• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Sanki o uçakların içinde ben de vardım

HÜROL DAĞDELEN

Sanki o uçakların içinde ben de vardım

hurol.dagdelen@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 06 Haziran 2011
Çocukluğumda pilot olmayı çok istedim, göklerde uçmayı seven her çocuk gibi...
Bu yüzden tüm gelecek planlarımı, daha ilkokul çağında, bu amaç uğruna yaptım. Ne yapıp edip Hava Harp Okulu'na girip pilot olacaktım.
Derslere sarıldım, özellikle Matematik ve Türkçe'ye...
Spor yapmak için de çevremde her imkan vardı; sokakta top koşturup, idman yapmak mümkündü.
Ancak, o günlerde basketbol bu kadar gelişmiş değildi, şimdi sokak aralarında serpiştirilen potalar, o zaman tek tüktü.
Her şeyi yaptım, sınava hazırlandım ama bir şeyi unuttum, boyumu uzatmayı...
Çok çalıştım ama istenen standartların altında kalan boyum yüzünden sınavlara giremedim.
Pilot olmak içimde hep ukte kaldı.
***
Türk Hava Kuvvetleri'nin kuruluşunun 100. yılı dolayısıyla gerçekleştirilen "Türkiye Hava Gösterisi" işte tutkumu tazeleyeceğim organizasyonlardan biriydi.
Kısa bir süre de olsa, çoluk çombaldak, toplaştık Çiğli Ana
Jet üssünde...
20 ülkenin katıldığı bu hava gösterisi, deyim yerindeyse, havada bir dünya zirvesiydi.
Türk Yıldızları'nın nefes kesen gösterilerine, diğer ülkeler de aynı beceride karşılık verdi.
Çok hoş bir çekişme, çok güzel bir atmosfer yaşanıyordu.
Başkalarını bilmem ama benim için başka bir heyecandı, her gösteri sırasında, kendimi o pilotların yerine koyuşum...
Yüreğim onlarla birlikte attı sanki, havada her parende atışlarında aynı duyguyu hissettim; göklere hakim olmayı!..
Uçakların çıkardığı o muazzam ses, bir rock melodisiydi benim için...
Her gösteri benim için unutulmaz anlardan oluştu.
***
İzmir sanki Çiğli'de konuşlanmıştı, hem cumartesi, hem pazar günü... Günler, haftalar öncesinden yapılan çağrılara, İzmirli akın akın geldi.
Trafik kilitlendi; çevre yolu, anayol bitti, tükendi.
Gösterilen yapıldığı alanda ulaşabilmeye can attığımız her an uzadı da uzadı.
Ancak, yerimizi alınca da çekilen o zorluklar bitti, bedenimizi heyecan kasırgası sardı.
Toplumun rahatı için her şey düşünülmüştü öncelikle, asker ayrıntısıyla planlamış her adımı...
Alana girmek için birkaç yerden kapı açılmış, sadece birkaç dakikada araç denize dönüşen geniş bir otopark alanı yaratılmıştı.
Her köşede bir ya da birkaç görevli vardı. Ambulanslar tetikte bekledi. Su ve yiyecek ihtiyacı için mini kafeler açılmıştı.
Ordunun malı kıymetlidir, gözü gibi korur her silahını, aracını... Hatta yıllanmış uçaklarını bile...
Uçuş alanında onlardan da vardı, tabii çocuklar durur mu, her biri içinde oturmak istedi, görevli askerler hiç itiraz etmedi, aksine yardımcı oldu. Tabii anne ve babalar da fotoğraf makinelerini çalıştırdı.
İşte o an çocukluğuma dönmeyi nasıl da istedim.
***
Her aile, sandalyesi, piknik sepeti, bir gün önceden hazırlanmış hamur işleri ve şemsiyesiyle, gösteri alanındaydı.
Hele pist civarı görülmeye değerdi. Sıra sıra dizilen insanlar, piknik sepetlerini açmış, Türk geleneklerinden örnekler veriyordu!
Ben bu kadar çok dürbünü birarada hiçbir zaman görmemiştim. Hemen herkeste bir dürbün, gösterilerin hiçbir anı kaçmadı.
Her Türkçe hem de İngilizce sunum yapan görevliler, toplumu gösteri doğru izleme konusunda ustaca bilinçlendirdi.
***
Bu gösteri alanından bir görünüm... Dışarı çıkınca, gözleriniz bir kez daha faltaşı gibi açılıyor.
Çünkü, jet üssünün Doğal Yaşam Parkı'na giden yola komşu olması, yolu neredeyse kapatmış...
İçeriye giremeyen, yol kenarına kurmuş tezgahını... Ellerde dürbün ve "uzun namlulu" fotoğraf makineleriyle, gösterileri büyük bir keyifle izleyen insanları gördüm yanlarından geçerken...
İzmirli, Türk Yıldızları'na kenetlenmişti.
Kısacası, İzmir iki olağanüstü gün yaşadı. Bir yanda seçim atmosferi, öte yanda pilotların gövde gösterisi...
Bense bir kez daha tutkumu törpüledim. Bir daha dünyaya gelirsem...

