"Bulaşık yıkarken keşfedildim"

Turkuaz City’nin neşesi Mikrop Hikmet, “Küçük Emrah filmi gibi, bulaşık yıkarken Türk Sanat Müziği şarkıları söylerdim. Eskiden Alsancak Tren Garı’nın karşısındaki Anadolu Kulübü'nün müdürü sesimi duyup sahneye çıkmamı teklif etti” diyor

CANAN DÜZDOL
İzmir'in eğlence hayatında fenomen haline gelmiş bir isimdir Mikrop Hikmet. Kendini şovmen şarkıcı olarak tanımlayan ve 14 yıldır Cumhuriyet balolarından anaokulu gecelerine, gece kulüplerinden kadın matinelerine kadar çok farklı konseptlerde şarkı söyleyen Mikrop'tan Küçük Emrah filmlerindekine benzeyen keşfedilme hikayesinin yanı sıra İzmir'in eğlence dünyasına bakışını ve gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk projelerini dinledik.
- İsminizi duymayan yok ama hayatınızla ilgili bilgimiz de fazla değil. Keşfedilme hikayenizi sizden dinleyelim.
Aslen Elazığlıyım. Ama genç yaşta ailemle birlikte İzmir'e geldim. Turizm Otelcilik üzerine eğitim aldım. Çeşitli işlerde çalıştım, mesela bulaşık yıkadım. Keşfedilmem de böyle oldu, Küçük Emrah filmi gibi olacak ama yıkarken de Türk Sanat müziği şarkıları söylerdim. Eskiden Alsancak Tren Garı'nın karşısında olan Anadolu Kulübü'nün müdüresi benim sesimi duyup sahneye çıkmamı teklif etti. Serüven böyle başladı.
BOŞ MASALARI DOLDURDUM
- Hangi yıl oluyor bu?

1994'te.. Ondan sonra dans yarışmalarına katıldım. Bu da bir anda beni çoklu sanatçı durumuna getirdi. Şarkı söyleyen, dans eden, şov yapan biri oldum. 3 ay çalıştıktan sonra Dekim Otel'e geçtim.
- Orada halen çıkıyorsunuz değil mi?
14 yıldır oradayım. Ki Basmane o dönemde bırakın bayanların, erkeklerin gelmesi bile zor olan bir semt. Hem semtin hem de otelde program yapmanın dezavantajı bana zorluk yaşattı. Benim savaşım yıllarca Basmane ismiyle oldu.
- Gelenler olmuyor muydu?
Birkaç ay boş masalara söyledim. Azmettim, boş masaları doldurdum. Önce kadınları yakaladım, ama seviyeli bir şekilde, şu an barlarda yapılan dejenere, belden aşağı kelimelerle değil.
- Sizin sahnede acayip bir çekiminiz var..
Otelde sahne alırken Hollanda'dan gelmiş bir grup öğrencinin akşam olsa da Mikrop'a gitsek dediklerini bilirim. İnsanlarla iyi iletişim kuruyorum.
- Dil biliyor musunuz?
Dile hiç gerek yok, ben her şekilde anlaşırım insanlarla. Mimiklerimle, davranışlarımla kuruyorum iletişimi.
- Bugüne kadar kaç kişiyle tanışmışsınızdır, bir tahmininiz var mı?
Yüz binlerce diyebilirim.
ATALAY NOYANER BAMBAŞKA
- İstanbul'dan teklif alıyor musunuz?

