• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
İzmirli karpuz gibidir HAKAN URGANCI

İzmirli karpuz gibidir

hakan.urganci@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 12.07.2015, 00:00
Seçim günü şahit olduğum bir görüntüyü 'bugün' paylaşmayı daha uygun gördüm. Oyunu vermiş ellilerindeki bir kadın, tuhaf bir şekilde sandık görevlisine sitem etti:
- Ay hep yaza getiriyorsunuz yani seçimi...
(Evet, tabii hep bu sandık görevlisinin suçu!)
- Valla bakın taaa Urla'dan geldik oy vermeye! (Kıymetimizi bilin, der gibi...)
Açtım haritayı, baktım bu 'taa Urla' vilayeti hangi kıtaya (!) denk geliyor diye...
Terbiyesize, sorumsuza bak! Milletin yaz kış oturduğu yirmi dakikalık mesafeyi gidip gelmesini nimetten sayıyor. Olur hanımefendi, bir daha sizi yormayalım. Verin adresinizi, sandığı eve getirelim!
İşte bunun vatandaşlık bilinci bu kadar!
Ulan gerekirse yurt dışından gelip oyunu kullanacaksın be! Ya da şikayet etmeyeceksin. Siyaseten ağzını dahi açmayacaksın. Senin o kocaman gereksiz ağzına plastik anne terliği ile vurmak lazım.
Bir başka konu, -belki de en önemlisi- Çeşme yazlıkçıları mevzuu...
İzmir'e değer kazandırıyor gibi göründüğü halde aslında en büyük değeri kaybettiren, gelişiminin önüne geçen Çeşme gerçeği!
İzmirli yazlıkçı Çeşme'ye yerleşti mi, onu oradan ancak kazıyarak çıkarırsınız. Bütün davetler, sözler, Çeşme'ye yerleşene kadardır. Bir kere yerleşildi mi, 'Ay şekerim artık sonbahara inşallah! Şimdi iki saat için dönmeyelim şehre' denir.
Tv- radyo programına konuk olarak çağırırsınız, 'Hele bir ekim gelsin de, malum, artık sezonu açtık' derler. Zannedersin turizmci, oteli açıyor! Kırk beş dakikalık yoldan -hem de kendi çıkarlarına- olan bir yere gelmeye bile üşenirler. İşte bu İzmirli denen madalyonun diğer yüzüdür.
Bu kadarcık bir şeye dahi üşenen bir şehirden ulusal çapta bir başarıyı- il sınırları içinde- beklemek hayalcilikten öte değildir. İstanbullu günde ortalama üç saat yol gider. Üstüne çalışır, uyur, yer-içer, sosyalleşir. İzmirli karpuz gibidir. Yata yata büyür. Yattığı yerde büyür. Ama görünüşte büyür. Ne yazık ki çoğumuzun içi kabak çıkıyor. Bana kızın, ama yalan diyemezsiniz.

Sensin deli!


Bir deyim var. 'Baktın deli, dön geri!'
Makul olmayan insanla tartışılmaması gerektiğini anlatır.
Deliler (kime göre, neye göre?) Anadolu'da yıllarca mahallenin sembolü sayılmış, dışlanmamıştır.
Siz deli görünce ne yaparsınız?
Korkup kaçar mısınız?
Taş atıp alay mı edersiniz?
Yoksa benim gibi içiniz bir merhamet duygusuyla mı dolar?
Deliden korkmayın, gerçekten!
Siz asıl empati yoksunu, duygusuz ama son derece çekici olan ve çaktırmadan aramızda yaşayan psikopatlara karşı tetikte olun, yeter.
Oysa deli, duygusuz ve vicdansız olduğu için delirmemiştir. Tam tersi!
Delilik, acımadır, bir nevi...
Nasıl ki yolcu gemileri bir yerinden su alıp batmaya başladığında diğer bölmeler koruma amacıyla otomatik olarak mühürlenip kapanıyorsa, aynı hesap!
Şiddetli ve sonsuz bir acının pençesinde kıvranan ve bir çıkış bulamayan insanın kaçtığı, beynindeki tek güvenli (ve kilitli) odadır. Delilik bir kaçış odasıdır.
Siz dışarıdan baktığınızda ne görürsünüz bilmem, oysa ben, Allah'ın merhametini görürüm.
Şimdi 'deli' ismi sizde otomatik bir olumsuzluk hissi uyandırdı ve bu yazı o hissi yanlışlamak üzerine yazıldı. Oysa nadir türleri haricinde zararsızdır delilik. İşte, dış dünyanın acımasızlığından bir tecrit halidir.
Bir zamanların Leonardo Di Caprio'su, yakışıklı oyuncu Arda Kural'ın önce şizofreniye yakalanması, ardından da evsiz kalması bende bu duyguları uyandırdı. Röportajında, az çok vurgulamaya çalıştığı bir gerçek dikkatimi çekti:
İçinde yaşadığı şöhret aleminde, yalan dünyada nasıl tutunamadığını vurgulamaya çalışıyordu. 'Oyunculuk sadece bir iştir' diyordu. Yapmaya çalıştıkları gibi bir ego sahibi olmadığı için dışlandığını haykırıyordu sanki... Kendini dirhem dirhem satmayanların adama sayılmadığını, yalnızlığını... Size kendi yolunu direten 'normal'lerden nasıl da kaçtığını! Gerçek deli kimdi? İçeridekiler mi, dışarıdakiler mi?
Arda Kural, şöhret dünyasının ne ilk kurbanı, ne de sonuncusu olacak. Bununla birlikte delilik denen kaçış odası, her zaman, bu zalim dünyada saklanabileceğimiz son oda olacak.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI