Erkek olarak çekici olmayı tercih ederim, başkonsolos olarak değil

"İzmir'de çok güzel kadınlar var. Açıkçası seçmekte zorlanıyorum! Ama şunu da eklemeliyim, tanınmadığım zaman flört etmek daha kolay oluyor benim için. Bir erkek olarak çekici olmayı tercih ederim, bir başkonsolos olarak değil."

Almanca'da bir deyim vardır; bir valizi bir kentte bırakmak ile ilgili; Benim bir valizim İzmir'de kalacak. Yani bu kente döneceğim. Beni tanıyanlar bu konuda samimi olduğumu bilir
RÖPORTAJ: YÜCEL ÖZİÇER
2008 yılından beri görev yapan Başkonsolos Stefan Schneider, "Bazı yerlerde kendinizi Paris ya da Zürih'te hissedebilirsiniz. Bazı bölgeleri daha oryantal" diye tanımladığı İzmir'de bulunmaktan mutlu. "Artık İzmirliyim" diyecek kadar da kendisini bu şehre ait hissediyor.
- İzmir'i ilk gördüğünüzde ilk hissettiğiniz ne oldu?
İlk izlenimim uçakta oluştu ve çok olumluydu. Uçağın sağ tarafına oturma şansına sahiptim, böylece kenti bütünüyle görebildim. Kentin ekolojik bir çevre içinde bulunduğunu gördüm. İnişte ise sanayinin bu şehirde çok önemli olduğunu ama aynı zamanda tarımın da ön planda olduğunu gördüm. Yeşilliklerin bol olduğunu farkettim. Diplomatların üç yılda bir atamaları oluyor, yani üç yılda bir yeni bir lokasyona alışmak zorundasınız. İlk izlenim bizi her zaman çok etkiliyor. Bizim meslektekiler için bu çok önemli.
- Türkler Almanlar'ı Almanlar Türkleri nasıl görüyor?
Birbirimizi yakından tanıma ile ilgili bir çok eksik var hala. Almanya'ya baktığımızda daha çok kırsal alanlardan gelen Türkler farkediliyor. Türkiye'de bulunan Almanlar ise turistler çoğunlukla. Komşu ilişkilerinin ve turist olmanın ötesine geçenlerin ne algıladıkları önemli. Berlin'de bir çok Türk'ün yaşadığı bir yerde yaşıyorum. Buradaki Türkler daha çok geleneksel tarzda yaşayan insanlar. Türkiye'nin çeşitliliği o semte çok fazla yansımıyor. Maalesef iki ülke ile ilgili önyargılar ve klişeler var. Türklerle ilgili bir klişe örneği verebilirim; Başörtülü bir Türk kadın eşinin arkasında yürüyor, elinde dolu plastik poşetleriyle...
Almanlarla ilgili bir klişe; bizim biraz duygusuz ve aile bağlarımızın güçlü olmadığına dair. Her iki ülkede de aslında aileye önem veriliyor. Almanya'da daha erken yaşta aileden kopma isteği oluyor sadece. Çünkü aile demek kontrol demek. Klişelerden kurtulmak için sadece "bakmak" yetmiyor, ayrıca "görmek" de gerekiyor. Hatta insan kalbiyle bakabiliyorsa, gerçeği görmesi daha da kolaylaşıyor.
- Siz İzmirlileri nasıl görüyorsunuz?
Bana göre tek tip İzmirli yok. Bu da bu kentin kültürel zenginliğinden kaynaklanıyor. Burada şöyle birini tanıyabilirsiniz; kendisi Musevi'dir, Hıristiyan bir bayanla evlidir ve Katolikler tarafından yönetilen bir Fransız okulunda okumuştur. Bana göre İzmir'de güzel olan bu çeşitlilik.
- Görevinizi tamamladıktan sonra bu şehirle, bu ülkeyle bağınız sürebilir mi?
Almanca'da bir deyim vardır; bir valizi bir kentte bırakmak ile ilgili.. Benim bir valizim İzmir'de kalacak. Yani günün birinde bu kente döneceğim. Beni tanıyanlar bu konuda samimi olduğumu bilir.
- Türkiye denildiğinde bir Alman vatandaşı olarak aklınıza ilk ne gelirdi? Türkiye'yi yakından tanıdıktan sonra ne değişti?
Beklentim okuduklarım doğrultusunda şekillendi. Türkiye'nin içinde büyük bir çeşitlilik barındırdığını tahmin ediyordum. Bu toplumda yaşayan insanların davranışı açısından misafirperverlik çok dikkat çekici. Almanya'daki Türklerden de buna alışkındım. Buraya geldikten sonra da bu düşüncem değişmedi, hatta daha da yoğunlaştı. Ancak bazı kararlar burada geç verilebiliyor. İnsanlar yeni fikirlere karşı çok açıklar ve büyük bir hevesle yola çıkıyorlar. Almanya'da insanlar daha temkinli; "evet güzel bir fikir ama önce değerlendirelim" diye yaklaşırlar. Türkiye'de insanlar önce çok hevesli, işin kontrolü ise daha sonra düşünülür
- Yabancı bir konuk gözüyle İzmir'de yaşamanın avantaj ve dezavantajları nedir?

