Sosyalizm, sosyal demokrasi, liberalizm, milliyetçilik birer ideolojidir...
Bir siyasi perspektifi olmayan, kendisini ancak karşıtıyla tanımlayabilen MUHALİFİZM ise bir ideoloji deği, bir huydur.
Mensuplarına da huysuz denir.
Bu yüzden yaşadığımız seçim sürecinde kaybedenlerin gösterdiği yüksek nevroz, siyaset biliminin değil, psikolojinin ilgi alanına girer.
İşte tam da bu yüzden, Atatürkçülük'ten kopup MUHALİFİZM'in pençesine sürüklenen CHP yönetiminin sergilediği tavrı siyaset bilimi terminolojisiyle değil, psikoloji terminolojisiyle anlayabiliriz.
SEN KALK PENSİLVANYA İLE İŞBİRLİĞİ YAP...
SEN KALK DEVLETİNİN EL KAİDE'YE KARŞI OPERASYON SENARYOLARI ÜZERİNDEN SİYASET YAP...
SONRA DA ATATÜRKÇÜYÜM DİYE MAVAL OKU...
Sorun, ideolojik ve siyasal yetersizlik içindeki CHP yönetiminin nevrozundan başka bir şey değildir.
Hoş, bu nevroz yüzünden CHP yalnızca laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmaya doğru sürüklenmemiş, aynı zamanda, liderinin yaptığı Bozkurt işaretiyle tam anlamıyla bir kimlik krizine de girdiğini göstermiştir.
Bu yönetim kadrosuyla, CHP artık şizofren bir partidir.
El Kaide lehine deşifre edilen kasetler üzerinden siyaset yapan, Dersimli liderinin Bozkurt işareti yaptığı bir parti yönetiminden, yarın mızrakların ucuna Kur'an-ı Kerim sahifelerini takmalarını bile bekleyebiliriz.
Tuhaf olmaz yani.
Yargıtay'daki CHP dosyasına Gülen Cemaati ile işbirliği ve El Kaide'ye karşı operasyon deşifresi üzerine siyaset olguları eklendi mi...
CHP'ye 'laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmak' iddiasıyla bir dava açılır mı, bilmiyorum...
Ancak bildiğim şu:
CHP'yi, bu siyasal şizofrenik kadro taşıyamaz.
Tez vakitte ya CHP tam anlamıyla çöker, ya bu beceriksiz kadro CHP'den kovulur.
