Seçim öncesi bekleniyordu... Olmadı. Tamam seçim sonrası yükselecek, hem de ralli yaparak dedik... O da olmadı. Peki ne oluyor piyasalarda? Tüm yatırımcılar sessiz beklemede. Bazıları panikledi, "zararı durdur" stratejisi izleyerek, aldığı fiyatın oldukça altında bir fiyatla satıyor. Bir kısmı ise, halen umutla yükseleceği günleri bekliyor.
Şu bir gerçek ki, piyasalar ile piyasaları etkileyen faktörler artık paralel seyretmiyor. Bakıyorsunuz, Yunanistan ve İspanya karışmış, halk kemer sıkma politikalarını kabullenmiyor. Bu yüzden sokaklara dökülmüşler. Portekiz ve İrlanda'nın durumu malum. Standart and Poors görünümünü negatife çevirmiş İtalya'nın. Bakıyorsunuz euro diğer para birimleri karşısında değer kazanıyor.
FED NE YAPACAK?
ABD ekonomisi yeterli büyüme seviyesine ulaşamadığı için FED "gevşek para politikası" uyguluyor, piyasalara para saçıyor. Piyasaları bu noktaya taşıyan ve büyük balonların oluşmasına neden olan gevşek para politikası devam edecek mi sorusunun yanıtı henüz FED'den gelmedi. İkinci parasal genişleme programı Haziran sonunda bitiyor. İlk çeyrek büyüme performansı, tarım dışı istihdam verileri, Case-Shiller emlak endeksi gibi ekonomik faaliyetlerin hızını gösteren parametreler, FED'in mevcut politikalarının devamını bir yerde zorunlu kılıyor.
NE BEKLEMELİYİZ?
Piyasaların odaklandığı en önemli dışsal faktör, FED'in bundan sonra alacağı aksiyonlar olacak. FED Başkanı Ben Bernanke "poker yüz" ile pek renk vermiyor. Aslında, FED tahvil alımını sürdürmek zorunda. Çünkü, önümüzdeki aylarda yüklü itfaları ve kupon ödemeleri var. Eğer FED tahvil almazsa ABD Hazinesi ciddi bir çıkmaza girer. FED'in tahvil alması da piyasaları fonlaması anlamına geliyor. Demek ki, ABD cephesinde küresel likiditeyi azaltacak en azından kısa vadede bir aksiyon gelemez.
İçeride piyasaların odaklandığı konu ise, cari açığa yönelik alınan önlemler. Merkez Bankası'nın ardından dün detaylarını verdiğim önlemlerle BDDK da devreye girdi. Ekonominin soğutulmasına yönelik alınan önlemler doğal olarak iç talebi baskılayacak. Bunun sonucunda, her şirkette olduğu gibi, hisse senetleri İMKB'de işlem gören şirketlerin de karlılıkları olumsuz etkilenecek. Başta bankacılık sektörü olduğunu bir kez daha vurgulayalım.
Bir dışsal bir de, içsel faktörler tam belirginleşmeden piyasalara rahat nefes almak yok desek yeridir. Bir süre daha "bileşik kaplar" çalışacak. Bir hisse senetleri düşecek kurlar yükselecek, bir tersi olacak. Yabancı yatırım bankaları ve aracı kurumlar Türkiye piyasalarına böyle bir konjonktürde sıcak bakmadıklarını açıkça dile getiriyorlar, pozisyon azaltılması yönünde tavsiyede bulunuyorlar. Yabancı yatırımcılar önerilere itibar ediyorlar. Şu anda İMKB'de yabancı yatırımcı payı yüzde 61'ler seviyesine kadar geriledi. Ama, yerli yatırımcılar beklemede. Çünkü, her zaman olduğu gibi finansın altın kuralına meydan okudular, yükseldiğinde menkul kıymetleri aldılar. Nasıl, yıllar önce doları 1.80-1.70'lerden almışlar TL'ye dönemiyorlarsa, yerli hisse senedi yatırımcıları da "bekle gör politikası" izliyorlar zorunlu olarak.
Kritik sorumuz, bundan sonra ne olur? Ya da şöyle sorabiliriz, hisse senetleri düştü düşeceği kadar, şimdi alım zamanı mı? Yanıttan önce işlem hacminin düşük seviyelerini kanıt olarak kullanıp kararsızların çoğunlukta olduğunu hatırlatalım.
Sorunun yanıtını teknik analize göre verirsek, hisse senetleri bir süre daha yatay ve dar bantta dalgalanacak. Direnç noktaları 61.200 ve 61.750. Aşağı yönlü harekette 60.400 desteğini kırarsa 59.800 seviyesine gerileyebiliyor. Temel analize göre, biraz daha iyimser olabiliyoruz. Küresel likiditenin yüksek seviyelerini koruması, gelişmiş ülkelerin düşük faiz politikalarına devam etmeleri, 3 aylık bilançoların ileriye yönelik olumlu sinyaller vermeleri ve temel makro ekonomik parametreler alımı işaret ediyor.
