• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Farklı coğrafyalarda biz olabilmek AYSUN METE

Farklı coğrafyalarda biz olabilmek

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 26 Nisan 2025

Bazen büyük bir olay olur, bir felaket yaşanır ya da inanılmaz bir başarı elde edilir ya hani o an hepimiz aynı şeyi hisseder, aynı kişi oluruz. Bir anda tek bir biz oluşur. Derinden paylaştığımız bir duygu yoğunluğudur, öylece akar gider. Anlatılmaz sadece yaşanır... Özünde çok daha sıcak, çok daha içten bir duyguya bağlanır... Birbirimize bağlıyız, birlikte güvendeyiz en güçlü biziz mesajını bağıra bağıra paylaşırız. İşte o an ortaya çıkan o "biz" duygusu ile yazmak istedim bugün.
Hiç merak ettiniz mi farklı coğrafyalarda, farklı sınırlarda nasıl yaşanıyor, bu birlikte olma "biz" olma ruhu? Gelin şöyle bir bakalım sanki komşumuzun penceresinden içeri bakıyormuş gibi... Tüm kuzey ülkelerinin kendine has bir "ruh"u var. Öyle bir ruh ki, eşitlikçilikle yoğrulmuş, güvenle mayalanmış, bireyselliği kolektif bilinçle harmanlamış. Hani bizim bazen özlemini duyduğumuz, "nerede o eski komşuluklar?" dediğimiz o sıcak, samimi ve dürüst toplum yapısının bir benzerini sanki onlar yüzyıllardır korumuşlar.

GÖNÜLLÜLÜK ESASI
Düşünsenize, bir bebek arabasını büyük bir alışveriş merkezinin önüne bırakıp içeri rahatça giriyor, keyiflerine bakabiliyorlar. Ne lüks ama... Kimse "acaba bir şey olur mu?" diye endişelenmiyor. Kuyruklarda itiş kakış yok, trafik ışıklarında kural ihlali deseniz neredeyse imkansız. Underground'u beklerken kapılar açıldığı anda otomatik olarak oluşan düzenli kuyrukları, birbirlerinin üzerine çıkmak yerine saygıyla bekleyip yaşlıları sıranın ön tarafına geçiren insanları sizler de benim gibi hayranlıkla izlerdiniz eminim. Gönüllülük esasıyla bir araya gelmeyi görev edinen toplumları için koşturan ülkeler topluluğu. Başarılarını mütevazılıkla karşılıyor, her mesleğe aynı saygıyı gösteriyorlar. Lafı dolandırmayan dümdüz insanlar. Doğa onların can yoldaşı, çevreyi korumak sanki genlerinde var. Bir de "Jante Yasası" diye bir şeyleri var ki, "sakın kendini kimseden üstün görme" diyor özetle. Belki biraz baskıcı gelebilir ama tevazu ve eşitlik tohumlarını besliyor. İskandinav kültüründe tevazu ve alçak gönüllülük değerlidir. Bu yasa bireylerin başarılarıyla övünmesini veya dikkat çekmesini hoş karşılamayan bir kültürel normu pekiştiriyor. Sıradanlığa değer vermek önemli , "sıradan" olmanın ve anonim kalmanın bir erdem olduğunu her daim vurguluyorlar. Böylelikle bireyler üzerinde başarı baskısı azalıyor ve daha mütevazı bir yaşam tarzı teşvik ediliyor.