Peki bu projelere İzmir hazır mı?

Olaya gerçekçi bakmak lazım öncelikle... Başbakan Erdoğan'ın açıkladığı ve Ulaştırma eski Bakanı, Ak Parti İzmir Milletvekili adayı Binali Yıldırım'ın ayrıntılarıyla gündeme getirdiği projeler, İzmir'in önüne açacak nitelikle...
Kimisi yıllardır düşünülen, kimisi ise daha çok yeni...
Çünkü hedefte artık tıka basa dolan İstanbul yerine İzmir'i geliştirmek var.
Ancak burada önemli bir nokta devreye giriyor. İzmirli buna hazır mı?
Çünkü yıllardan beri bir kanı; İzmir'in bu şekilde kalması, betonlaşmak ve aşırı büyümek yerine, çizgisinden, doğasından, rahat yaşamından, Atatürk Cumhuriyeti değerlerinden ödün vermemesi üzerine oluştu.
Dikkat ederseniz, hangi dağa, yola ve denize el atsanız birileri buna karşı çıkıyor. Bu kimi zaman bireysel oluyor, kimi zaman da kurum çerçevesinde...
***
Geçen akşam Ak Parti'nin İzmir 2. Bölge Milletvekili Adayı Binali Yıldırım'ı izledim Teke Tek'te...
Peşin hükümlü değil, yaşadığı şehrin gelişmesinden yana olan bir İzmirli gibi, "hınzırca"...
Öncelikle şunu belirtmeliyim. Çok gerçekçi ve tutarlı bir isim vardı karşımda...
Hiçbir İzmirli'nin fark etmediği, hiçbir yöneticinin tahmin etmediği, birilerinin de inatla "Bu şehir adam olmaz azizim" önyargısıyla hareket ettiği, hatta faşist dediğinin tam tersi, gerçekçi bir İzmir portresi çizdi Binali Yıldırım...
***
Saptamalarına dikkatinizi çekerim:
- İzmir diğer kentlere benzemiyor. Çünkü Türkiye'nin dört bir yanından gelenler bir süre sonra bu şehrin büyüsüne kapılıyor. İzmirli oluyor. Yani kutuplaşma yok, aksine bütünleşme söz konusu... Bu yüzden oylar blok çıkıyor. Bu toplumun ortak hareket hali, çağdaş, demokrat bir bilinç örneği...
- Ak Parti'ye İzmirlilerin oy vermemesi, bizim suçumuz. Bu insanlara kendimizi anlatamamışız. Bu yüzden kimse, İzmirli'yi yargılayamaz. Bundan sonra daha çok çalışacağız.
- İzmirli'nin bazı değişimlere tepki göstermesi, Cumhuriyet değerlerini koruma refleksi... Bunu takdir etmeliyiz. Yani kaç aydır bu şehirdeyim, hiçbir zaman faşist düşünceyle karşılaşmadım. İzmirliye haksızlık etmemek lazım.
- Bu projeler, İzmirli bize oy versin vermesin, gerçekleşecek. Çünkü İzmir'in geleceği, Türkiye'nin geleceği...
- İzmir, özellikle 2002'den sonra CHP'yle bütünleşmiş... Yani daha önce, Demokrat Parti'ye, DYP'ye, ANAP'a oy veren İzmirli, bize karşı mesafe koymuş... Öncelikle bunun nedenini araştırmamız gerekiyor.
***
Binali Yıldırım bir İzmir realitesiyle çıkmış ekrana... Eleştirmek yerine, empati yapmayı tercih etmiş...
Toplumu değerlendirmiş, kendisiyle yüzleşmiş...
Birkaç gün sonra seçim var, bu kez de İzmir'de CHP kazanır mı, bilemem. Bunu zaman gösterecek.
Belki "35 proje" yerine, yine "Cumhuriyet değerlerini" koruma refleksi ön plana çıkacak.
Belki İzmirli, "Şehrimiz yavaş yavaş gelişsin, çizgisinden taviz vermesin. Biz kendimize yeteriz" diyecek.
İşadamının "Bu kent artık gelişmeli" isyanını duymak yerine yine bildiğini okuyacak.
Kimbilir, "Artık büyüme zamanı" da diyebilir.
Kısaca İzmir yine kendi kaderiyle başbaşa...

SÖZÜN ÖZÜ
Dürüst insan, her zaman gerçeği söyler, akıllı insan ise yeri geldiğinde...
Bernard SHAW


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.