Deniz ve plaja kısa bir mola

Cehennem ya da çöl sıcagı anlamına gelen ve Ağustos’un ilk haftalarını kapsayan Eyyam-ı Bahur’da denize girmek yerine tarih ve doga ile buluşmak çok daha iyi bir fikir... Tabii cildinizde lekeler olusmasını istemiyorsanız!

AĞUSTOS ayı ile yaz mevsiminin ikinci yarısını yaşamaya başladık bile. Ağustos ayının ilk haftası aynı zamanda meşhur 'Eyyam-ı Bahur' sıcaklarının da başladığı tarihe denk geliyor. Siz de cildinizde lekelerin oluşmasından korkuyorsanız bu hafta deniz ve plaj keyfine minik bir ara verip, farklı tatil planları yapabilirsiniz. Önce sizlere 'Eyyam-ı Bahur'un ne anlama geldiğini ve halk arasında nasıl karşılık bulduğunu anlatalım. 'Eyyam-ı Bahur', "çöl sıcakları" ve "cehennem sıcakları" anlamlarını taşıyor. Yani son derece bunaltan aşırı sıcaklardan bahsediyoruz. 'Eyyam', Osmanlıcada, günler, gündüzler anlamına gelir. 'Bahur' ise sıcak ve buhar demektir.

DENİZE GİRMEYİN
EYYAM-I Bahur'da denize girilir mi? Bu konuda toplumda pek bir fikir birliği olduğu söylenemez. Ama eskiler, ciltlerinde kalıcı lekeler oluşması endişesiyle özellikle Ağustos'un ilk haftasında denize girmekten özellikle imtina ederlerdi. Peki vücuttaki lekeler nasıl oluşur? Islak vücut ile güneş altında dolaşıldığında su damlacıkları mercek görevi görür ve deride lekelenlemelere neden olur. En basit anlatımı bu şekilde. Eyyamı Bahur'da denize girmek, halk arasında 'Alaca' hastalığı denilen bu deri hastalığına neden olur. Eski insanlar yani büyüklerimiz bu tarihlerde denizin kendini temizlediğine inanır. Bu yüzden bu bir haftalık süreçte denize girilmemesi öğütlenir. Eyyam-ı Bahur'da, sahil kesimlerinden farklı hafta sonu rotalarına yönelmeye ne dersiniz? İşte size alternatif gezi rotaları...

MUĞLA- YEŞİLYURT
YAKLAŞIK 250 yılı aşkın süredir ipekböcekçiliği ve ipek dokuma ile geçinen Yeşilyurt köyü, Muğla şehir merkezine 35 km uzaklıkta. Türkiye'nin ilk kadın valisi Lale Aytaman döneminde, hayata geçirilen proje ile canlandırılan dokuma sanatıyla ünlü markalara üretim yapan bir üsse dönüşen Yeşilyurt Köyü, bozulmamış doğası, zeytin ağaçları ve sakin sokaklarıyla Güney Ege'nin en güzel yörelerinden biri. 1960'lı yıllara kadar Pisiköy ya da Pisi adıyla anılan Yeşilyurt Köyü, başta Muğlalıların olmak üzere hafta sonlarında tercih diliyor.

İZMİR- SELÇUK- ŞİRİNCE
İZMİR'İN Selçuk ilçesindeki en ünlü köylerinden biridir. Selçuk'a yaklaşık 8 kilometre mesafede olması ziyaretçiler açısından en büyük avantajlarından biridir. Tarihi mimarisi günümüze kadar özenle korunmuştur. Özgün adı olan Kırkınca'nın, efsanevi bir çağda dağlara vuran kırk kişiye atfen verildiği rivayet edilir. Rum telaffuzunda Kirkice, Kirkince ve nihayet Çirkince gibi biçimler alan bu ad, Cumhuriyet'in ilk yıllarında dönemin İzmir valisi Kazım Dirik'in talimatıyla 'Şirince' şeklinde değiştirilmiştir. Köyün, bağcılık, şarap üretimi ve zeytinciliğe dayalı olan ekonomisi günümüzde sürdürülmektedir. Bağcılık ve zeytinciliğin yanı sıra, şeftali, incir, elma, ceviz yetiştirilir. Köyde halen bazı eski Rum evleri pansiyon olarak hizmet vermektedir. İzmir'e yakınlığı ile hafta sonu kafa dinleyebileceğiniz mükemmel bir mini tatil rotası.

ÇANAKKALE- ADATEPE
KAZ Dağları'nın batı yamacında, Edremit Körfezi'nin kuzey ucunda bulunan Adatepe köyü, bölgenin mimarisini yansıtan yüzü aşkın taş eviyle Kuzey Ege'nin en güzel köylerinden biri. Geçmişte 500 hanelik büyük bir köy olan Adatepe, zamanla nüfusunu kaybetse de halen cennetten bir köşe. Günümüzde farklı şehirlerden gelen birçok insan kalıcı olarak bu köye yerleşiyor. Restore edilen taş evleri ve tertemiz havasıyla görülmeye değer. Rahatlıkla hafta sonu gezi rotanıza ekleyebilirsiniz.

