• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
Gümrük Birliği tartışmaları

CAHİT SÖNMEZ

Gümrük Birliği tartışmaları

cahit.sonmez@yeniasir.com.tr Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 25 Mart 2014
Ekonomi gündemi oldukça kabarık. Ama son günlerde bir madde ön plana çıkıyor; Gümrük Birliği üyeliğinin tartışılması. Türkiye üyelikten çıkılabilir ya da birliğe dahil olmadan başka politikalarla Avrupa ülkeleriyle olan yakın dış ticaret ilişkilerini aynı seviyelerde tutulabilir. Yani doğan görünümlü şahin olabilir mi?
Konu hakkında argümanlarımızı öne sürmeden önce kısa bir hatırlatma... Gümrük Birliği (GB) serüvenimiz Ankara Anlaşması ile somutlaşıyor ve Katma Protokolle de hız kazanıyor 70'lerin başlarında. İki temel hedefi vardı GB üyeliğine girmek istememizin... Birincisi hem yeni malların devreye girmesi hem de mevcut mallarla daha fazla ihracat yapmak kaydıyla dış ticarette pazar payımızı artırmak. İkincisi ise biraz siyasi idi, GB ile AB'ye daha rahat ulaşmak...

ÇOK SEVİNMİŞTİK
1996 başı itibariyle GB'de yerimizi aldık. Hatırlıyorum pek sevinmiştik. Tabii o zamanlar gündüz havai fişekleriyle kutlamalar yapılmıyordu. Sadece gazete manşetlerini okuyup detaylara bakmasanız GB'ye değil de Avrupa Birliği'ne girdiğimizi sanırdınız. O kadar abartılmıştı girişimiz. Gerçekten ilk aşamada kötü de olmadı. Devamında AB üyeliğinin gelmesi resmin ortaya çıkmasını sağlayacaktı. Eksik kalan bu parça hem de en büyük parça zaman içinde GB üyeliğinin faydalarını tartışılır hale getirdi.
Gelelim argümanlarımıza...
AB'ye giriş uzadıkça ihracatçılar GB üyesi ülkelere erişimde zorluklar yaşamaya başladı. Firma görüşmelerinden fuarlara katılımlara kadar yapmaları gereken seyahatlerde zor vize süreçleri ya da vize bile alamamaları onları yıprattı açıkçası. Bir de şöyle bir zorluk vardı. Türkiye geniş bir coğrafyaya yayıldığı için GB ile en büyük pazarımız haline gelen Avrupa'ya uzaklık bölgelere göre doğal olarak değişiyor. Dolayısıyla, Türkiye'nin batısındaki firmaların GB üyelerine yapacağı ihracatın maliyeti ile Türkiye'nin doğusundaki firmaların yapacağı ihracat maliyeti adil olmuyor. Batıda üretim merkezlerini kurmuş firmalar limanda malını doğrudan gemiye yükleyebilirken, doğuda üretim yapan firma bir de gemiye kadar malını ulaştırmak durumundaydı. Bu sebeple firmalar nezdinde de GB'nin faydaları değişkenlik gösterdi.
Asıl sorun şu...
GB, anlaşmaya varmış ülkeler arasında dış ticaret politikasının çerçevesini çiziyor. Ülkeler kendi aralarında gümrüğü sıfırlayabiliyor, diğer kısıtlayıcı politikaları şekillendirebiliyor. Buraya kadar sorun yok. Ancak bunla da kalmıyor... Üyeler dışında üçüncü bir ülkeyle yapılacak dış ticarette hareket alanını daraltabiliyor. Örneğin Türkiye birlik dışı bir ülkeyle serbest ticaret anlaşması yapamıyor. Önce GB, sonra Türkiye yani. Kısacası, GB'nin Türkiye'nin manevra alanını küçültmesi yeni pazar arayışlarına engel olabiliyor.
Bu yüzden 2008 küresel krizi sonrasında AB ülkelerinin durgunluğa girmesi ve ithalatlarını azaltmaları bizim yeni pazarları devreye sokamamıza neden olmuştu. Bir yerde yoğunlaşma riski diye tanımladığımız sorunu yaşamak zorunda kalmıştık.
Madalyonu çevirelim...

SONUÇ BİRAZ ORTADA

GB sayesinde bir defa ihracatımız yükseldi. Aynı zamanda, daha önce ihracını yapamadığımız mallar da listeye eklendi. Bazı kimyasal ürünler, kağıt, optik ve büro malzemeleri gibi... Diğer taraftan AB standartlarında üretimde uzmanlaştık. Fikri ve sinai haklar konusunda hukuki altyapımız güçlendi. Bir de kurumsal işbirlikleri gelişti.
Sonucu biraz ortada bırakmış olacağız ama artı ve eksileri tartmamız biraz zor görünüyor. Yine de şu tespiti yapalım. GB'ye giriş kararının bugünün koşullarının sanki o günde geçerliymiş gibi verildiğini düşünmek çok doğru değil...



Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.