Merkez Bankaları resmen sıraya girdiler faiz indirimi için. FED'in başlattığı indirim furyasına önce Avrupa Merkez Bankası sonra Kanada, Avustralya gibi diğer gelişmiş ülke merkez bankaları katıldılar. Gelişmekte olan ülke Merkez bankaları ise 2012 yılında uzun soluklu büyümenin yarattığı enflasyonisat tehdit endişesiyle uyguladıkları sıkı politikalar sonrası indirim için her fırsatı değerlendirmeye çalışıyorlar.
2002 yılında, FED faizleri son 9 yılın en düşük seviyesi olan yüzde 3'lere çekmişti. Gerekçesi ise 11 Eylül "İkiz Kulelerin" vurulmasıyla başlayan ekonomik kaos idi. ABD'ye yönelik yapılan terörist saldırıların aslında bir milat olduğunu sonradan gördük. ABD önderliğinde gelişmiş ülkeler para politikalarında rota değişikliğine gittiler. Likidite enjeksiyonu ile yapay refah yaratmak işlerine geldi. Çünkü, 80 ve özellikle 90'larda "üretim merkezlerini" Uzakdoğu Asya'ya taşımışlar, ucuz emekten yararlanarak maliyetleri aşağı çekmişlerdi. Böylece, üretmeyen buna karşın daha fazla tüketen toplumlar haline geldiler. Örneğin 300 milyon civarında olan ABD, 1 milyar insanın tükettiğinden fazlasını tüketiyor. Tasarruf oranı ve yatırımdan farkından rahatlıkla izleyebiliyoruz bu gerçeği. Sanırım, bu hatırlatma size Türkiye çağrışımı yapmıştır. Bizde de üretim merkezleri azda olsa Romanya, Bulgaristan ve Mısır gibi ülkelere kaydı. Ancak, Türkiye üretim yerine ithal girdilerle montaj ile idare etmeye çalışınca tüketim ile büyüyen ülke oldu. Türkiye'nin de tasarruf oranının yüzde 12'lere düşmesinin temel nedeni budur. Hızlı büyüme oranları ve tüketim çılgınlığı gerçekleri görmemizi engelledi.
AMB EKSİK KALIR MI?
Neyse hassas konular bunlar... Faizlere geri dönelim... FED politika faiz oranını yüzde 3 çektiğinde 2002'de, AMB ve Kanada Merkez Bankası aynı yıl faizleri sırasıyla yüzde 3.25 ve yüzde 3.75'e düşürdüler 100 baz puan indirim sonucu. Yüzde 2.25'e kadar faizleri gevşeten FED 2005 yılında hem finansal istikrarsızlık hem de petrol fiyatlarındaki hızlı yükseliş sonrası faizleri yeniden yükseltmek zorunda kaldı. Sonrası malum... 2008 küresel krizi ve yeniden düşük faiz politikası...
Dünkü yazımda vurgulamıştım, FED 85 milyar dolar büyüklüğündeki "ucu açık" likidite enjeksiyonuna devam edecek. Üstelik gerek duyulduğunda miktarı yükseltebilirim kararı ile. Bu arada Avrupa Merkez Bankası eksik kalır mı hiç? Onları mazeretleri daha da geçerli. Sorunlu ülkeleri var, büyüyemiyorlar, işsizlik tavan yapmış durumda. AMB son olarak faizleri yüzde 0.75'den yüzde 0.50'ye indirdi. Başkan Draghi iki gün önce sanki FED'e nispet yaparcasına "gerekirse faizleri düşürebiliriz" açıklaması yaptı. Aynı zamanda sıfırlarda seyreden mevduat faizini negatif düzeylere çekebilme olasılığının varlığını da hatırlattı Draghi.
DEVAMI GELECEK
İsviçre Merkez Bankası politika faiz oranını bir süredir 0'da, Japonya yüzde 0.1'de, İngiltere yüzde 0.5, Kanada yüzde 1 ve Avustralya yüzde 2.75'de tutuyorlar. Gelişmekte olan ülkeler içinde politika faiz oranını en yüksek tutan merkez bankası Hindistan ve Brezilya yüzde 7.50 ile. Bu iki ülkeyi yüzde 6 ile Çin Merkez Bankası izliyor. Türkiye'de ise yüzde 50 baz puan indirimle yüzde 5'e getirmişti Merkez Bankası.
Başkan Başçı da Bernanke ve Draghi gibi indirimlerin geleceği mesajı veriyor son konuşmalarında. Nisan ayı enflasyon verileri de hedef aralığı için bir sorun olmadığı izlenimi veren seviyelerde. Özellikle Merkez Bankası'nın yakından takip ettiği "Özel kapsamlı TÜFE" geçen yılın Nisan ayına göre azalarak yüzde 1.43 seviyesinde gerçekleşti. Yıllık bazda ise yüzde 6'larda.
Sözün özü, gerek gelişmiş gerekse gelişmekte olan ülke Merkez bankaları faiz indirimi için ekonomik konjonktürü uygun buluyorlar. Büyük olasılıkla önümüzdeki aylarda faiz indirim süreci, daha doğrusu gevşek para politikaları devam edecek, dozajı artarak. Yani, nefesi güçlü Merkez Bankası başkanları sayesinde piyasalarda balonlar biraz daha şişecek.
