Ege’nin kahramanları efsanelerde yaşıyor

Büyük medeniyetlerin beşiği Ege, tarihin her döneminde imparatorlukların göz bebeği olmuştur. İnsanlığın var oluşundan günümüze kadar her karışından tarih fışkıran bir masallar ve efsaneler diyarıdır. Ege’nin anlatıldıkça insanı o günlere götüren zengin bir efsane geleneği vardır. İşte dilden dile günümüze kadar gelen Ege efsaneleri...

Hasan Boğuldu" (BALIKESİR)
BALIKESİR Edremit Kaz Dağları'nın zirvesinde Beyoba Köyü'nün güzel kızı Emine, ürettiği ürünleri beş saatlik bir yürüme mesafesiyle dağdan inerek pazara getirip satar. Ova köyünün yakışıklısı Hasan da aynı pazarda sebze ve meyve satmaktadır. Emine ve Hasan'ın aşk hikayesi bu pazarda başlar. Hasan ve Emine birbirlerine duydukları aşklarını evlilikle taçlandırmaya karar verirler. Fakat Emine'nin ailesi damat adaylarının ovada yetişmesi nedeniyle bu karara karşı çıkarlar ve Hasan'ın gücünü sınamak için bir sınavdan geçmesini şart koşar. Kırk kiloluk bir tuz çuvalını beş saat mesafedeki Kazdağları'nın zirvesine yakın bulunan obaya sırtında çıkarabilirse Emine ile evlenmesine izin verileceklerini söylerler. Hasan kırk kiloluk tuz çuvalını sırtlayıp Emine ile birlikte yola düşer. Beş altı kilometre sonunda dayanamayıp bulunduğu yere yığılır kalır. Emine ise her şeyden habersiz bir şekilde sevgilisinin arkasında olduğunu düşünür ve yürümeye devam eder. Köye vardığında ise arkasında sevdiği adamı göremeyince geriye döner ve onu aramaya başlar. Hasan'a hediye ettiği yazmanın gölette yüzdüğünü görünce boğulduğunu öğrenir ve kendini yazmasıyla bir çınar ağacına asarak intihar eder. Zamanla dalları Hasan'ın boğulduğu gölete uzanan Çınar, Emine Çınarı; gölet ise Hasan Boğuldu göleti olarak adlandırılarak o ölümsüz aşkın izini günümüze kadar taşır."


"YUNUS BALIĞININ SIRTINDAKİ ÇOCUK" (MUĞLA)
'Güllük'te Hermiyas adlı bir çocuk yaşarmış. Günlerden bir gün Hermiyas'ın arkadaşları "Hadi denize, hadi denize!" demişler. Hermiyas ısrarla annesini ikna edip arkadaşlarıyla denize gitmiş, fakat geri dönmemiş. Herkes günlerce Hermiyas'ı aramış ama bulamamış. Günlerden bir gün bir balıkçı, Hermiyas'ı bir yunus balığının sırtında gördüğünü söylemiş. Aradan günler geçmiş. Bir sabah Güllük'te Hermiyas ve yunus balığı ölü bulunmuş. Bir yaşlı "İşte bu dostluktur." demiş. Yaşlı adam "Balık dostu olan Hermiyas'ı denizde bırakmamış, alıp getirmiş. Kendisi de dostunun yanından ayrılmamış" diyerek açıklamış. Güllüklüler yunus ile Hermiyas'ın yontusunu "Dostluk Simgesi" olarak dikmişler.



"YONCALI EFSANESİ" (KÜTAHYA)
Kütahya'da, valinin çok güzel bir kızı varmış ve günün birinde amansız bir hastalığa yakalanmış. Kötü ve bulaşıcı olan bu hastalığın tedavisi ise mümkün olmamış. Sağlından tamamen ümit kesildiğinde genç kız tek başına Yoncalı çayırlarının bulunduğu yere bir çadır içerisine yerleştirilip terkedilmiş. Genç kız bir gün etrafta dolaşan tüyleri dökülmüş, cılız bir kurt görmüş. Kurt her gün ikindi serinliğinde çayırın yanından geçerek bir yere gidip tekrar gelmekteymiş. Kız bir müddet sonra kurdun düzelmeye ve tüylerinin çıkmaya başladığı fark etmiş. Hastalıktan yürümeye bile mecali kalmayan kız sürünerek kurdu takip etmiş. Kurdun önce birinci sonra ikinci bataklığa girdiğini gören genç kız aynı şekilde bataklara girip çıkmaya başlamış. Günden güne iyileşmiş, gücü yerine gelmiş, yüzü gözü düzelmiş. Tam iyileştiği bir gün oralarda koyun güden bir çoban onu görmüş ve güzelliğine hayran kalmış. Başından geçenleri çobana anlatmış ve çoban, kızı alıp babasına götürmüş. Baba kızının iyileştiğini görünce çobana "dile benden ne dilersen" demiş. Çoban babasından kızını istemiş. Evlenmelerine müsaade eden baba, herkese şifa olsun diye Yoncalı'ya bir hamam ve bir cami yaptırmış. Şimdilerde ise Yoncalı'ya yapılan çok sayıda hamamın şifa dağıttığına inanılıyor.



