Okul yıllarımda, kafam bassa da, matematik derslerimi çok sevemedim. Anlatım derslerim, yabancı dilim çok iyi ancak matematik hep zayıf ya da orta seviyede olurdu.
O zamanlar bunun nedenini pek çözemedim. Sevmemiştim sonuçta, yapamıyordum.
Ancak hesap kitap deyince zehir gibiydim, işlemleri kafadan çözüyordum, tek sıkıntım hayata geçirmekti.
Ortaokul birinci sınıfta bir matematik öğretmenimiz vardı, çok sert bir adamdı, hiçbir yanlışı affetmezdi. Öğretir geçerdi, ikinci bir şansın yoktu. Yapamadın mı sıra dayağı...
Hele sözlüye kalkmak cehennemle eşdeğer...
Tüm sınıf, parmak uçlarına vurulan cetvelin acısıyla kıvranırdı bütün gün...
O öğretmen için, matematiği korkuyla öğretmekti aslolan...
Sadece biz değil, bizim nesilin sorunuydu bu... Şiddetle öğrenmek.
Matematiği neden sevemediğimi yıllar sonra keşfettim, bilinçaltımda yatan, gördüğüm, gördüğümüz şiddetti.
O korku yüreğimize işlemiş.
İşte bu yüzden çocuklarımıza da aynı korkuyu aşıladık. Matematik zordu, en çok çalışılması gerekendi, ısrarla üzerinde durulmalıydı. Diğer dersler neyse de matematik olmazsa olmazdı.
Çünkü güler yüzlü matematik yoktu.
***
İşte o süreçten geçen ancak bizler gibi matematik korkusuyla büyümek yerine tam tersi üstüne giden ve matematiğin zor değil aksine çok basit, çok eğlenceli bir ders olduğunu kanıtlayan, çocukları bu söylemde "yaparak yaşayarak" yetiştirme tekniğiyle eğiten bir matematik dehasıyla tanışıncaya dek, benim için matematik hep zordu, meşakkatliydi.
Sevgili Nurten Alpaslan'la yaptığım o keyifli sohbette, matematiğin gizli sırları çözer gibiydik.
Ancak öncelikle belirtmem gereken bir şey var, sayın hocamın rahmetli Aziz Nesin'e ikizi kadar benzemesi beni o kadar şaşırttı ki, bir an afalladım ama o beni anladı:
"Beni Aziz Nesin'e benzettiniz değil mi" dedi ve ekledi; "Aynı şaşkınlığı birçok kişi yaşadı, ancak inanın rahmetliyle benzerlik dışında hiçbir bağım yok. Ancak ona benzemekten dolayı da gururluyum."
***
Nurten Alpaslan müthiş bir matematikçi... Sadece yurtiçinde değil, yurtdışında da birçok başarılara imza atan, ödüller kazanan, Tubitak'ın etkili bilim insanlarından biri olan Alpaslan, aynı zamanda Aziz Nesin'in oğlu Ali Nesin'in Şirince'de kurduğu Nesin Matematik Köyü'nün de en önemli destekçilerinden...
Türkiye'de matematikle ilgili ne varsa, Nurten hocam orada... Projelerde üstüne yok, yaratıcılıkta kimse üzerine su dökemez.
Coşkulu, bilinçli, mütevazi, müthiş matematik zekasına sahip bir insan...
İşin en güzel tarafı bu matematik bilincini geliştirmek, daha çok çocuğa aşılamak için önemli bir adım atmış Nurten hocam...
Bostanlı'da mütevazi bir eğitim kurumu açmış, adı "Merdiven Proje ve Bilim Merkezi"... 7'den 70'e öğrencisi var, söylemime dikkat isterim:
7'den 70'e diyorum. Yani her yaştan öğrencisi var Nurten Alpaslan'ın...
Sloganı ise "Herkes için matematik."
Bizim gibi yıllarca matematiği korkuyla, şiddetle öğrenmek zorunda kalan ve şimdi kendini yeniden keşfe çıkan bizim yaştakilerin yanı sıra, cıvıl cıvıl, geleceğe hazırlanan çocuklar, gençler var o okulda...
O kadar keyifle öğreniyorlar ki matematiği, görüp yaşamanız lazım...
***
Yeni nesil matematik bilincini şöyle açıklıyor Nurten Alpaslan:
"Biz matematiği sevdirerek, en azından ağız dolusu, 'Nefret ediyorum' dedirtmeden öğretebilmeyiz. Herkes matematik profesörü olmak zorunda değil, matematik de hedefe ulaşmada hiç kimsenin engeli olmamalı diye düşünüyoruz."
Ben böyle bir matematiğe varım be abi...
GÜNÜN SÖZÜ
Kadınlar erkeklerin güçlü yanlarına hayran olurlar, zayıf yanlarını severler.
Beatrice Brown
Körfez vapurları dolmuştan farksız
İzmir Büyükşehir Belediyesi kimi zaman ulaşımda ilginç ve de insana çileden çıkaran uygulamalarıyla dikkat çekiyor.
Kent içi ulaşımda metro-otobüs-vapur üçlemesini tercih eden benim gibiler pek çok abukluk yaşıyor örneğin...
Örneğin Bostanlı'dan sabah 10.00 gibi vapura binip de, Karşıyaka, Pasaport ve Alsancak'a uğradıktan sonra, vapurunuzun yaklaşık 35 dakika sonra gideceğiniz yere varması, çekilmez bir durum.
***
Şöyle bir bakınca, körfez vapurları, dolmuştan farksız... Oysa insanlar vapura keyif yapmak için değil, işine, gücüne, çarşıya gitmek için biniyor.
Sanki gezinti gemisi! Yolculuk yaklaşık 40 dakika sürüyor.
Aslında halk öfkeli, söylentilere bizzat tanığım ancak şu, "Aman başkana bir şey gelmesin, biz kalemizi koruyalım, oylar ona buna gitmesin de, biz sıkıntılara katlanırız" öngörüsü var ya, işte işin püf noktası bu...
Malum zihniyet "nasılsa oylar cepte" diye düşünüyor, böyle olunca da halk sıkıntı çekiyor.
Şimdi bu hakça mı?