YAŞAM FELSEFESİ
Bir Norveçli dağlara, taşlara aşıktır . Norveç kültüründe "friluftsliv" olarak adlandırılan, doğayla iç içe yaşam felsefesi mevcut. Bu felsefe, açık havada vakit geçirmeyi, doğa yürüyüşleri yapmayı, dağlarda dolaşmayı ve genel olarak doğayla bütünleşmeyi teşvik ediyor. Onların bu aşkı, ülkenin coğrafi yapısından, köklü kültürel değerlerinden, doğayla iç içe yaşam felsefelerinden ve yasal düzenlemelerden kaynaklanan çok yönlü bir duygu. Aynı zamanda kimliklerinin, tarihlerinin ve ruhlarının da bir parçası. Danimarkalılar "hygge" yani sıcak, samimi anların peşindeler. Sıcaklık, rahatlık, basit zevkler, birliktelik, anda kalma, huzur, minnettarlık ve sadelik gibi kavramlar onlar için herşey. Bu kültür, onların günlük yaşamlarına keyif, anlam ve mutluluk katıyor. Finliler ise "sisu" dedikleri inatçı bir kararlılıkla zorlukların üstesinden gelme öğretisine sahip. Her birinin kendine has bir rengi var ama ortak paydaları insan olmak, birlikte yaşamak ve dünyaya saygılı olmak. Bir Finli için sisu, sadece bir kelime değil, bir yaşam felsefesi, içsel gücü ve kararlılığı temsil eden derin bir kültürel kavram. Fin halkının karakterini şekillendiren ve onların birçok zorluğun üstesinden gelmelerini sağlayan temel bir özellik gibi...
Japonya'da birlik ruhu ise ülkenin tarihinde derin köklere sahip karmaşık ve çok yönlü bir olgu. Bu ruh, çeşitli kültürel, sosyal ve tarihi faktörlerin birleşimiyle şekillenmiş. Hayatın içinden bir örnekle şöyle; Japonya'da bir deprem oluyor, tsunami vuruyor. O kaosun içinde bile öyle bir dayanışma, öyle bir "biz birbirimize bakarız" hali var ki, hayran kalmamak elde değil. Kimse kimseyi itip kakmıyor, herkes elinden geleni yapıyor. Sanki görünmez bir el, herkesi aynı amaç etrafında topluyor. O sessiz metanet, o "birlikte atlatırız" duruşu, onların ruhunun en güzel yansıması bence.

'YAPABİLİRİM'
Amerika'ya baktığımızda ise biraz daha farklı bir hava esiyor sanki. Orada "bireyciyim, kendi başıma yaparım" diyen çok. Ama bir de bakıyorsun, 11 Eylül gibi korkunç bir olay oluyor, o "ben"ler bir anda "biz" oluveriyor. Herkes koşturuyor, yardım ediyor, tanımadığı insanlara kol kanat geriyor. Belki de o "yapabilirim" inancı, zor zamanlarda "biz de yaparız"a dönüşüyor. O içlerindeki inatçı ruh, bir anda kocaman bir dayanışma oluveriyor. Ve Afrika'nın sıcak topraklarında bambaşka bir felsefe var: Ubuntu. "Ben, sen olduğun için varım" diyorlar. Yani "biz" olmadan "ben" olamam. Güney Afrika'nın o karanlık günlerden aydınlığa çıkışında bu ruh çok etkili olmuş. Mandela "intikam değil, birlik olalım" demiş.

YANSIMALARIMIZ
O kadar acının üstüne böyle bir şey söylemek, ancak o topraklardaki o derin "biz" duygusuyla mümkün olsa gerek. İnsanlığın en güzel derslerinden biri sanki. Peki ya biz? Bizim de bu topraklara kazınmış bir ruhumuz var elbet. Bin yıllık tarihimiz, farklı kültürlerin harmanı, acılarımız ve sevinçlerimizle örülmüş bir kimlik. Depremde omuz omuza verip yaraları sarmamız, komşumuz açken tok yatamayız düsturumuz, misafirperverliğimiz... Bunlar bizim ruhumuzun en güzel yansımaları. Bir Kurtuluş Savaşı geçirmişiz, omuz omuza. Bugün bir sıkıntı ya da, herhangi bir doğal afet durumunda hemen seferber olan yardımsever insanlarımız herşeyimiz. Tanımadığı insanlara yardım etmek için canını dişine takan o koca yürekli insanlarımız işte onlar bu toprağın ruhunu taşıyor. Birbirimize sahip çıkmak, zor günde yan yana durmak, bizim hamurumuzda hep var hep de olacak. Bizim mayamızda birlik var, beraberlik var. Atalarımız Kurtuluş Savaşı'nda nasıl tek yürek olduysa, bugün de sorunlarımızın üstesinden ancak o ruh gelebilir. Unutmayalım ki, güçlü bir "biz" bilinci , öncelikle ortak değerlere sahip çıkmak, sonra dürüstlük, adalet ve dayanışma duygumuzla ilgili...
Bunlar bizi biz yapan, zorluklar karşısında ayakta tutan en kıymetli hazinelerimiz. Geçmişimize saygı duyarak, geleceğe umutla bakarak, birbirimize kenetlenerek en iyisi olabiliriz. Gelin, kendi "ulusal manevi bilincimizi" yeniden hatırlayalım, tazeleyelim. Kırmadan, dökmeden, ötekileştirmeden, hep birlikte daha güzel bir Türkiye için el ele verelim!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.