Dünyanın en güzel doğasında yaşıyoruz, en önemli tarihi geçmişine sahibiz. İklimde rakip tanımayız. "Deniz, güneş, kum"da üstümüze yok.
Böyle olunca, "bu ülke turizmden para kazanır, turist kaynar" diye düşünürsünüz ama tam tersi...
Sözünü ettiğim ülke Türkiye, vatanımız.
Turist sayısı açısından hala hedefine ulaşamamış ülkelerden biriyiz. Bunu aşmak için yeşil alanları çiğneyip otelleri diktik, tarihi binaları yıkıp yerine gökdelenler yaptık. Yatak sayısını artırdık...
Ancak sonuç yine moral verici düzeyde değil.
Çünkü zihniyet olarak turizme günübirlik ve para kazanmak olarak baktığınızda, yatırımlar bir süre sonra gözünüze batıyor.
Oysa turizm doğallıktır, kent dokusunu bozmadan birkaç özel dokunuştur.
***
Birkaç kez Avrupa yolculuğum olmuştur, birkaç tanınmış şehre... Özellikle Ort Avrupa kentleri, beni "tarihi koruma ve ondan para kazanma" konusunda çok etkilemiştir. Özellikle Budapeşte ve Prag...
Ancak, İZ TV'de önceki akşam izlediğim "Limonata" bende farklı bir bakış açısı getirdi...
İzleyenler bilir "Limonata"yı, dünyaca ünlü müzisyenimiz Ayhan Sicimoğlu sunuyor. Ben Sicimoğlu'nun sunumunda, hep kendime bir pay çıkardım, bilgilendim, donandım.
Sicimoğlu öyle nefis bir sunum yapıyor ki, kendinizi onun tanıttığı ülkede hissediyorsunuz. Yumuşuk bir üslup, toplumu uyaran bir anlatım biçimi, derin bir tarihi ve kent bilgisi...
Ülkeler hakkında müthiş bir kültürel hazine bırakıyor izleyiciye Sicimoğlu, her defasında...
***
Ayhan Sicimoğlu, önceki gece de Güney Fransa kentlerini gezdirdi bizlere... Hele biri var ki, 200 yıl önce neyse bugün de öyle...
Tarihi doku özenle korunmuş, hiç bozulmadan bugüne gelmiş... Deniz, kum ve doğal güzellik desen on numara..
Birçok ünlü ressam gelmiş buraya... Beldenin her köşesinden esinlenip resmetmiş... Bu resimler dünyanın sayılı müzelerinde sergileniyor. Orada ise kopyaları, resmi yaptığı köşelere yerleştirilmiş... Yıllardır hiçbir saldırıya uğramadan toplumu "sanata" davet ediyor.
Bu yüzden kent turist kaynıyor, Fransa'da, en çok kazanımını bu bölgeden ediniyor.
Çünkü gelen turist, güneş, kum ve tatil öğesinin dışında tarihi mekanları da gezerek, onca para verdiği geziye bir anlam katıyor, kültürel hafızasına yeni bilgiler katıyor. Yaşamına yeni heyecanlar ekliyor.
Denizi ve güneşi olmayan ülkelerin de, en çok parayı kültür turlarından kazandığını düşününce, bizde bir şeylerin yanlış gittiğini fark etmemiz olası...
Sözün özü, turizm artık sadece deniz, kum güneş değil... Doğana ve kültürel değerlerine sahip çıkmaz, otel yapmak için yakıp yıkarsan bunun bedelini çok ağır ödersin ödersin...
***
İşte bu yüzden beton yığını haline gelen Kuşadası hala belini doğrultamadı, kize Bodrum da öyle... Hele Çeşme çevresinde onca kültürel değer varken, beklenen yabancı turist sayısına ulaşamadı.
Turizmde değer artık, yaşadığın kente nasıl değer verdiğinle ilintili...
Para kazanmak uğruna anlamsızca yakıp yıkar, dünya güzeli kentlerini beton yığınına çevirir, amaçsız insan kalabalığına yol açar, tarihsel kültürünü yok edersen, turizmde yok olur gidersin.
Sözün özü dünya insanı artık deniz, kum, güneş masalına doydu; yüreği sanatını ve tarihini koruyan ülkeler için atıyor.
Bu gerçeği görmenin vaktidir.
GÜNÜN SÖZÜ
Hayallerinizi küçümseyenlerden uzak durun! Ruhu küçük insanlar başkalarını da daraltmak, azaltmak ister.
Mark Twain