"NİOBE'NİN DİNMEYEN GÖZYAŞLARI" (MANİSA)
NİOBE, Yunanistan'da Thebai Kralı Amphion ile evlenmiş. Niobe ve Amphion Thebai kentinde çok mutlu yaşıyormuşlar. Niobe'nin yedi kızı ve yedi erkek çocuğu olmuş. Güneşli bir Leto festivalinde Niobe, Tanrıça Leto'nun Apollon ve Artemis olmak üzere iki çocuk doğurduğunu, kendisinin ise on dört çocuk doğurduğunu söyleyerek övünmüş. Bunları duyan Leto çok sinirlenmiş. Çocukları Apollon ve Artemis'i Thebai kentinin yüksek duvarlarından uçurup, Niobe'nin on dört çocuğunu ok atarak öldürmelerini buyurmuş. Apollon ve Artemis de anneleri Leto'nun dediğini yapmışlar. Amphion bu duruma çok üzülerek canına kıymış. Niobe ise, bütün ölülerin ortasında tepeden tırnağa taş kesilmiş, korkunç bir kederin simgesi olarak kalmış. Gözlerinden dolup taşan yaşlar hiç dinmemiş, yaslı yüzünden aşağıya damlamış durmuş. Rüzgar, Niobe'ye acımış ve onun gözyaşlarını sileyim derken, gözyaşlarını zavallı kadının anayurdu olan İzmir'e uçurmuş. İzmir'in yanında bulunan Manisa Dağı'ndaki kayanın üzerine taşımış. O kayadan hâlâ su sızdığı için oraya Niobe'nin Kayası denmektedir. Dünyanın her yanında, yas simgesi olmak üzere Niobe' nin heykelleri yapılmış.



"SARIKIZ" (ÇANAKKALE)
Çanakkale Ayvacık'ın bir köyünde ailesi ile yaşarken, küçük yaşta annesi vefat eden Sarıkız'a babası, "Burada annenin çok hatırası var, buradan göçelim" diyerek Kazdağlarının eteğindeki Güre yakınlarındaki Kavurmacılar köyüne yerleşirler. Burada çobanlık yaparak geçimlerini sağlayan baba ve kızını köy halkı çok sever. Aradan geçen yıllarda Sarıkız büyür ve babası hacca gitmeye karar verir. Kızını komşusuna emanet eder ve hacca gider. Babası hacca gittikten sonra, köyün delikanlıları, Sarıkıza talip olurlar. Sarıkız hiçbirine yüz vermemiş olsa da Sarıkız'a iftira ederler. Babası hacdan döndüğünde kimse yüzüne bakmaz, selamını almazlar. Köylüler Sarıkız'ın kötü yola düştüğünü ve babanın köyde yaşayabilmesi için namusunu temizlemesi gerektiğini söylerler. Fakat baba çok sevdiği kızını öldürmeye kıyamaz ama yanına aldığı birkaç kazla, kızını Kazdağı'nın zirvesine götürüp bırakır. Aradan yıllar geçer. Bayramiç tarafından gelen yolcuların dağda yollarını kaybettiklerinde sarı bir kızın yol gösterdiğini, yardım ettiğini söylerler. Bunu öğrenen baba, dağın yolunu tutar ve zirveye vardığında, duvarlarla çevrili kazların bulunduğu bir alanla karşılaşır. Kızını bugün Sarıkız tepe diye anılan yerde bulur. Sarıkız, babasını gördüğüne sevinir. Ona saygı gösterir, hürmet eder. Babası namaz kılmak için abdest almak ister. Sarıkız, abdest alması için babasının eline su döker. Babası suyun tuzlu olduğunu söyler. Sarıkız aceleden yanlışlıkla denizden aldığını söyler ve testisini vadilere doğru uzatır. Yeni doldurduğu suyu babasının eline döker. Babası buz gibi tatlı suyu tadınca kızının erdiğini anlar. O sırada siyah kara bir bulut gökyüzünü kaplar, Sarıkız kaybolur. Kızına iftira edildiğini anlar ve köylülere beddua eder. Bugün Kavurmacılar köyünde yaşayan kimse kalmamış, muhtar, köy mührünü, yaşayan kimse kalmadığı için Kaymakamlığa teslim etmiş ve köyün adı kütükten silinmiştir. Sarıkız'ın mezarının olduğu tepeye Sarıkız tepe, babasının bulunduğu tepeye Baba tepe derler.

ELİF ÇELİK

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.