Yeni dünya düzenleri bir sarkaç gibi. Her yüzyılda bir yeni dünya düzeni inşa ediliyor. 1915 Dünya Savaşı sonrasında 1930'lara kadar 20. yüzyıl dünyası şekillenmişti. 2015-2035 sürecinde, 21. yüzyıl dünya düzeni şekilleniyor. 21. yüzyıl dünya düzeninin tartışmasız kilit ülkesi Türkiye, kilit lideri Başkan Recep Tayyip Erdoğan. Yeni dünya düzeni şekillenirken, hem Batı(Amerika) hem Doğu(Çin) Türkiye'yi yanlarına çekmek için görünen ve görünmeyen birçok jeopolitik hamleler içindeler. Avrasya'nın kalbgâhındaki Türkiye'nin küresel lideri Erdoğan, yeni dünya düzeninin en çok gözlenen, yaptığı jeopolitik hamleler analiz edilen, Türkiye yüzyılı paradigmasına yönelik gerçekleşen ve gerçekleştirilen hamlelerinin dikkatle takip edildiği bir konumda bulunuyor.

TRUMP DOKTRİNİ
Yeni Dünya düzeni inşa edilirken, Trump yayınladığı ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi- 2025" belgesi tüm dünyada, özellikle Avrupa ve Ortadoğu'da bomba etkisi yarattı. ABD'nin yeni güvenlik stratejisinde, Türkiye'nin adı, Suriye'nin geleceği bağlamında açık biçimde anılıyor. Belgede, "Suriye potansiyel bir sorun olmaya devam etmektedir, ancak Amerikan, Arap, İsrailli ve Türk desteğiyle istikrar kazanabilir ve bölgede bütünleyici bir aktör olarak hak ettiği yere dönebilir" deniyor.
Bu ifade, Washington'un Türkiye'yi Suriye denkleminde merkezi ve vazgeçilmez aktörlerden biri olarak gördüğünü ortaya koyuyor. Bu yaklaşım, Türkiye için daha geniş bir manevra alanı doğurabileceğini de işaret ediyor. ABD'nin Orta Doğu öngörüleri belgede "İsrail-Filistin çatışması çetrefilli olmaya devam ediyor" denildi" Orta Doğu ile başarılı ilişkilerin anahtarı bölgeyi, liderlerini ve uluslarını oldukları gibi kabul ederken ortak çıkar alanlarında birlikte çalışmaktır. Amerika, Körfez enerji kaynaklarının apaçık bir düşmanın eline geçmemesini, Hürmüz Boğazı'nın açık kalmasını, Kızıldeniz'in seyrüsefere açık kalmasını ve İsrail'in güvenliğini sağlama konusunda her zaman temel çıkarlara sahip olacaktır" öngörüsünde bulunuldu.
"Çatışma Orta Doğu'nun en sorunlu dinamiği" denilen belgede, bölgenin "başlıca istikrarsızlaştırıcı gücü" şeklinde nitelendirilen İran'ın nükleer programının önemli ölçüde zayıflatıldığı savunuldu. Belgede, Trump'ın müzakere ettiği ateşkes ve rehinelerin serbest bırakılması anlaşması sayesinde daha kalıcı bir barışa doğru ilerleme kaydedildiği ve Hamas'ın geri çekildiği öne sürüldü. Suriye'nin, potansiyel bir sorun olmaya devam ettiği, Amerikan, Arap, İsrail ve Türkiye desteğiyle istikrar kazanabileceği ve bu şekilde bölgede "ayrılmaz ve olumlu bir oyuncu" olarak hak ettiği yeri yeniden alabileceği belirtildi. Bölgede "büyük bir maliyetle çıkmaza sürükleyen sonsuz savaşlardan" kaçınmak istenildiği belirtilen belgede, şunlar ifade edildi: "Orta Doğu ile başarılı ilişkilerin anahtarı, bölgeyi, liderlerini ve uluslarını oldukları gibi kabul ederken ortak çıkar alanlarında birlikte çalışmaktır. Amerika, Körfez enerji kaynaklarının apaçık bir düşmanın eline geçmemesini, Hürmüz Boğazı'nın açık kalmasını, Kızıldeniz'in seyrüsefere açık kalmasını ve İsrail'in güvenliğini sağlama konusunda her zaman temel çıkarlara sahip olacaktır." ABD'nin strateji belgesinde çok önemli bir bölüm var. Avrupa'da halihazırda izlenen mevcut politika eğilimlerinin sürmesi halinde, kıtanın "20 yıl veya daha kısa bir sürede tanınmaz hale geleceği" savunulan belgede, diğer yandan ekonomik gerilemenin "medeniyet silinmesi gibi gerçek ve daha çarpıcı bir olasılığın" gölgesinde olduğu öne sürüldü. "Bazı Avrupa ülkelerinin güvenilir müttefikler olarak kalmaya yetecek kadar güçlü ekonomilere sahip olup olmayacağı henüz belli değil" denilen belgede şu değerlendirmelerde bulunuldu:
