• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • BIST 78.384,78
    EURO 4,4760
    USD 3,8608
    GBP 3,8608
    CHF 3,8608
    JPY 3,8608
ABDURRAHİM ŞENOCAK

Öfke baldan tatlı değildir

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 15.09.2015, 00:00

Ülkemiz zor günlerden geçiyor. Böyle zamanlarda yazılarıyla, sözleriyle ve eylemleriyle toplumu yönlendirme konumunda olanların soğukkanlı, rasyonel ve itidalli bir dil kullanmaları beklenir. "Öfke baldan tatlıdır" demiş atalarımız. Ancak bugün bizim ihtiyacımız olan öfke değil sağduyu, basiret ve ferasettir. 7 Haziran seçimlerin yarattığı siyasi boşluk sonrasında PKK'nın Güneydoğu'da barış ortamını baltalayan eylemleriyle başlayan çatışma süreciyle birlikte siyasiler, aydınlar ve özellikle de medyada yaşanan akıl tutulmasını şaşkınlıkla izliyoruz. Kameralar önünde, sosyal medyada ve köşelerinde kullandıkları cümlelerin ve aldıkları siyasal pozisyonların görüş ayrılığının ve eleştirinin çok ötesinde farklı bir kulvara savrulduğunu görüyoruz. Doğan ve okyanus medyası'nın Cumhurbaşkanımıza olan düşmanlıklarının, terörü ve terör örgütlerini savunur hale gelmelerine sebep olduğuna şahit oluyoruz. Yaşadığımız terör olaylarının sebebini PKK şiddetinde ve HDP'nin siyasetsizliğinde aramayıp Cumhurbaşkanımıza yüklenmelerini nasıl açıklayacağız? Cumhurbaşkanımızın sözlerini çarpıtarak, terörün sebebi olarak göstermek kime ne kazandırır? Biz söyleyelim, sadece ülkemize kaybettirir.

BİZ BU OYUNU DAHA ÖNCE DE GÖRDÜK


Hatırlayalım; AK Parti iktidara geldiğinden beri yaşanan siyasal ve ekonomik dönüşümlerden rahatsız olan ve pozisyonlarının giderek ortadan kalkacağını anlayan vesayetçiler ile Ortadoğu, Avrupa Balkanlar'da nüfuzunu genişleten bir Türkiye'den rahatsız olan batılı güçler, AK Parti'yi iktidardan alaşağı etmek için pek çok denemede bulundular. Askeri darbe teşebbüslerinden AK Parti'yi kapatma davalarına, rejim tehlikesi masalları uydurup kitleleri sokağa dökme çabalarına ve son olarak Gezi olaylarıyla başlayıp 17-25 Aralık süreciyle devam eden paralel darbe teşebbüsüne kadar pek çok yöntem ve stratejiye hep birlikte tanık olduk. Tüm stratejilerinde başarısızlığa uğrayan vesayetçiler ve dış destekçileri, şimdi yeni bir oyunu devreye sokmak istiyorlar. Burada amaç, Türkiye'de yaşanan demokrasi ve toplumsal barış sürecini sona erdirip farklı etnik kökenlere sahip kitleleri sokağa döküp birbiriyle çatıştırmak. Sürecin son perdesinde ise, Türk-Kürt kavgası başlatarak iç savaş çıkarıp Türkiye'yi tekrar batılı devletlerden emir alan bir ülke haline getirmek. Hatta bu şer odakları, Mersin, İskenderun ve Adana gibi nüfus yapısı itibariyle heterojen olan şehirlerimizi iç savaşın başlatılacağı mekânlar olarak seçmişler. Burada fitili ateşlenen iç savaşı, dalga dalga İstanbul ve İzmir gibi büyük şehirlerimize genişletmeyi planlamışlar. Ancak üst akıllar, Türkiye toplumunun hafızasını hiçe saymışa benziyorlar. Bu olaylar, kendi ülkelerinde yaşansaydı çoktan iç savaşla karşı karşıya kalırlardı. Ancak Türkiye toplumu, sağduyusu ve ferasetiyle geçmişteki oyunları boşa çıkarmış, tabiri caizse iç ve dış güçlerin operasyonlarına karşı "şerbetlenmiş"tir. Geçmişte Şam'ı Bağdat'ı bizden koparanların, şimdi de iç savaş çıkarıp Güneydoğu'yu koparma hayallerini de boşa çıkaracak bilgeliğe sahiptir.

TÜRKİYE'NİN VAROLUŞ SEÇİMİNE GİDİYORUZ

Dış güçler ve yerli işbirlikçilerin diğer ortak hedefi ise, 1 Kasım seçimlerini sabote etmek hatta yapılamamasını sağlamaktır. Terör ve şer odaklarıyla mücadelemiz demokratik sistem içinde yürütüleceğinden, sistemin çekirdeği olan ve milletin temsil edildiği meclisin kimlerden oluşacağı daha da önemli hale gelmektedir. Bizce bu seçim, Türkiye'nin varoluş seçimidir. Bağımsızlık yolunda tamam mı devam mı seçimidir. Devlet içindeki paralel veya ihanet şebekelerinin de var ya da yok olma seçimidir. 17-25 Aralık operasyonunda olduğu gibi bizi yalnız bırakacaklarla veya bunlarla mücadele edecek cesareti olmayanlarla yola çıkmanın geri dönülmez riskleri olabilir. Ama biz biliyor ve güveniyoruz ki bu anlamda en büyük "stratejik derinliğe" sahip insan, bu ülkenin Başbakanı'dır. Bin yıllık serüvenimizin "dava" denilen çileli yolun bilge insanları da oradadır. Son yüzyılın yetiştirdiği ve bizi geçmişimizle barıştırıp geleceğe taşıyan "Cumhurbaşkanımız" da dimdik ayaktadır. Bize düşen de bu varoluş mücadelesinde yer almak, ter akıtmaktır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
GÜNÜN YAZARLARI
SON DAKİKA