Akşam, kafayı yastığa dayadıktan bir müddet sonra, anlayamadığım bir sebepten dolayı, Şenol Güneş oluverdim birden... Galatasaray'a üç tane itelemişim, ohh, keyifler keka! Şampiyonlar Ligi'nin baş köşesine de kurulmuşum 'eşek gölgede!' ama, dinlendirmem gereken oyuncuları oynatsam bir türlü, oynatmasam dedikodunun tillahı!
Forma vermeyi düşünmediğim aklımdan geçen futbolcular, Quaresma'sından Pepe'sine... Babel'inden Atiba ve Tolgay'ına, hepsi birer cevher, cevher... Hal böyle olunca da, hadi bakalım ilk başta Portolular'dan gelecek küfürlerin, bini bi para! Çıkamadım işin içinden!
NOTLAR ALDIM TEK TEK
Dön babam yatakta, dön! Şenol Güneş olmam, bir saatten fazla sürmüş, iyi mi!
Kim ne kadar küfür edecekse, etsin! Kim ne kadar 'tav' olacaksa, olsun! Güneş Hoca, önünde bekleyen yığınla maçları düşünerek, yıldızlarını getirmedi Laipzig'e...
Ve, en doğru kararı verdi, bana göre de... Hoş, bir Oğuzhan, bir Tolgay değil ama, Milli Takım'ın vazgeçilmez bir oyuncusu... Yine; Lens, formda bir Babel değil ama, geçen seneye bakarsak, liglerin medar-ı ifteharıydı, şimdilerde 'yedek parça!' durumuna düşen, bu arap çocuk... Onun için dün gece, ne Medel'in kaptırdığı topta, ne Oğuzhan'ın basit pas hatalarında, 'zırnık' sinirlenmedim.
Ve hatta, Lens'in güzel paslarını, Negredo'nun çaktığı o kafa şutunu not aldım...
BANA NE PORTO'DAN!
Beşiktaş, 10. dakikada Negredo'nun penaltısıyla maçı cebine koyunca bende yaslandım arkama keyfime baktım...
İkinci yarıda Tolga'nın o güzel kurtarışları tam yüreğim sıkışırken nefes aldırdı bana... Bana ne Porto'dan, bana ne Laipzig'den! Onaltı takım içinde ya, biz Kartal'a bakalım, göbek atalım...