Dezavantajı bana göre yok. Hatta tam tersi, bir yabancı olarak burada yaşadığınızda bir Türk'ün yaşamından daha bile kolay. Çünkü insanlar çok yardımcı oluyorlar. Örneğin dille ilgili hiç bir sorun yaşamıyorum. Mutlaka yardımcı olan birileri çıkıyor. Türkçe konuşmam ile ilgili beklenti de yok. Konuşabildiğim her Türkçe kelime ile ilgili insanların duyduğu sevinci hissedebiliyorum. Öyle ülkelerde yaşadım ki; lisanını akıcı olarak konuşsanız bile, en ufak bir hatada eleştiriliyorsunuz. Konuştuğum Türkçe ile ilgili iltifat aldığım da oluyor ama şunu da duydum, konuştuğum Türkçe "tarzancaymış". Ne diyeyim, tarzan olmaktan mutluyum!
- Bekar olduğunuzu biliyoruz. Tarzan'ın bir Jane adayı var mı?
Birinci Kordonda bir sürü Jane var, belki oradan bir Jane çıkabilir. İlk izlenimimi sormuştunuz ya; Gerçekten İzmir'de çok güzel kadınlar var!
- İzmir'li bir eş düşünür müsünüz?
Bu soruyu sorma hakkınız var tabii ama bir erkeğin de sırları olduğunu unutmamalıyız. Bu beni daha ilgi çekici yapar. Açıkçası seçmekte zorlanıyorum! Ama şunu da eklemeliyim, tanınmadığım zaman flört etmek daha kolay oluyor benim için. Bir erkek olarak çekici olmayı tercih ederim, bir başkonsolos olarak değil.
- Yakın dostlarınıza İzmir'i tavsiye edecek olsanız nasıl anlatırsınız?
Bu kenti ben bir soğan şeklinde tanımlarım. Soğanın tamamı kentin tarihsel kültüründen oluşuyor. Soğanın her katı, tarihin bir dönemini yansıtıyor. İç kısmını ise çok fazla göremiyorsunuz ama bütününe baktığınızda şehrin tarihi ile ilgili fikir sahibi oluyorsunuz. Çok farklı duygulara kapılabiliyorsunuz. Bazı yerlerde kendinizi Paris ya da Zürih'te hissedebiliyorsunuz, bazı yerler daha oryantal ve doğu ezgileriyle donatılmış. Aslında çok modern bir kent ama geleneksel taraflarını da yansıtan, Türkiye'nin bütününü yansıtmayı başaran bir kent. Diğer taraftan Avrupa'ya uzanan bir köprü fonksiyonu görüyor.
- İzmir'den giderken yanınızda götürmek istediğiniz üç şey ne olurdu?
Osmanlı tarzında şekerliğim var, birincisi o olur. Modern sanatı simgeleyen bir sanat eseri de götürürüm. Üçüncüsü kendim için değil ama dostlarım için bir çuval dolusu incir olur. Ama emin olun bundan daha fazla şey götüreceğim.
- Bulunduğunuz ülkelerle ilgili yaşadıklarınızı yazıyor musunuz?
Evet çok şey yazıyorum. Tiyatro oyunlarında kullanılacak şekilde yazıyorum. Ayrıca diplomatik yaşamı yansıtan bir tiyatro oyunu yazdım. Ama bunu ancak emekli olduktan sonra sahneye koyabilirim. Çünkü konuyu bir komedi olarak ele aldım.
- Türkiye ile ilgili yazdıklarınız komedi mi dram mı olur?
Traji komik olur! Türkiye içinde yaşanan çelişkileri sahneye koymak isterdim. Sahnede sadece kadınlar olurdu.
- Neden sadece kadınlar?
Sadece kadınlar olacak ki bir şeye dikkat çekilsin. Bir tiyatro oyunu izlemiştim, "erkekler kulübü" anlamına gelen bir adı vardı. Sahnede sadece erkekler vardı ama asıl teması kadınlardı. Türkiye'de farklı yaşamları ve kaderleri olan kadınları görebiliyorsunuz. Bu sayede Türkiye'nin çeşitlilğini sahneye de yansıtabilirsiniz.

Türkiye'ye jest, sanatçıya saygı
- Türkiye'de ilk kez 15 Mayıs'ta Elhamra sahnesinde sergilenecek Richard Strauss'un, Ariadne Naksos'ta isimli operasında bir rolünüz var.

Diplomaside kültürün önemi çok büyük. Bana göre müziğin lisanı yok. Yani sınır ötesi, herkes anlayabilir. İyi bir opera izleyicisiyim. İzmir Devlet Opera ve Balesi yeniliklere çok açık bir kurum. Sahnelenmesi zor eserleri seçme cesaretini gösteriyor. Bana göre bu opera İzmir'e çok uyuyor. Metni bir Avusturyalı tarafından yazıldı, opera Viyana ve Yunanistan'da geçiyor. Yönetmen Mehmet Ergüven ise yıllarca Almanya'da çalışmış. Sanatçıların da bir çoğu Almanya'da görev yapmış.
- Hangi karakteri canlandıracaksınız?
Eser Ariadne Naksos'ta operasının sahnelenmesini isteyen zengin bir beyin evinde geçiyor. Perde açıldığında bu beyin emrinde olan opera ekibi ve çalışanları kavga ediyor. Ben bu zengin beyin kahyası rolündeyim.
Rolümü mesai dışında akşamları evde ya da işe giderken yolda çalışıyorum. Asıl hayatta hiç olmadığım sinsi ve kötü bir karaktere bürünüyorum. İlk 20 dakika düzenli olarak sahnedeyim. Bu rol olmasa eserin anlamı olmaz, yani olmazsa olmaz bir rol. O gün rahatsızlansam izleyici konuyu anlayamaz. Böyle bir işe girişmemin sebebi bunun bana göre konuk olduğum ülkeye karşı bir jest ve sanatçılara karşı bir saygı gösterisi olmasıdır. Bu teklifi aldığım için gerçekten çok gururluyum.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.