‘Bizim toprağın dili kara mizah’

Kara mizah yazmasının bir sebebi olduğunu söyleyen Hakan Urgancı, “Biz travmalara alışık bir milletiz. Başka bir ülke insanını hareketsiz, çaresiz bırakacak bir olay bizim için motivasyon sebebi olabiliyor. O yüzden ben korkulacak şeylere güldürebilen bir yazarım” dedi

'Şimdi Elindeki Kitabı Yavaşça Yere Bırak'... "Elimde kitap değil gazete var" diyorsunuz değil mi? Hakan Urgancı'nın kitabını aldığınızda kitap olacak. Ama yavaşça veya hızlıca hiçbir şekilde bırakamayacaksınız. Hakan Urgancı'nın kara mizah serisinin ikinci kitabının ismi 'Şimdi Elindeki Kitabı Yavaşça Yere Bırak'... Türkiye'ye ve Türklerin kriz anındaki tepkilerine bir uçan daireden bakmak isterseniz hemen bir D&R'ın yolunu tutun ve tükenmeden bir kitap edinin...
Korkutan olaylara gülerek bakmanın yolunu bulmuş Hakan Urgancı. Ne de olsa kendisi de bir Türk değil mi? Pazar ilavemizin yazarı Hakan Urgancı'nın yeni kitabı okuruyla buluştu. Urgancı'nın son kitabı aslında bundan iki kitap önce yazdığı 'Mutlu Sonlar Başka Kitapta Bebeğim' adlı kitabın devamı niteliğinde. 6 öykü birleşerek bir romana dönüşüyor ve ana öykü diğerlerine yön veriyor. Sözü, kitabının anlatması için Hakan Urgancı'ya bırakıyoruz...
ŞİDDET VE KAHKAHA
Kara mizah tarzının kitaplarında hakim olduğunu söyleyen Urgancı, "İlk açılış öyküsünde bir anda Ankara semalarında bir uçan daire beliriyor. Uçan dairenin gözüyle aslında Türk milletinin kriz durumlarını nasıl fırsata çevirdiğinin eğlenceli, hicivli bir parodisini izliyoruz. Oradan uzaylılar bizi incelemeye alıyor ve hikayelerimize sızıyor.
Beş uzun öyküde Türk insanının trajikomik yönlerine yakından bakıyoruz. Aslında hepsi fantastik öyküler. Kara mizah yazıyorum, ben ve öykülerimde bolca şiddet var. Ama şiddetin iki misli kahkaha vardır. Bu tür yazmamın özel bir sebebi var. Bence bu toprağın dili bu. Hani biz 'Çılgın Türkler' diyoruz ya, Türk milletinin çok ilginç bir yanı var. Biz travmalara alışık bir milletiz.
Toplumsal travmalar, korkutucu şeyler başka bir ülke insanını hareketsiz, çaresiz bırakacakken bizim için motivasyon, hareket sebebi olabiliyor. Biz başka ülke insanlarını dehşete düşeceği olaylara gülebilen bir milletiz. O yüzden güçlü mizaha sahibiz. O yüzden ben korkulacak şeylere güldürebilen bir yazarım. Mizah benim tarzım. Çünkü ben mizahı hayatın darbelerine karşı bir hava yastığı olarak görüyorum" diye konuştu.
Kitabının sadece mizah değil toplumsal farkındalıkları da içerdiğine dikkat çeken Urgancı, "Sadece mizah değil, ciddi anlamda toplumsal farkındalık içeren bir kitap.
Lunaparka benzetiyorum. Çünkü lunaparkta kahkaha aynaları vardır. Kendine bakarsın ve gülersin. Bazen dehşete kapılırsın, bazen korkar, bazen gülersin. Bizim hikayemiz de öyle. Hikayelerimde genel olarak bir sarsılmışlık hissi, bir farkındalık, bu nasıl bir maceraydı hissi vardır. Bütün hikayelerimin ana teması aslında bu. Kitabın sonunda kendine bir bakış var. Yetişkinlere masallar yazdığımı düşünüyorum. Örneğin öykülerimde geçen bir kuaför var. 'Kuaför İstenmeyen Tüyler' öykünün ismi. Kuaför salonunun farklı bir misyonu var. Kadınları yalnızca güzelleştirip, saçlarının fazlalığından kurtarmıyor; hayatlarında istemedikleri şeylerden de kurtarıyor. Acımasız bir öykü. Kuaför salonu fonunda kadınların dünyasına bakış atıyoruz.
Özellikle çalışmayan kadınların hiyerarşiyle nasıl baş ettiklerine bakıyoruz" şeklinde konuştu.
ALACAKARANLIK KUŞAĞI
Hikayelerindeki karakterlerin çoğunun bir sınavdan geçtiğini belirten Urgancı, "Aslında karakterlerin çoğunun bir sınavdan geçtiğini söyleyebiliriz. Dünyada hiciv içermeyen versiyonun ismi tuhaf kurgu ve büyülü gerçeklik diye geçiyor. Şehir fantastiği de deniyor.
Benim öykülerim Türkiye'nin Alacakaranlık kuşağıdır. Hayatımın eseri, yapmaktan en gurur duyduğum iş bundan bir önceki kitabım 'Ondan Geriye Say'. Çünkü spritüal bir kendini bulma öyküsü bu kitap" dedi.
"SANAT, HERKESE FAYDA SAĞLAR"
Kitap yazmanın bir iyileşme şekli olduğunu belirten Urgancı sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yazar kendinin tedavi edicisidir. Yazar tedavi sürecini kamuyla paylaşan insandır. Yazar kendini yazarak tedavi eder. Her yazar hastadır demek istemiyorum. Hepimizin travmaları var. Travmalar bizim kim olduğumuzu ortaya çıkarıyor. Herkesin travmalarla baş etmek için başka yolları var.
Kimi savaşarak baş ediyor, kimi yazarak. Sanat travmadan korunma yöntemidir. Sanat kadar tedavi süreci başkalarına fayda sağlayan iyileşme yöntemi yoktur. Her şeyden önce sanatçının kendisi içindir. Sanatçının empati yeteneği fazladır. Bu da insanda yorgunluk oluşturur. Bunu boşaltmanın tek yolu gördüklerini bir şekilde kelimelere, tuvale ya da müziğe hapsetmektir."

NİDA ALADAĞ

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.