Hakan Urgancı

Beş yıldızlı makale

Yaz sezonu açıldı bile. Açıldı da buruk açıldı. Tamam, Çeşme otobanı yine kuyruk da... Antalya'da trilyonluk tesisler boş yatıyor. Bir kısmı sezon açılışını geciktirdi. Sebep malum.
Şimdi yine internette bol bol reklamlar başlar. Otel kataloglarının alışıldık fotoğraf karelerinin hücumuna uğrama vaktidir...
Otel çok küçükse helikopterle çekilmiş bölgenin fotoğrafı (sanki otelin kullanım alanı bu kadar genişmiş gibi.) Havuz kenarında başbaşa duran iki kırmızı kokteyl kadehi (tercihan kenarında birer portakal dilimi.) (Eğer otel deniz kıyısında değilse) balık gözü objektifle olimpik ölçülerde gösterilen küvetten bozma yüzme havuzu.
Sırtında (ısıtılan) siyah yuvarlak taşlarla mahzun bir şekilde yüzüstü yatan masaj mağduresi enfes sırtlı abla. On çeşit malzemeden yapıldığı halde beşer kez konularak 50 çeşit varmış gibi gösterilen açık büfe mezesi (ve mutlaka karpuzdan yapılma bir heykel.) Orijinalleri tarafımızca malum olan aşçıların fotoğraf çekimi için Avrupa'dan getirilmiş Biscolata dublörleri (sanırsın ki herif gözleme hamurunu oklavayla değil karın kaslarıyla açtı.) Neşeyle oynayan sağlıklı sarışın çocuklar (eğer bunlar Türkse ben de isterem o gen havuzundan.) Tamam, biz bu görüntülere maruz kalıp erken rezervasyona dayanacağız ve kredi kartına taksitle tatili bir yıl boyunca ödeyeceğiz.
Alıştık artık. Yalnız bu yabancı turistlere zaten odaları yerli turistin beşte birine veriyordunuz. Hazır otelleriniz boş iken kibiri bıraksanız da yüzde elli indirim yapsanız, değil mi? Hem oteliniz açık kalsın, sezonluk personeliniz boşta kalmasın, hem de yurdum insanı da bir yaz olsun rahat etsin. Hiç değilse üç ay az taksit ödesin, değil mi? Kazan- kazan durumu yani... Sonra vay efendim neden bizim insanımız tatile Yunan adasına gidiyor?!
Vallahi size demedim
Geçen gün yine mizahi bir yazı yazıp whatsapp grupları ve mesajlarının nasıl da taciz seviyesine ulaştığını açıklamıştım. Vay sen misin bunu yazan?! Hemen arkadaşlardan özür dilemeler başladı.
Bu kez mesajlar whatsapp üzerinden değil diğer mecralardan ulaşmaya başladı!
Yahu benim her yazdığımı bu kadar ciddiye alacaksanız işimiz var. (Keşke başka bir şey yazsaydım diye düşündürüyor insanı..) Ne de olsa sosyal medyada da çeşitli yazı ve resimler paylaşıyoruz.
Bunlar da çeşitli alınganlıklar oluşturup, 'vay!
Bana mı dedin? Hava yağmurlu dediydin, demek ki bana ördek diyorsun' boyutuna gelebiliyor. Bakın, şunu net olarak ifade etmek isterim:
Yazı yazan biri olarak, sadece kendi başıma gelenleri, kendi duygularımı yazıyor değilim. Yani yazdığım şeyi bizzat yaşamış olmam gerekmez. Bazen birinden duyduğum bir öykü, bazen izlediğim bir film ilham vererek aklımdaki mekanizmayı tetikleyebiliyor.
Beğendiğim ve herkes de faydalansın diye paylaştığım bir özlü söz, mutlaka birilerinin yarasına denk gelir. Bu kişi de az önce böyle bir paylaşımda bulunduysa, vay anam işimiz var! Gerçekten bir yazı ya da düşünce paylaştığımda, sanal alemden birilerine sitem etmek, inceden ayar vermek, bensiz ne kaybettiklerini göstermek değil. Asla böyle değil! Çünkü bilirim ki kimse yeri doldurulamaz değil... Ayrıca bu tür paylaşımları alıcısını bulamamış bir mektup olarak algılar, üzülürüm. Hatta yazılan sitemleri fark eden (terk eden kişinin) evde sırıtarak ellerini oğuşturduğunu düşünürüm.
Siz de her yazdığımı kendinize yormayın, olur mu? Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Ölümsüz ev gereçleri
Ev eşyası ya da bilgisayar alırken kendini bir anda 'ekstra garanti süresi' satın alırken bulabilirsiniz.
Firma önce ürün fiyatını kampanya ile biraz aşağı çeker. Bu sizi zaten mevcut ürüne yönlendirir. 'Alırken kazanmış'sınızdır zaten...
(Tabii hesapta böyledir.) Sonra ödemeyi yaparken, size ekstra garanti süresi satın almayı isteyip istemediğiniz sorulur. Seçenekleriniz şöyledir:
Bir yıl ya da beş yıl vs..
Tahmin edebileceğiniz gibi kısa vadeli garantilerin fiyatı görece yüksek olup tek amaç sizi uzun süreli garanti satın almaya yönlendirmektir.
Hadi, dizüstü bilgisayar gibi hassas ürünler için akıllıca, diyelim.
(Kaldı ki sistem onları da size en geç beş sene içinde değiştirtmek üzerine programlanmış.) Geçen gün bir mutfak gereci aldım. Hani yağsız kızartanlardan.... Kasada hanımefendi bana ekstra garanti isteyip istemediğimi sordu. Aldığım şey zaten 500 lira civarında.
Dedim ki; 'hanımefendi, benimle mi yaşayacak?' Kadıncağız gülümsedi. 'O da doğru ya...' Sizden uzun ömürlü bir mutfak gereci! Düşüncesi bile ürpertici, lanetli mutfak robotu!!!
Tolerans testi
Tolerans testi yaptırdım. Durum fena! Aptal olduğu halde zeki olduğunu sananlara, mizah duygusu ve soyutlama yeteneği olmayıp her şeyi ilk anlamıyla anlayanlara, hüküm verirken olaya değil kişiye bakan adaletsizlere, her şeyi şeklen yapanlara, empati duygusuna sahip olmayan merhametsizlere, bir gün öyle bir gün böyle davranan istikrarsızlara toleransım düşük çıktı. Ve malesef bunun ilacı ve tedavisi de yokmuş!
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.