Hayatı paylaşabileceğiniz şirin dostlar

Kuşlar, özellikle de Jako türü papağanlar belli bir süre sonunda aile bireyi haline geliyor ve sizinle gerçek anlamda ortak bir hayat yaşamaya başlıyor

GÖRKEM GÜN
Evcil hayvanlarla kurmaya başladığımız dostluğu bu hafta biraz genişletiyoruz ve birçok evin baştacı olan kuşları tanımayanlara tanıtmak üzere sayfamızda ağırlıyoruz. Ezelden beri insanoğlu uçmayı hep merak etmiştir. Kuşların kanat çırparak havalanmalarını kıskanarak izlemiştir.
Çok iyi hatırlarım, küçükken arkadaşlarımızla birbirimize sorduğumuz "Hayvan olsan, hangisini olmak isterdin?" sorusuna hep bir ağızdan "kuş" yanıtını verirdik.
Şimdilerde onlardan biri ile hayatı paylaşmak daha kolay ve ucuz. Küreselleşme olgusunun doğal sonucu olarak çeşitleri de bollaştı. Ve pek çoğu konuşabiliyor!
Üstelik bakımları da zahmetli değil.

GÜNDE 15 DAKİKA

Gerçekten öyle mi, değil mi?
Evlerinde Jako türü papağan besleyen Tunga Ailesi'ne soruyorum; "Bakımı zor mu?"
Anne Cemile Tunga "Sevdikten sonra hiçbir şey zor gelmiyor. Tabii belli başlı dikkat edilmesi gereken noktalar var ama zamanla yapılacaklar alışkanlığa dönüşüyor ve kolaylıkla üstesinden geliyorsunuz" diyor.
Baba Volkan Tunga ise bu işte deneyimli. Daha önce de bir Jako papağanı varmış; "Temizliği, benim günde sadece 15 dakikamı alıyor." diyerek ölçü veriyor.
Dilerseniz artık Tunga'ların sevimli papağanı Cancan'ı tanıyalım... Cancan geçen sene gelmiş evlerine. Volkan Bey, 1996'da yine Jako türü olan papağanını talihsiz bir olay sonucu kaybetmiş. O günden itibaren de evine kuş sokmamış.
Fakat iki oğlunun çok istemesi üzerine geçen yıl Cancan'ı edinmişler. Cancan kısa zamanda ailenin ferdi oluvermiş.
SORUNLU DÖNEM
Gerçi önceleri bayağı sorun yaratmış... Katıldığı yeni ortamda çok stresli, çok ürkekmiş. O yüzden türüne özgü konuşma yeteneğini de gösteremiyormuş.
Cemile Hanım; "Konuşturmak için elimizden geleni yaptık, baktık olmuyor acaba geri versek mi diye düşündük bir ara. Ama alışınca insan ayrılamıyor. Bir CD'yi kelimelerle doldurduk. Biz evde yokken onu dinlettik. İnanır mısınız, CD bozuldu Cancan konuşmadı!" diye ilk günleri.
"Neden konuşmuyordu acaba?" diye sorduğumda, "Bu türler çok hassas oluyor. Çok kolay depresyona giriyorlar. Sanırım aldığımızda mutsuzdu, o yüzden konuşmadı" diye yanıtı Volkan Bey veriyor.
Cancan Tunga Ailesi'nin sevgisiyle hayata dönmüş sonunda. Herkesin onu çok sevdiğini anlayabilmiş. Şimdi birçok kelimeyi söylüyor, taklitler yapıyor.
En büyük zevki ise, sabah kahvaltısını Tunga Ailesi ile birlikte yapması.
"Nasıl yani?" dediğinizi duyar gibiyim. Çekirdeğini alıp ailenin kahvaltı sofrasına oturmasını bekliyormuş. Onlar kahvaltıya başlayınca Cancan da çekirdek çitliyormuş.
Ne kadar hoş değil mi?
Jako'ların benzer alışkanlıkları, birliktelik süresi uzadıkça geliştirdikleri de bilinir.
Tunga Ailesi, uzun ve çetrefilli dönemlerden sonra papağanlarıyla çok mutlu artık. Ve herkese evlerinde kuş olmasa bile bir hayvan beslemeyi öneriyorlar.
Jako'lar biraz pahalılar (600 TL ile 2 milyara kadar çıkıyor fiyatları) fakat, çok uygun fiyata başka tür kuşlar bulabilirsiniz.
Örneğin muhabbbet kuşları 20 - 30 TL, kanaryalar 80-100 TL, Hint bülbülü 15-20 TL, arasında satın alınabiliyor.
Martin adını söyleyebiliyor
Sevil Ulus'un çok şirin bir muhabbet kuşu var. Adı Martin. 2.5 yıldır Ulus Ailesi'nin ferdi minik Martin.
Sevil Hanım duygu ve izlenimlerini şöyle aktarıyor:
"Biz onu sürekli kafesinin dışına çıkarıyoruz, böylece rahatça gezebiliyor. Çok sıcakkanlı bir hayvan. Devamlı başımıza, elimize konuyor. Kişi ayırmıyor ve herkese yanaşıyor. İnsanlardan korkmuyor.
Ona ıslık çalmayı öğretmeye çalıştım. 2-3 ayda öğrendi. Artık ıslık haberleşme dilimiz. İsmini söylemeyi de öğrendi. (Martin ne yapıyorsun?) diyoruz. Cümleyi aynen tekrarlıyor.
Ve zamanla daha birçok kelimeyi söyleyeceğine inanıyorum. En sevdiği eşyası aynası. Sürekli aynasının karşısında vakit geçiriyor. Tırnaklarımızla oynamaya da bayılıyor. Hele tırnaklar ojeliyse yarım saat, bir saat boyunca başından ayrılmıyor."
Bir de anıları var Martin ile Sevil Hanım'ın:
"Bir gün balkonda oturuyorduk. Kafesinin kapağı açıldı. Martin 5-10 metre kadar uzağa gitti ve geri döndü. Biz onu kaybettik duygusu içinde mahvolmuştuk ki, yüzümüzü güldürdü.
Cancan, en çok Sedat'ı seviyor
Ailenin büyük oğlu ve Cancan'ın en çok sevdiği kişi Sedat şunları anlatıyor:
"Sabahları ben uyandığımda o da konuşmaya başlıyor. Ya "Günaydın" diyor ya da sesleri taklit ediyor. Ve balkonu çok seviyor Cancan. Balkonda oturup dışarıyı seyretmeye bayılıyor. Zil ve çocuk sesiyle adeta kendini kaybediyor. En sevmediği şey ise yerinin değişmesi. O zaman küsüyor bize. Konuşmuyor, hareket bile etmiyor."
Sedat'a soruyorum "Peki Cancan neden en çok seni seviyor?" diye. Şöyle diyor:
"Onu sevmeye ve bakmaya başladığım ilk günden beri başka şey istemedim. Hatta ilk veterinere götürdüğümüzde bir kedi bizi kovalayıp Cancan'ın kafesine atladı. O kadar korktum ki ona bir şey olacak diye. Cancan bile benim kadar korkmadı. O bunları bütün bunları hissedebiliyor sanırım." Evin küçük ve yaramaz oğlu Cemkan, Sedat kadar bağlı değil Cancan'a. Fakat abisiyle birlikte oynuyor onunla. "Bizim aileden oldu artık Cancan" diyor o da.


X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.