Oya Demir

RENKLİ HİKAYELER DÜNYASI

fakir - zengin

köy - şehir

genç - yaşlı

iyi - kötü

villa - gecekondu

araba - toplu taşım aracı

çay bahçesi - lüks mekanlar

yetimhanede büyüyen çocuklar

annesi veya babası tarafından terk edilenler

aşk üçgenleri

otoriter aileler

yalan

dedikodu

hırsızlık

haksızlık

korumalar

siyah giyen adamlar

silah

şiddet

rüşvet

bir anda zengin olanlar

malını kaybedenler

Ve çok genç kendinden yaşça büyük erkekler ile evlenen kızlar. Birbirini seven, ama fakir iki genç arasına giren zenginler. Birbirinden kötü oyunlar çevirenler. En yakın arkadaşını sırtından vuranlar. İki yüzlüler...Araya sıkıştırılmış sevgiler, dostluklar, fedakarlıklar.

Çocukluğumuzun hikayeler dünyası böyle değildi. Güzelim sayfalardan okunan, ya da radyolardan dinlenen, siyah beyaz izlenen; hafif kötülük olsa da mutlaka mutlu son ile biten, şiddet yerine sevgiyi okuduğumuz, hissettiğimiz ve kötülerin daima belli olduğu, cezasını çektiği ya da pişman olduğu keyifli bir dünyaydı.

Şimdi hemen her gün; kötünün çok belli olmadığı, tamam kötü dediğiniz anda bir iyilik yaptığı, iyinin ise bir şekilde kötü tarafını gösterdiği, bitmeyen, sonu gelmeyen oyunlarla çevrilmiş hikayeleri izliyor herkes.

Kimbilir şehrin hangi kesiminde, kimbilir hangi uçtaki köyde yaşayan genç kızlarımız, genç delikanlılarımız o yalan dolu renkli dünyayı görüyor. Kimbilir gördüklerini aklında, beyninde nasıl kodluyor? Nasıl hayaller kuruyor? Nasıl rol modeller belirliyor kendisine?

İstanbul'u muhteşem havuzlu evler, çalışma hayatını ipek elbiseler, yüksek topuklar, aşkı para, amaca ulaşmanın yolunu haksızlık, şiddet, birini bir şeye inandırmanın yolunu yalan olarak hergün, hergün gören; bu doğru değil diye düşünse bile bir yerinde acaba diye düşünen, elde edemeyeceği şeyleri hayal eden kimbilir kaç kişi var?

Bu hayaller nereye gidiyor? Neleri oluşturuyor? Bir kurumun kültürünü nasıl oluşturursunuz? Bir kurumun kültürünü gösteren şeyler nelerdir? Kendine özgü davranışlar, inançlar, alışkanlıklar değil mi? Sonradan kazanılan, kalıplaşan, paylaşılan, yayılan, somut ve soyut kavramlar değil mi?

Peki toplum kültürü? Bir miras değil mi? Kabul görmüş, maddi ve manevi değerlerin bir bütünü değil mi? Bu bütünü nasıl oluşturuyoruz? Kültürel antropologların 160'dan fazla tanımı olduğunu ortaya koyduğu kültüre; ilk anda insanın yaşam tarzı anlamı yüzyıllar önce yüklenmemiş miydi?

Yaşam tarzı, alışkanlıklar, bilgi, sanat, ahlak, örf, adetler vb. gibi insan yaşamındaki bütün maddi ve manevi, yaşama dair inançlar ve değerler bütünü değil mi kültür? Ve bu değerler bütünü, duygu ve düşünceler, toplumsal, doğal, hukuksal, ekonomik vb. çevre koşullarının eseri, sonucu değil mi?

Miras olarak aktarılan kurum kültürü ve toplum kültürü; çevre ile ilgili herşey ile bütünleşiyorsa, kültür insanı, insan kültürü oluşturuyorsa; biz şu anda gelecek için nasıl bir kültür mirası hazırlıyoruz? Neler anlatıyoruz? Rol Modeller olarak sunduğumuz örnekler kimler? Sonuçları neler oluyor? Olacak?

Asgari ücretle yaşamaya çalışıp, işsiz olup son model teknoloji ürünlerini kullananlar, pek çok markanın çakma modellerini elinde, üstünde taşıyanlar, değerler zinciri içinde yer almayan her türlü kötü davranış modelini normalleştiren, olması gerekenleri, normalleri ise hayretler içinde karşılayan toplum...

Aile kavramını, dostluğu, hoşgörüyü, paylaşmayı, dürüstlüğü, sevgiyi anlatan hikayelerimiz ne zaman değişti, ne zaman muhteşem tepsiler içinde yargıladığımız, hoş karşılamadığımız bütün davranış kalıpları önümüze gelmeye başladı? Ve biz ne zaman bunları kabul edip, içselleştirdik?

Evet, çoğu senaryo, gerçek kurum ve kişiler ile ilgisi olmadığı beyan edilen renkli görüntüler... İnanmama hakkımız var. Ama birey olarak bizim, yazanların, anlatanların bu toplumun geleceği için sorumluluğu nedir? Bırakacağımız normalleşmeye başlayan kültürsüz toplum kültürü inşasında bu şekilde yer almak ve almaya devam etmek bizi mutlu ediyor mu? Başarı bu mu? Bir yerlerde olan ve yaşanan; şiddet, hırsızlık, güç savaşı, gencecik bir kızın yaşça çok büyük biri ile evlendirilmesi, sokak çocukları, kötü alışkanlıklar, doyumsuzluk ve mutsuzluklarda kimin ne kadar rolü var?

Renkli hikayeler dünyası; gelecek için bugün; bu kültürsüz toplum kültürünü ne kadar daha inşa etmeye devam edecek? Yoksa gelecek mirasımız için hikayelerin dili, anlattıklarını değiştirme sorumluluğunu üzerine alacak mı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.