İstanbul'dan bütün ünlü kulüplerden teklif alıyorum ama İzmir'i asla bırakmam. İzmir'in de teknolojisinin, medyasının, sahnesinin ve dinleyicisinin çok iyi olduğunu düşünüyorum. İstanbul'u sevmemek değil tabii ama İstanbul varsa İzmir de var. Bir de şunu yapanlar var: İzmir'de sahneye çıkan biri İstanbul'da bir kere sahneye çıkınca İzmir'e döndüğünde eski sahne ücretinin 5-10 katı para istiyor. Bu nasıl mantık anlamış değilim. O kişi artık İzmir'e ihanet etmeye başlıyor bence..
- Bunda biraz da o ücreti veren mekan sahiplerinin suçu var galiba...
İzmir'de mekan sahiplerinde iş yok. İzmir'de restoran havasını, müzik piyasasını, kulüp anlayışını, müzikholleri bitiren insanlar da onlar. Mekan açıyor, diyor ki Mikrop'u getiririm, 2 sandalye, 2 kabin, 2 de masa tamam işte. Tembel yani. İzmir'i emekli kenti haline getirdiler. Buna da üzülüyorum.
- Hiç albüm çıkardınız mı?
Hayır, şimdi ses eğitimi alıyorum. Ben hazırım demeden çıkarmayacağım ama bir maxisingle düşünüyorum. Maxisingle'ım vur patlasın çal oynasın olacak, hem 'clup'larda hem restoranlarda dinlenebilecek.
- Söz- beste çalışmalarınız var mı?
Çok az var. Çok çalıştığım için ona fırsatım kalmıyor. Yerel bir gazetede haftada 3 gün köşe yazıyorum, haftada 3-4 gün hatta bazen 7 gün sahneye çıkıyorum. Anaokulu gecelerine bile çıkıyorum.
- Çocuklar için ayrı bir sahne yapıyorsunuz herhalde?
Ben ayrım yapmam. Mikrop ağabeylerini seviyorlarsa başımın tacıdırlar, onlarla da birlikte olurum yani. Karne sevinci yaşayan çocuk "Hediye olarak beni Mikrop'a götür" deyince çok mutlu oluyorum. Ben aileye hitap etmeyi çok seviyorum. Aile kültürü ve hayatı benim için çok değerli.
- Peki tükendi dediğiniz gazino kültürünü çocukken yaşadınız mı?
Hayır. Bundan 9 yıl önce Turkuaz İşletmecisi Atalay Noyaner bana bir teklifte bulunmuştu, o dönem gazinocularla ilgili söylentiler beni korkuttu. Ama Atalay Bey bu işi gerçekten çok çok iyi bilen bir insan. Ona Atalay Baba diyorum zaten.
- Ege'den çıkmam diyorsunuz ama Ege'den ötesini de unutmuyorsunuz..
Asla.
MİKROP BAR'I AÇMAK İSTİYORUM
- Uzun ya da kısa vadede planlarınız var mı?

Abim karaciğer nakli oldu, büyük bir badire atlattık. İki hayalimden biri karaciğer nakliyle ilgili bir merkez kurabilmek. İkincisi de "Mikrop Bar" diye güzel, ailenin gidebileceği bir bar açmak istiyorum. Kırılmasınlar ama zibidileri istemiyorum.
- 14 yılda neler gördünüz?
Her gün yenileniyorum. 60 yılını gazinolara vermiş bir devle, Atalay Noyaner'le çalışıyorum. Menajerim Cemal Beyaztaş da her türlü projede bana destek oluyor. Halimden çok memnunum.
Kitap getirene Turkuaz'da eğlence bedava!
- Sizin diğer kimliğiniz de yaptığınız sosyal sorumluluk projeleriyle ortaya çıkıyor..

Evet, onlara çok önem veriyorum. Turkuaz'a başlamadan önce bir dernek çalışması kapsamında verdiğimiz bir konserde engelli çocuklar için 50 tane tekerlekli sandalye aldık. Seferihisar'da polis arabası aldık birkaç tane. Bu tür hayır işlerinde yer almayı seviyorum ama kesinlikle siyaset yapmıyorum.
- Şu an devam eden bir sosyal sorumluluk projeniz var mı?
Bir kitap kampanyası başlattım, daha sonra patronum Atalay Bey ile bunu paylaştım, o da destek verdi. Kitap getirenlere Turkuaz'da eğlence bedava diye bir kampanya başlattık. Halen de sürüyor.
- Nasıl katılınıyor?
Katılmak isteyenler kitapları Turkuaz'a getiriyorlar ya da biz gidip alıyoruz.
- Şu ana kadar ne kadar kitap toplandı?
Yarım kamyon Bingöl'e gönderdik. Para asla toplamıyoruz, çünkü suistimale açık.

"Öperken dişleri yanağımda kaldı"

- Sahnede yaşadığınız, unutmadığınız bir anı var mı?

Sahnedeyken masalara zıplamayı çok severim. Kelleri çok severim onlar benim uğurumdur; öperim kellerini. Nemrut suratlılarla çok uğraşırım, öylelerini hazmedemem. Onları yumuşatmadan bırakmam. Bana en fazla 5 dakika dayanabilirler. Bunlar rutin olan şeyler.. Ben sahnedeken misafirlerimiz benim dudaklarımı sıkar, ben de onlarınkini. Bir gün bir bayanın dudaklarını sıktım, dişleri elimde kaldı.. Sonra hemen dişleri yerine ittim ama yerleştiremedim. Yine bir gün bir bayan beni öperken dişi yanağımda kaldı, sürtündü.. Bunlar unutamadığım anılarım..
"Ben iyi huylu mikroplardanım"
- Size neden "Mikrop" diyorlar?

Müşterilerimiz "Sen çok mikropsun, seni mikrop seni" diye diye taktı bu ismi, ben hiç istemedim, Annem de istemedi, "Ben seni, sana mikrop desinler diye mi büyüttüm" diye söylenip durdu. Ama baktık ki gazetelerde de "Mikrop" diye geçmeye başladı adım, pes ettik ve alıştık.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.