AYDIN- SÖKE- DOĞANBEY
1924 yılında gerçekleştirilen mübadele ile Rumların terk ettiği Doğanbey Köyü, Türklerin de yaklaşık 2 km öteye taşınmasıyla adeta kaderine terk edilmiş. Türkiye'nin farklı yerlerinden gelenlerin köydeki evleri restore edip, sokakları başta aşağıya yenilemesiyle Eski Doğanbey Köyü, ayağa tekrar ayağa kalkmış. Görkemli taş evleri ve sessiz sokaklarında tam anlamıyla huzurun bulunduğu köy, Söke ve Dilek Yarımadası'nın tam ortasında konumlanıyor. Huzurun hakim olduğu köy sizler için farklı bir deniyim olabilir.

İZMİR- ÖDEMİŞ- BİRGİ
Aydınoğulları Beyliği'ne başkentlik yapan Birgi, zamanda yolculuk yapmak isteyenler için en güzel seçenekler arasında. Burada, kendinizi adeta zaman tünelinde hissedeceksiniz. Ödemiş'e 10 km uzaklıktaki Birgi, Tarihi Çakırağa Konağı ve Ulu Camii gibi eserlerle tanınıyor. 2012 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde bulunan Birgi, tarihi ahşap evleri ve daracık sokaklarıyla ziyaretçilerini derinden etkiliyor. Yeşilin bin bir tonu tarihi mekanlarla uyum içinde. 'Yeşil Deniz' televizyon dizisi ile 'Unutursam Fısılda' filminin çekiminin yapıldığı köy 'Eyyam-ı Bahur'da harika bir seçenek.

MUĞLA- FETHİYE- KAYAKÖY
Muğla Fethiye'de bulunan Kayaköy, birbirinden farklı iki yerleşim yerinin birleşmesinden oluşuyor. Osmanlı'nın son dönemine kadar yaklaşık 3 bin kişinin yaşadığı bir kasaba olan Levissi ile 1512 yılından itibaren Oğuzların Kayı boyuna mensup Türkmenlerin yerleştiği Kayı Köy, günümüzde Kayaköy olarak tanınan bölgede yer alıyor. 1957 yılında yaşanan Fethiye depremi ile harabeye dönen, yamaçta sıralanan taş evler oldukça farklı bir atmosfer yaşatıyor. Sessiz ve terk edilmiş görüntüsüyle bölgeye gelenlerin ilgi odağı olan Kayaköy, Ege'nin en muhteşem duraklarından.

İZMİR- FOÇA- KOZBEYLİ
Kozbeyli anlatılmaz yaşanır. Meşhur dibek kahvesi ile tanınan Kozbeyli, son yıllarda yıldızı en çok parlayan Ege'nin meşhur köylerinden. Hafta sonları, kahvaltısı ve kahve keyfi için tercih edilen köy, düzenli yapısı, taş evleri ve misafirperver köy sakinleriyle baş döndüren etkileyici bir güzelliğe sahip. Köy meydanındaki yaklaşık 180 yıldır kullanılan kahvehaneye yöre kültürünü özümsemeniz açısından mutlaka uğrayın. Doğayla baş başa, kalabalık ve karmaşadan uzak Kozbeyli, sızma zeytinyağı üretimiyle de öne çıkıyor. İzmir'in hemen yanı başında keyifli bir yolculuk için değerlendirilebilir.

MUĞLA- MİLAS- KAPKIRI
Milas'a yaklaşık 39 km uzaklıkta bulunan Kapıkırı köyü, muhteşem Bafa Gölü'nün kıyısında Antik Latmos Körfezi'nde yer alıyor. Latmos Dağı altındaki Heraklia anlamına gelen "Heraklia ad Latmos" adıyla bir dönem ismini sıkça duyuran Kapıkırı, 6 kilometreye uzanan şehir duvarlarıyla antik dönemin en ünlü merkezlerinden biriydi. Yunan mitolojisinde rüzgar çobanı ya da avcı olarak bilinen Endymion'un mezarının Kapıkırı'nda olduğuna inanılması, köyün Hıristiyanlar tarafından kutsallaştırılmasına neden olmuş.

BALIKESİR- EDREMİT- TAHTAKUŞLAR
Mitolojik, Kaz dağlarında adeta saklı bir cennet. Türkiye'nin ilk özel etnografya müzesi ister inanın ister inanmayın bu köyde. Tahtakuşlar Köyü, Edremit'te Kaz Dağları üzerinde bulunuyor. Doğal güzellikler içerisinde kurulu olan köy bol oksijenli temiz havası ile baş döndürüyor. (Abartmıyoruz, gerçekten temiz havası baş döndürüyor). Türkmen geleneklerini yaşatan yaşam tarzı ile oldukça ilgi çekici bir yer. Alibey Kudar'ın açtığı, Orta Asya'dan Anadolu'ya göç eden göçebe Türk boylarının kültürel yansımalarına tanıklık eden etnografya müzesinde, dünyanın en büyük kaplumbağasının kabuğunu görmek size ilginç gelebilir.

NADİR UYSAL

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.