"Avrupa Birliği (AB) ve bazı ulus ötesi kuruluşların "siyasi özgürlük ve egemenliği baltalayan" faaliyetlerde bulunuyor. Göç politikaları "çatışma oluşturuyor" Belgede, NATO ittifakının geleceğine yönelik, "En geç birkaç on yıl içinde bazı NATO üyelerinin çoğunluğunun Avrupalı olmaması oldukça olası" değerlendirmesi yapıldı ve NATO'nun sürekli genişleyen bir ittifak olduğu algısına son verilmesi gerektiği belirtildi. Avrupa ülkelerinin "siyasi krize sıkıştıklarında kendilerini yeniden yapılandıramadıkları" savunulan belgede, "Avrupa, ABD için stratejik ve kültürel açıdan hayati önem taşıyor" denildi. Rusya- Ukrayna Savaşı'na değinilen belgede, Avrupa'da büyük bir çoğunluğun barış istediği, ancak bu isteğin "Hükümetlerin demokratik süreçleri baltalaması" nedeniyle politikaya dönüşemediği ifade edildi. Rusya ile stratejik istikrarın yeniden tesis edilmesi gerektiği belirtilerek, Avrupa'nın herhangi bir düşman gücün egemenliği altına girmeden, uyumlu egemen uluslar grubu olarak faaliyet gösterebilmesinin sağlanması gerektiği vurgulandı. ABD belgesinde, " Ekonomik gerileme, medeniyetin yok olma ihtimalinin gerçek ve daha çarpıcı görünümüyle gölgede kalmaktadır. Avrupa'nın karşı karşıya olduğu daha büyük sorunlar arasında, siyasi özgürlüğü ve egemenliği zayıflatan Avrupa Birliği ve diğer ulus ötesi kuruluşların faaliyetleri, kıtayı dönüştüren ve çatışmalara yol açan göç politikaları, ifade özgürlüğünün sansürlenmesi ve siyasi muhalefetin bastırılması, doğum oranlarının düşmesi ve ulusal kimliklerin ve özgüvenin yitirilmesi sayılabilir."
TÜRKİYE KURTARABİLİR
ABD'nin Avrupa vurgulamasındaki tabloyu çok önceden Erdoğan görmüştü. (25 Şubat 2025) Zor duruma düşen Avrupa, uzun yıllardır Türkiye'yi üye yapmamanın acısını çekiyor. Nitekim Başkan Erdoğan, çöken AB'nin durumunu çok net ortaya koymuştu: "LİBERAL DEMOKRASİ ARTIK ESKİ GÜCÜNÜ YİTİRMİŞTİR" Avrupa başta olmak üzere Batılı ülkelerde göçmen karşıtı ve İslam düşmanı aşırı sağ hareketlerin yükselişine bir süredir dikkat çektiğini anımsatan Erdoğan, buralarda yapılan son seçimlerin endişelerinin haklılığını ortaya çıkardığını söyledi. Erdoğan, aşırı sağ hareketlerin Avrupa'da siyasetin belirleyici aktörleri haline geldiğini vurguladı. Ekonomik faktörlerin yanı sıra Avrupa merkez siyasetinin zamanın ruhunu doğru okuyamamasının da bunun temel sebeplerinden biri olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şöyle konuşmuştu:"Şurası bir gerçek ki geçtiğimiz yüzyılın albenisi en yüksek ideolojisi olan liberal demokrasi ciddi bir krize ve darboğaza girmiştir. Bir dönem tüm sorunların ilacı olarak gösterilen liberal demokrasi, artık eski gücünü, eski itibarını ve etkisini yitirmiştir. Topluma rota çizmekte, siyasete anlam kazandırmakta, insanlara umut ve güven vermekte yetersiz kalmaktadır. Hayat gibi siyaset de boşluk kabul etmez. Batı'da bugün yaşanan durum işte budur. Avrupa demokrasilerinde ortaya çıkan boşluğu, son seçimlerde görüldüğü üzere aşırı sağcı demagoglar dolduruyor."
SONUÇ
Avrupa çökmüş durumda. Çöken Avrupa'ya Başkan Erdoğan'ın uzattığı elin anlamı çok büyüktü. ABD Başkanı Trump belgesi de bir gerçeği ifade ediyor.
