Nihat Doğan, medya, kelimeler ve anlamları üzerine...

Kavramların karıştığı, kelimelerin anlamlarını yitirdiği, sözcüklerin başkalaştığı bir dönemdeyiz! Şiddet, saldırganlık ve tahammülsüzlüğün pik yaptığı bir dönem! Sadece cinsel açlık veya psikolojinin/tıbbın açıklayacağı hastalıklı zihinsel durumlar sebebiyle değil; canı istediği için eline silah alanların yaşadığı bir coğrafya! Korkmamak elde değil, hayır "başıma ne gelir, ben de tacize uğrar mıyım" diye değil; "ne olacak bu memleketin hali" diye korkuyorum. İğneyi tam da en sivri tarafından kendimize batırma vakti, herkesin yapması gereken bu.

Aynaya bakmak, yüzleşmek, nerede hata yapıyorum diye düşünmek. Her sektörün, her bireyin, her insanın yapması gereken. Diğerini suçlayarak, yanındakini işaret ederek bir milim ilerlenemeyecek bir yol ayrımı... Kendi sektörüme bakıyorum haliyle; Nihat Doğan'ı düşünüyorum. Özgecan olayından sonra yazdığı tweet sebebiyle yerin dibine sokmaya çalıştığımız adamı... Kim Nihat Doğan? Türkü söyleyen genç bir adamken, magazin bağımlısı gazetelerin/yöneticilerin malzeme olarak kullandığı, üzerinden reyting yaratmaya çalıştığı bir 'figür'.

Seda Sayan'ın hayat arkadaşı olarak gündeme alınan, hakkında türlü haber yapılan, yazılan çizilen bir adam. Koca kanallar tarafından canlı yayınlar emanet edilen, ekrandan ahkam kesmesine izin verilen bir 'garip' adam. Nihat Doğan var olduğu günden beri istikrarını bozmadı, hep aynıydı; bugün söylediklerine tahammül etmemeyi tercih edenler için 'tukaka' oldu. Söylediği cümleler, şairlerden kitaplardan yaptığı alıntılar, aforizmaları kitap yapılan bir 'yazar'. Seda Sayan'ın ricasıyla Nihat Doğan ile röportaj yapmış biriyim; pişman da değilim. Bir magazin figürünü okuyucuya tanıtmak, haber yapmak gibi bir görevim var.

Nihat Doğan hep aynı, o gün söyledikleriyle bugün yaptığı açıklamalar hiç çelişmiyor aslında. Seda Sayan'ın mini eteklerini kestiği haberini unuttunuz mu? Koca gazetelerin koca eklerinde manşetti. Koca köşe yazarları bayılıyordu bu aşk hikayesine! Göklere çıkarıldı, Nihat da kendini oraya ait sandı bu kadar basit. Büyük ve anlamsız, saçma sapan söylemler alkışlandıkça, medyada yer buldukça daha da büyük cümleler kurdu! Bir halk ozanı oldu, anarşist bir türkücü, siyasi söylemleri olan bir bilge kişi, bir bilir kişi...

Medyanın, köşe başını tutanların bu ülke insanına karşı sorumluluklarını hatırlamasının vakti geldi, geçiyor! Yarı cahil yazarların, düne kadar Seda Sayan ile Nihat Doğan'ı alkışlayan yöneticilerin, yan yana fotoğraf çektirenlerin gazetelerinden "Nihatçığımıza linç girişimi" başlıklı haberler yapıp savunmalarını beklerdim. Oysa sistemin kendi yarattığı adamdan ödü patladı!

Akasya Asıltürkmen

Herkes içinde tutmuş yıllardır, bir andan çözüldük, anlatmaya başladık. Başımıza gelenleri, arkamıza yaslanmaya çalışan adamların pis kokularını; korkularımızı, utancımızı. TDK (Türk Dil Kurumu) tacizi şöyle tanımlıyor: 1) Ahlaksızca, ulu orta veya gizlice söz ve davranışlarla karşı cinse eziyet etme, tedirginlik ve sıkıntı verme. 2) Çalışma hayatında ekonomik güç, üst makam veya başka etkili bir göreve sahip olanların, genellikle karşı cinsi ahlak dışı birtakım tutum ve davranışlarla cinsel yönden sıkıntıya sokup rahatsız etmesi. Tecavüz de şu şekilde tanımlanmış: 1) Saldırı. 2) Namusa saldırma, sarkıntılık. 3) Başkasının hakkına el uzatma. 4) Aşma, ötesine geçme...

Allah kimseye yaşatmasın... Akasya'nın bir açıklaması vardı geçen gün okudum. Yaşadığı tecavüz olayından sonra yapılan haberlerden bahsetmiş. Anlatmak istediğim, medyanın kendine çekidüzen vermesi gerektiği nokta bu işte. İki gazeteciyi affetmeyeceğini söylemiş Akasya, olayı unutsa da yapılan acımasız haberleri unutamayacak! Haber ve reyting uğruna kimin hakkı var can yakmaya! Bu da bir taciz değil midir? Hem Akasya'ya hem de okuyucuya taciz değil midir?