• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
Sen bana geç kaldın FİLİZ ÖZKOL

Sen bana geç kaldın

filizozkol@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 07.01.2019, 00:00
Çok sevdiğim bir şair yazardır Murathan Mungan. Kütüphanemin baş köşesinde sıralıdır kitapları.
Özellikle "Yaz Geçer" kitabının şiirleri arasında bir cümle vardır ki; yıllardır kafamda yer etmiştir. Radyoculuk dönemlerimde mikrofonlarda defalarca dillendirmiştim.
"Daha o gün anlamalıydım.. Bu aşkın çıkmazlığını.. Benim sana erken, senin bana geç kaldığını"..
Mevsim döngüleri sancılıdır. Yazlar bitiyor ve yaprakları dökülen ağaçlarıyla sonbaharlar geliyor. Mevsimler geçiyor ve ayrılık acısı içinde kalıyor. Zaman ise işe yaramıyor. Bunu hepimiz biliyoruz.
Geçen akşam tv kanalların birinde çok eski bir film.. Yıllar önce yarım kalan bir aşkın kahramanlarının yeniden karşılaşmalarının konusuydu.
Sevdanın yolu uzundu. İkisi de biliyordu.
Hayat kaygıları, hırslar, heyecanlar, yaşamı tanıma isteği derken aşk bir yerlerde unutulmuştu. Acaba gerçekten unutulmuş muydu?
Hayatı ertelememek adına koşturmacalarımızda bir gün başa döneceğimizi bilseydik elimizdeki değerleri kaybetmeyi göze alır mıydık?
Bunca yaşanmışlık bir kenara atılırken ne kadar genç olduklarını anımsıyorlardı. Saçı örgülü ekose etekli genç kızla, biryantinli saçlarının altında, yeni tüylenen sakalıyla kavga eden delikanlının tek buluşma noktası olan, okul yollarında yaşanan aşkın tarihinin, ne kadar eski olduğunu hepimiz tahmin edebiliriz. Özellikle olgunluk yaşının sonuna gelmiş olanlar.
Peki! Yıllar sonraki karşılaşmalarında karşılıklı suçlamalarla başlayan itirafların altında neler yatıyordu. İkisi de evlenmiş ve boşanmışlar farklı heyecanları tadarak neredeyse yaşamın sonuna çeyrek kalmışken, ne önemi vardı ki, bu itirafların diye düşündüm.
Yine de olayın tersinden bakmak istedim. Yaşanmışlıklar olmasa, geldiğimiz noktada boşlukta sallanır dururduk.
Filmde kadın öfkeli, erkek mahcup ve hala kadına sevgiyle bakıyor. İtiraflarda her şey vardı fakat eksik olan geçmişin heyecanıydı. Tohumun çiçek açmasını görmeden yaprağını dökmeye hazırlanırken yakalamak..
Bir kitabın ilk sayfasından son sayfasına atlamak.
Dört mevsimin sayısını ikiye indirmek, aradakileri kaçırmak Bir şarkının ilk notalarını, unutup son melodisinden hatırlamaya çalışmak.
Çocuğunu bir başkasına emanet edip büyüdüğünü görmemek..
Bir filmi yarıda bırakıp sonradan merak edip özlemek misaliydi.
Duygularımız mı bizi yanıltıyor? Hayat mı bize oyun oynuyordu?
Peki! Ortalama kaç bahar? Kaç yaz bizi bekliyordu?
Yaşadığımız her mevsimin kokusu ve anısı faklı olmuyor muydu?
Kimse kaldığı yerde değildir. Hiç kimse bıraktığımız yerde kalmaz. Kendimizi bile tanıyamadığımız değişen anların hangi sayfasındayız bilemezken, neyin hesabını yaparız eski ilişkilerimizde.
Filmin son sahnesinde kadın ve erkek birbirlerine ikinci kez veda ederken; anlıyoruz ki, geç kalınmış bir şey yok. Yaşadığımız "HER AN. EN DOĞRU AN"
Duygu ve düşünceler yaşandığı döneme ait ve bir başka döneme taşınmıyor.
Ve KİMSE KİMSEYE GEÇ KALMIYOR.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA