Geçmişten bugüne bayram

Osmanlı İmparatorluğu’nda Kurban Bayramı kutlamaları arife gününden başlar, hem sarayda hem de halk arasında büyük heyecan yaratırdı. Barış, maddi-manevi temizlik yardımlaşma ve affetme bayramın olmazları arasındaydı.

Kaç yaşına gelmiş olursak olalım dini bayramlar söz konusu olduğunda çoğumuzun içinin hala kıpır kıpır olduğuna eminim. Bunu aslında biraz da yaşadığımız coğrafyanın birbirinden güzel bayram geleneklerine borçluyuz. Kurban Bayramı'na tekrar kavuştuğumuz bu günlerde bunları anımsayalım istedik. Bayram denilince akla ne geliyor?
Akraba ziyaretleri, bayram yemekleri, tepsi tepsi baklavalar ve tatlılar, özenli kıyafetler tüm bunlar bayramı bizim için oldukça özel kılan detaylardan bazıları. Geçmişimize baktığımızda ise bayramlara verilen bu değerin aslında bir ata mirası olduğunu açıkça görebiliyoruz.

TEMBİHNAME YAYINLANIRDI
Osmanlı'da, Kurban Bayramı geleneklerine birlikte göz atalım. Öncelikle, tahttaki padişah tarafından her bayram öncesi 'tembihnameler' yayınlanırdı. Tembihnamelerle birlikte evlerde, konaklarda, saraylarda hummalı bir temizlik başlar, bayram telaşı neredeyse tüm payitahtı sarardı.
Söz konusu tembihnamelerde bayramlarda ahlaka aykırı davranışlardan uzak durulması gerektiğine de geniş şekilde yer verilirdi. Kısacası maddi ve manevi temizliğe yönelik öneriler maddeler halinde yayınlanırdı.

TOP ATIŞLARIYLA KARŞILAMA
Arife günü top atışlarıyla başlayan bayram, son günün ikindi namazında atılan top ile sona ererdi. Bu gelenek hala daha ülkemiz sınırlarında uygulanıyor. Tabii top atışlarının yerini belediyelerin kontrollü şekilde uzman personel gözetimde patlattığı 'ses bombaları' aldı. Biz tekrar eski günlere dönelim. Padişaha özel olarak hazırlanan koç, özel kostümlü görevliler tarafından beslenir, taşınır ve hazırlanırdı.

Kurban Bayramı'nda arefe günü Topkapı Sarayı'nda 2, bayram sabahı sarayda binek taşının önünde törenlerle 7 adet olmak üzere toplam 9 kurbanlık padişah adına kesilirdi. Arife gecesi ise bir başka güzellik yaşanırdı. Mahalle bekçileri, sabaha karşı davul çalıp mani söyleyerek bayramın gelişini coşkulu bir şekilde kutlarlardı.

HEDİYELER DAĞITILIRDI
Osmanlı'da bayramdan önce çeşitli kesimlere hediyeler dağıtılırdı.
Askerlere ve memurlara birer maaş ikramiye verilirdi.
Ayasofya, Sultanahmet, Fatih ve Süleymaniye gibi payitaht içinde bulunan camiler başta olmak üzere tüm camilerde ulemaya 'kürk behası' adı verilen hediyeler görevlilere tarafından dağıtılırdı. Cezasının üçte ikisini yerine getirmiş olan mahkumların suçlara göre ayrılmış belirli bir kısmı da bayram dolayısıyla affedilirdi.
Diğer tüm mahkumlara da bayramın birinci günü 'helva' dağıtılırdı.

ARİFE ÇİÇEKLERİ
Bayram boyunca sokaklarda, caddelerde "arife çiçeği" olarak adlandırılan çocuklar olurdu.
İçlerindeki coşkuya yenilip bayram gününü bekleyemeden arife gününden bayramlık kıyafetlerini giyip dışarı çıkan çocuklara bu sebepten ötürü 'arife çiçeği' denirdi.

Günümüzde veresiye defteri adıyla bilinen 'zimem defterlerine' yazdırarak ihtiyaçlarını gideren ihtiyaç sahiplerinin borçları durumu iyi kimseler tarafından satın alınan 'zimem' defterleriyle birlikte ödenir.
Bayramda yardımlaşmanın en güzel örneği sergilenirdi. Benzer uygulamaların bugünlere taşınması ise son derece memnuniyet verici.
Kurban Bayramları'nda fazla miktarda et tüketiminden dolayı bozulan sindirim sistemleri sebebiyle her evde mutlaka turunç reçeli kaynatılırdı.
Bu nedenle hemen hemen her evden mis gibi turunç kokuları yayıldığından turunç, Osmanlı'da kurban bayramının en güzel simgelerinden biriydi.

EN TATLI SOFRALAR
Yüzyıllar boyunca farklı coğrafyalarda hüküm sürmüş Osmanlı zengin bir yemek kültürüne sahiptir. Bunlardan en ünlüsü bayram helvasıdır. Tarihi kayıtlarda "Helva-i Sabun-i" olarak geçer. Osmanlı'da, baklavanın sarayda çok tüketildiğini ve hemen her davet menüsünde mutlaka yer verildiğini görmekteyiz.

Sarayda mutfağın ayrı bir bölümünde baklava odası olduğu da bilinenler arasında. Börek çeşitleri ile ünlü saray mutfağı adeta bir lezzet efsanesidir. Kanuni'nin sofrasında sıklıkla yer alan, hatta Hürrem Sultan'ın da çok sevdiği bilinen hassa böreğine özellikle bayram sofralarında rastlıyoruz.
Gelelim et yemeklerine. Baş yemek hiç şüphesiz kavurma. Topkapı Sarayı'nda yeniçerilere verilen davetlerde ikram edilen ve kendi suyunda pişen "İskilip dolması" lezzet şampiyonu olmaya aday. Kuzu etinin, kayısı, incir, erik gibi kuru meyvelerle kısık ateşte uzun süre pişirilmesiyle hazırlanan 'Terkib-i Zirva" ise saraydaki bayram sofralarının vazgeçilmezi. Davet ve kutlama sofralarından eksik edilmeyen bir diğer lezzet ise pilav. Halk bulgur pilavı tüketirken pirinç pilavı daha elit tabakada ve sarayda tüketilirmiş.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.