Bir gazetede okudum. Bir grup öğrenci RTÜK'e ilginç bir şikayet mektubu göndermiş...
İçeriği şöyle:
Sayın yetkili ailemiz bizimle ilgilenmiyor. Çünkü annemiz, babamız, büyükannemiz ekranda bütün gün dizi izliyor. Bizi dikkate almıyorlar. Ne sorarsak geçiştiriyor. "Şimdi sırası mı" diye bizleri terslemelerinden bıktık. Sohbet edilen günleri özledik. Ne olur bu dizilere bir çare bulun. Azaltın ki, artık bizlerle ilgilensinler...
***
Öncelikle onları kutluyorum, yanaklarından öpüyorum. Sonra da kendi gerçeklerimizle yüzleşelim istiyorum.
Çocuklar haklı.
Dizi yığılması yüzünden, evin büyükleri artık yok. Asıl onlar günümüzün çocukları...
Hani sık sık sofraya çağırdımız, bir şey sorduğumuzda, "Dur bi dakka" diyerek yanıt alamadığımız, ekrana bakıp tırnak yiyen, ağlayan, gülen, kahreden, küfreden, sembolik anne ve babalar onlar..
Kendi çocukları yerine, başkalarının hayatını yaşayan, hayatı sahte kahramanlarla şekillenen büyük çocuklar onlar...
Her gün yaşanan bu...
***
Şimdi aile tanımı artık böyle yapılıyor:
Kendi çocukları yerine başkalarına ağlayan, yavrularının ihtiyacı olduğunda yanlarında olmayan, bir şey sorduğunda tersleyen, sohbet etmeyen, sorunları sürekleri geçiştiren yabancılara aile büyükleri denir!
Acı ama gerçek bu.
Her gün, her gece dizi üstüne dizi patlatan kanallar, anne ve babalarla çocuklar arasındaki o özel bağı kopardı.
İşte o isyan da buna...
Haklılar mı haklılar. Çocuklarınızı "Bilgisayar başından kalkmıyorlar" diye suçlayacağınıza, kendinize bir baksanıza...
GÜNÜN SÖZÜ
İnsan, inandığı şeydir
Anton Çehov
Wilco'nun Seçimi, iyi
Siyaset sıcak bir alan, kaygan bir zemin... Her parti, liderinin çevresinde toplanmış, her lider de kendini topluma kabul ettirme, fikirlerini, düşüncelerini benimsetme, kendisinin ülkeyi diğerinden daha iyi yönetebileceği inancında...
Kendisi buna inanıyor, milletin de inanmasını istiyor. İşte ana savaş bu...
Seçime 4 gün kala, kafalar da karışık durumda... Televizyon kanalları anket üstüne anket yayınlıyor, liderler son kozlarını oynuyor.
Belki, halkın yüzde 70'i kararını verdi ama yüzde 30'lük bir dilim hala kararsızlık aşamasında...
Bu nedenle tüm yayıncı kuruluşlar, kendini izlettirme çabasında; en doğruyu ben söylerim savaşında...
***
Aslına bakarsınız biz bize benzeriz. Yani yok aslında birbirimizden farkımız...
Kim nederse desin, kimi zaman meslek etiği, duygularımızın esiri oluyor, yanlış yönlendirme çabası içine düşüyoruz.
Bu çok kez yaşandı.
İşte bu durumda, bizden olmayan ama bizleri çok iyi tanıyan biri öne çıkıyor, Wilco gibi...
Wilco bir Hollandalı... Kent kent Anadolu'yu geziyor, aramızda dolaşıyor, seçimin nabzını tutuyor.
Adım adım, özgür bir bakışla, hiçbir çevre baskısı yaşamadan, gördüğü, yaşadığı anı, bizlere yansıtıyor.
***
Yani, Wilco'yu izlerken bize dayatılandan farklı bir Türkiye portresi çıkıyor karşımıza...
Çünkü Wilco'nun konuştuğu her insan, ona daha samimi, daha gerçekçi yaklaşıyor, duygularını özgürce paylaşıyor.
ntv'de ekrana gelen Wilco, bence son dönemde, en tarafsız seçim-gezi programlarından biri...
Bu bir ntv başarısı.
"Wilco'nun Seçimi"ne bir de bu gözle bakın bence...
Ağlattı ve bitti...
Son dönemde, toplumu ekran başında en çok ağlatan dizi, hangisidir diye sorsam...
Şimdi diyeceksiniz ki, "Aşk ve Ceza" ya da "Öyle Bir Geçer Zaman ki"...
İkisi de değil...
Size bir isim vereceğim, "Ha tamam bu ya" diyecekseniz, hiç kuşkum yok.
İşte o dizi "Aşk Bir Hayal"...
Başrolünde Nehir Erdoğan'ın oynadığı dizinin her bölümünde, 7'den 70'e herkes hüngür hüngür ağladı Asmin'in kaderine...
Öyle böyle de değil, gelecek bölümü merak etmek de cabası...
Bilesiniz, hele yaşlı insanlar helak oldu, diziyi izlemekten... Öyle bir büyü ki bu, bırakmak mümkün değil...
Dizi, geçen pazar bitince ortalığı bir sükunet aldı. Çünkü Asmin'in intikamı alınmış, genç kadın rahata ermişti.
Onunla birlikte ekran başındaki mağdurları da...
Şimdi bakalım hangi acı bir hayat öyküsü ekrana saracak?
