarı'nda iki 'erkek' ağıza alınmayacak, akıldan geçirilmeyecek cümlelerle sohbet ederek yürüyorlardı.
*Bir 'kadın' diğerine, "Kocamdan boşanmadan yeni birini bulmalıyım" dedi, kuaförde konuşurlarken.
*Kadın, çocuğu AVM'de mızmızlanıyor diye okkalı bir tokat patlattı, gözümün önünde.
*Bir adam, eski karısını öldürmüş ve "öldürmek hakkımı kullandım" demiş, iki gün önce okudum gazetede.
*İstanbul'da domuz görüldü diye paniğe kapılanlar var; korkmasınlar hayvan geldiği gibi gitmiştir. İstanbul 'ormanı' hayvanlar için iyi bir habitat alanı değil.
*Diren domuz.
*İzmir'i çok sevin, ama gerçekten çok sevin...