• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Uyku apnesi trafik kazalarına yol açıyor FİLİZ İÇKE ÖNAL

Uyku apnesi trafik kazalarına yol açıyor

filizicke@hotmail.com Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 17.11.2010, 00:00
Geceleri pek çok kez solunumu duran kişi, derin ve dinlendirici bir uyku uyuyamıyor. Bu durum gündüz uyuklamalarına yol açıyor. Ofis çalışanlarında iş verimsizliğine yol açan bu durum, kişi trafikte ise hayatını tehdit eder boyuta gelebiliyor

Horlama ve uyku apnesi. Son yıllarda sıkça karşımıza çıkan ve birbirinden ayrı düşünülemeyen bu iki kavram hakkında Özel Ento Kulak Burun Boğaz Dal Merkezi hekimlerinden Prof. Dr. İsmail Özdemir'le konuştuk. Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. İsmail Özdemir, uykuda horlayan ve solunumu sık sık duran kişinin evliliğinden iş yaşamına pek çok sorunla karşılaşabileceğini belirterek, "Burada esas tehlikeli olan şey trafik kazaları. Bu kişiler direksiyon başında bir anda uyuyarak direksiyon hakimiyetini kaybedip, kaza yapabiliyor. Bir tır şoförünün direksiyon başında uyuduğunu düşünün. Bu sorun o kadar yaygın ki araba firmaları uyuyan şoförü uyarmak için yeni sistemler geliştiriyorlar" dedi.
-Uyku apnesi ve horlama toplumda ne sıklıkta ve kimlerde görülüyor?
Orta yaş grubunda sıklığı yüzde 2-4 oranında tespit edilmiş. Ama sadece orta yaş değil, her yaş grubunda olabiliyor. Mesela geniz eti olan çocuklarda da horlama ve uykuda solunum durması görülebiliyor. Kısa kalın boyunlu kişilerde ve kilolu kişilerde de uyku apnesi ve horlama sık rastladığımız durumlar.
-Belirtileri nelerdir?
Uykuda solunum durmalarının saatte beş defadan fazla olması, on saniyeyi geçmesi, kişinin gündüz uyku halinde olması, horlama ve kronik yorgunluk gibi şikayetlerin varlığı ile tanı konulur. Hastalık "uykuda solunum durması", "solunum bozuklukları sendromu" "uykuda apne", "tıkayıcı uyku apnesi sendromu" gibi değişik deyimlerle açıklanabiliyor.
-Bu hastaların gündüz uyuklamalarının sebebi nedir?
Uykuda solunum durduğunda kanda oksijen oranı düşüyor ve karbondioksit oranı artıyor.
Karbondioksit kanda yükseldiğinde solunum merkezi alarma geçiyor ve solunumu tekrar başlatıyor. Bu şekilde hasta uyku sırasında birçok kez solunumun durması ve tekrar başlaması durumunu yaşıyor. Doğal olarak da sağlıklı, ertesi güne zinde başlamasını ve sürdürmesini sağlayacak kaliteli bir uyku uyuyamıyor.

Horlama daha çok çevreyi rahatsız eden bir şey ama apne adı verilen solunum durmaları hastanın sağlığını ve hayatını tehdit eden problemlere yol açabiliyor

-Uykuda solunumun durması nedeniyle ölebilir mi insan?
Tabii ağır ilaçlar alıyorsa, burun solunumunun iyi olmaması, erişkinlerde deviasyon, çocuklarda geniz eti gibi sorunlar varsa, kişi şişmansa bunlar ve benzeri nedenler durumun kötüleşmesine ne yazık ki katkıda bulunuyor. Yüksek tansiyon gibi ek hastalıklar da varsa kalp krizi olabiliyor. Ayrıca uzun süren tıkayıcı uyku apnesinin, kalp damar, akciğerlerde nörolojik bir takım hastalıklara yol açması da söz konusu olabilir. Bu şekilde araya giren bir faktörle hastalar kaybedilebilir. Tabii buna alkol ve hastanın kullandığı bazı ilaçlar da eklendiğinde tablo daha da vahim olabiliyor.
-Durumu genelde eşler fark ediyor değil mi?
Evet. Kişinin uykuda solunumunun durduğunu öncelikle eşler fark ediyor. Bu en önemli alarm bizim için. Erkeklerde daha çok görüldüğü düşünülse de obezitenin kadınlarda da artmaya başlaması kadın hasta sayısını artırdı. Tabii erkeklerde biraz daha fazla ya da onlarda ön plana çıkıyor. Genellikle kadınlar eşlerinin doktora gitmesi konusunda ısrarlı oluyor.
-Tanı için kullanılan yöntemler neler?
Ağız, boğaz, bademciklerin, dilin, çenenin muayenesinin yanı sıra mutlaka tansiyon, kalp ve diğer sistemik muayenelerin yapılması lazım. Bazı filmler çekilebilir. Kafa kemiğinin yapısı, çene yapısının bazı ölçümleri gerekebilir. Çenenin önde olması, geride olması da önemli. Tomografilerle bunlar da değerlendirilebilir. Önemli konulardan biri de hastanın uyku laboratuarında izlenmesi. Hasta bir gece boyunca uyku laboratuvarında uyutuluyor ve bu esnada kalp grafisi çekiliyor, kandaki oksijen seviyesi inceleniyor ve uykuda ne kadar apneye girdiği inceleniyor. Buradan bir yoruma varılıyor ve yapılması gereken tedavi planlanıyor.

Özellikle geniz eti olan çocukların bir an önce tedavi edilmesi yararlı olur. Çocuklarda horlama ve uykuda nefesin tıkanması gibi sorunlar varsa bir an önce operasyon gerekir.
Eğer operasyonda gecikilirse, bazı lokal nörolojik bozukluklar olabilir.


-Yetişkinlerde uyku apnesi ve horlamanın cerrahi müdahalesi hangi durumlarda yapılıyor?
Yetişkinlerde daha çok burunda deviasyon ya da burun etlerinde şişlik varsa bunlara yönelik girişimler yapılıyor. Küçük dil, damak, bademcikler, dil kökü ve çeneye yönelik girişimler de yapılabiliyor yetişkinlerde.
-Bu ameliyatlardan yarar görmek için hastalaa düşen görevler var mı?
Hastanın bu konuda azimli ve kararlı olmasi lazım. Alkol kullanıyosa devamlı içtiği bir ilaç varsa ve sağlık için çok gerekli değilse, onları bırakma yönünde bir irade göstermesi lazım. Kiloluysa kilo vermeye çalışması lazım. Uyumlu bir ekip çalışmasıyla hastaya yarar sağlanabilir. Yoksa uyku apnesi bazı kalp damar hastalıklarına zemin hazırladığı gibi sosyal problemlere de yol açabiliyor. Ailede huzursuzluk, ayrılma, odaları ayırma gibi sıkıntılara yol açabiliyor. Ayrıca iş verimliliğinde düşmelere neden olabiliyor. Çünkü sağlıklı bir uyku uyuyamayan bir kişi işinde de verimli olamıyor.

Antik çağlardan günümüze
Horlama ve uyku apnesinin, modern yaşamın ortaya çıkardığı yeni bir hastalık olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. İsmail Özdemir, "Horlama ve uyku apnesinin izlerine Antik Çağ'da bile rastlanmak mümkün. Milattan önce 360'lı yıllarda Karadeniz Ereğlisi'nde yaşadığı belirtilen Dionysos'un uyku apnesinin tüm özelliklerini taşıdığı, aşırı derecede şişman olan bu kişinin sık sık uyukladığı, uyku sırasında solunumunun durduğu ve iğne batırılarak uyandırıldığı tarihsel kaynaklarda yazıyor. Tarihten bir başka örnek vermek gerekirse aynı şekilde kısa boylu ve kalın boyunlu olan Napolyon'un da apne hastası olduğu öne sürülmüş hatta Waterloo savaşını bu yüzden kaybettiği yönünde spekulasyonlar yapılmıştır. Yine 1863 yılında ünlü edebiyatçı Charles Dickens, "The posthumous papers of the Pickwick Club" adlı eserinde uyku apnesini detaylarıyla tarif etmiştir. Eserde konu edilen Pickwick Kulübü üyelerinin zengin, şişman, kısa boylu kişiler oldukları ve olur olmaz her yerde uyuyakaldıkları ve horladıkları bildiriliyor. Hastalığa "Pickwick Sendromu" adının verilip tıp literatüründe tanınması, ise 1956 yılında olmuştur. Burwell ve arkadaşları aşırı şişmanlık, gündüz uyuklama hali, uykuda solunum zorluğu, sağ kalp yetmezliği ve solunum yetmezliği ile karakterize hastalığı "Picwick sendromu" olarak adlandırmışlardır. Uykuda solunum bozukluklarının tarihçesi antik çağlara kadar uzansa da "Obstrüktif Uyku Apne Sendromu" yeni tanımlanmış bir hastalıktır. Hastalıkla ilgili tanı ve tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi, uyku laboratuarlarının kurulması, CPAP ve başarılı cerrahi tedavilerin ortaya çıkması, son 20-30 yıl içinde olmuştur" diyor.



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA